AŞK Nedir? Üç Soru Üç Cevap

Aşkgözlülere selam olsun…

Gecikmiş bir Sevgililer Günü yazısı

Son zamanlarda bazı ortamlarda ne zaman “aşk” desem, etrafımdaki herkes yüzüme ters ters bakar hale geldi. Kadın ya da erkek fark etmiyor. Hepsinin yüzünde aynı ifade; tiksinme, bıkkınlık ve yılgınlık. Peki ama neden? Bizi bu duygulara iten nedenler neler? İnsan merak ediyor. 

Ben de git gide artık bu merakımı gidermek için çevremdeki aşk mağdurlarına sormaya başladım. Aldığım cevaplar her ne kadar kıdemli aşk adamı olan beni bile benden alsa da onlar da birer gerçeklik, diye kabullenip duruyorum. 

Daha aşkın tarifini bile yapamayanlar (!) aşka dair atıp tutmaya o kadar meyilli ki; aklınız almaz. Ben nicelerine şahit oluyorum her gün. Bir bilseniz. 

Peki aşk nedir? 

Bu sorunun literatürdeki yanıtı üç aşağı bey yukarı aynıdır. En yalın haliyle; kişiler arası ilişki veya bir başka varlığa duyulan derin sevgidir aşk. Ancak zaman o kadar aşıma uğratmış ki bu güzellik abidesini, artık mevcut tanımının dışında her anlama geliyor. Maalesef yeni yeni kavramlar ortaya çıkmış durumda. 

Ana çatıyı sekse bağlayan yeni aşk modelleri yaşayanı da kendine benzetiyor. 

Her bir kavramın İngilizce olarak telaffuz edilmesi ise ayrı bir olgu. Bence bunun nedeni bu tarz aşk (!) türlerinin önce batıda, devamında ise gelişen gelişemeyen tüm ülkelerde yaygınlaşmış olması. 

Peki bu kavramlar hangileri? 

Benim öğrendiğim en sık rastlanan üç kavram var. Birlikte bakalım isterseniz… 

Friends With Benefit… 

Bu tür aşk olayında partnerin ile arada duygusal bir bağ olması çok da önemli değil, ama onunla arkadaştan da ötesin. Yani bir nevi kankasın. Bu ilişkide seni içine çeken en önemli şey; kanka olmana rağmen aynı zamanda seks arkadaşı da olman. Win Win dedikleri durum bu olsa gerek. Her halükârda iki tarafın da kazandığı bir ilişki modeli. 

Open Relationship… 

Gayet açık bir ilişki. Her iki tarafı da serbest bırakan bir ilişki türü. ‘Ne halin varsa gör’ dedikleri bu sanırım. Yani kimse kimseye karışmıyor. Aynı çatı altına girerken şalteri indiriyorsun, kapıdan adımını attığın an şalteri kaldırıyorsun. O andan itibaren ne yaparsan yap, sorumluluk sana ait. Ne karışan var ne de görüşen. Devam… 

Situtationship… 

İşte beni derinden yaralayan ilişki türü bu. Partnerin ile her şeyi yaşıyorsun, ama adını koymuyorsun. Elini mi tuttun? Sorun değil yahu. Sarıldın mı? Aman sen de. Ne var ki. Yanağına buse mi koydun? Dur be ne olacak ki; istersen daha da ileri git. Sesimi çıkarırsam namerdim. Anladığınız üzere arada bir ilişki var, ama her iki taraf da adını koyarak bu muhteşem büyünün bozulmasını istemiyor. İngilizce tabirle Just Do it!.  Sorgulama, sadece yap. Sanırım en cazip olanı bu gibi duruyor değil mi? iç geçirenleri hisseder gibiyim. 

Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz günlerde gençlerin evlenmeye artık pek sıcak bakmamalarından yakınmıştı. Şimdi daha iyi anlıyorum ki; insanların aile kurmaktan uzak durmalarının iki nedeni var. Birini zaten biliyorsunuz; hayat pahalılığı. Geçim derdi insanların kendilerine yuva kurmalarının önündeki en büyük engel. İkincisi ise yukarıda saydığım yeni ilişki kavramlarının git gide yayılmaya başlaması ve insanların aynı çatı altına girmekten ise bu kavramlardan biri tercih ederek, hayatın tadını çıkardıklarını sanmaları. 

Ben yeni ilişki türlerinin kuralı kendi içinde belirlenen, kimsenin sorumluluk almadığı, hayatın tadını çıkarmaya odaklı, anı yaşayan ‘Aşkgözlüler’in birer oyunu olduğunu düşünüyorum. 

Açıkçası Açgözlülükten Aşkgözlülüğe uzanan derin bir yolculuk içerisindeyiz. Bakalım bu yol bizi nereye çıkaracak. Hep birlikte yaşayıp öğreneceğiz.

Etiketler: