3 yıl önceydi. Ev almak için deli danalar gibi çırpınıyordum. Nasıl etsem, ne yapsam diye kara kara düşünürken bir anda kendimi emlak sitelerinde gezinirken buldum. Bununla da kalmayıp çevremde ne kadar emlakçı var ise görüşüp fikir almaya başladım. 1.000.000 TL’ye 1+1 60 – 70 metrekarelik kutu gibi bir ev almanın peşindeydim.
Evet yanlış okumadınız. 2022 yılı başları, yani ekonomide henüz taşların yerinden oynamadığı bir dönem. Normal oturulabilir kiralık dairelerin 1.500 TL ile 3.000 TL arasında seyrettiği yıl.
Şimdi 1.000.000 TL’lik satılık daireler 5.000.000 TL
1.500 TL ile 3.000 TL’lik kiralık daireler ise 15.000 TL ile 30.000 TL oldu.
Gerekçe ne peki? Dövizin şaha kalkması, enflasyon canavarının gözlerini açması ve tabi ki; bu ortamı çıkarları için kullanan fırsatçı tayfasının akıl almaz aymazlığı.
Bu sayede tarlada 1 TL olan ürün, artık arada ne yaşıyorsa markette 10 TL’ye satılmasına neden oldu. Buna bir de akaryakıt fiyatlarının artması, enerji ve işçilik maliyetlerinin yükselmesi eklenince olanlar oldu.
E tabi benim gibi milyonlarca insanın ev alma hayali de böylece suya düşmüş oldu. Kendimize yeni hayaller bulduk. Ben mesela o kara günden bu yana kafayı karavanlara takmış durumdayım. Neden olmasın? Uzun zamandır bu fikir beynimi meşgul ediyor ama, hala net olarak karar verebilmiş değilim. Eşime, aileme bahsetmiş olmam bile yolun üçte birini almış olmam anlamına geliyor. Ancak esas olan kalan üçte ikilik kısım.
Ortalama bir ev fiyatının yüzde 10’luk kısmıyla bile çok güzel çekme karavanlar alabiliyorsunuz. Elbette karavan almakla bitmiyor masraflarınız. Onu bir yere park edeceksiniz. Aylık karavan park ücretleri ortalama 15.000 TL civarında. Güzel yanı ise elektrik ve su gibi temel harcamaların bu ücrete dahil olması.
Mantıklı değil mi sizce de?
Şu ortamda kaçımızın ev alabilme imkanı ve şansı var? 3 bilemedin 5. Neticede milyonları bulmuyoruz. Bu gerçeklik varken, geleceğe yönelik kaygılarımızın en başında gelen barınma sorunumuzu nasıl aşacağız?
İşte tam da bu düşünce 3 yıldır beynimi yiyip bitirirken, imdadıma TOKİ yetişti. Adı bile insanı cezbediyor değil mi? Yüz Yılın Konut Projesi… 500.000 Sosyal Konut. Yani ev alma hayali suya düşenlere can suyu. Mis gibi!
5.000 TL başvuru parası sonrası ve Allah’ım dualarını kabul ederse;
% 10 peşinat,
6.750 TL taksit
20 yıl vade,
Ocak ve temmuz aylarında memur maaş zammı oranında taksite düzenleme,
Emekliye yüzde 20 kontenjan hakkı vb.
Alt alta sıraladıkça koşulların neredeyse beni tarif ettiğini görebiliyorum.
Haliyle başvuru zamanını iple çekmeye başladım ve TC numarama göre sıra bana gelince de 5.000 TL’yi Ziraat Bankası’nda adıma açılan hesaba gönderdim. İşlem şu an için tamam. Bu sayede TOKİ ile başvuru kısmında el sıkışmış olduk.
19 Aralık’a kadar başvurular devam edecek. Artık benim gibi milyonlarca insanın önünde iki önemli takvim var. 29 Aralık 2025 ile 27 Şubat 2026 tarihleri arasında yapılacak 500.000 sosyal konut için kura çekilişi ve kurada çıktıktan sonra peşinat ile birlikte yapılacak sözleşme süreci.
Bunları yazarken bile parmaklarım adeta dans ediyor. Uzun zamandır herhangi bir konuda bu kadar heyecanlandığımı anımsamıyorum. Umut etmenin ne kadar kıymetli bir şey olduğunu yeniden keşfetmek, iyi hissettiriyor.
Yazımın başında belirttiğim gibi 3 yıl önce ekonomik anlamda yaşadığımız krizin neticesi olduğunu düşündüğüm bu talihsiz dönem, haliyle inşaat sektöründe de maliyetlerin hesap edilemez hale gelmesine neden oldu. Mağduriyetin en büyük nedeninin bu olduğunu düşünüyorum. Bu durum öngörülemez miydi? Bir miktar belki, ama dünyanın bile dengesinin günümüzde tersine döndüğü bir ortamda, yakın zamanda yaşanacakları bile tahmin edebilmek çok zor.
Ama bu kez devlet büyüklerimiz çok iddialı. Her fırsatta artık enflasyonist ortamın giderek yerini istikrarlı bir sürece bıraktığını, ekonomide ani inişli çıkışlı dönemlerin geride kaldığı, dış politikada yakın zamanda bizi çok derinden etkileyecek bir gelişmenin olmayacağı belirtiliyor. Kısacası artık tren rayına oturmuş durumda ve önümüzde upuzun sorunsuz bir yolculuk bizi bekliyor.
Eğer önümüzdeki yıllarda ülke olarak başımıza büyük felaketler gelmez ise, 500.000 sosyal konutun 2027 yılından itibaren hak sahiplerine teslim edilmesinde herhangi bir aksaklık görünmüyor. Umarım da öyle olur.
Valla ben bu konut projesine ruhen ve bedenen bel bağlamış durumdayım. Bu sefer ev sahibi olacağıma inanıyorum ki; başka da çarem yok zaten.
Devletimizin de yeni mağduriyetlerin yaşanmaması için daha titiz yaklaştığını biliyor, olası negatif durumlar karşısında şimdiden A-B ve C planları olduğuna inanıyorum.
Bu süreç ile ilgili yaşadıklarımı sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.