Zehir Osman’dan Yapay Zekaya! Bu yolculuk hepimizi yoracak…

Hayatımın ilk 20 yılı memleketim olan Gaziantep’te geçti. O yıllara damga vuran isim ise, halkın ayaklı arama motoru olarak tabir ettiği Zehir Osman lakaplı biriydi.

Benden 10 yaş kadar büyüktü. Ama kendisine sorsanız en az 80 yaşındaki bir alim bilgisine sahipti. Bu kadar çok şey bilmek acaba neyin ürünü olabilirdi? Bunun sorardık kendisine, ama net bir yanıt alamazdık.

Memleketimin her köşesini dolaşırdı. Bir bakmışsın Karakgöz’de, dakikalar içerisinde Çıksorut’ta ya da Bey Mahallesi’nin kaldırım taşlı daracık sokaklarında görürdük onu. Şaşırırdık, bu adam nasıl oluyor da her an her yerde olabiliyor diye. Tabii kolay değil Zehir Osman olmak!

Kendisine ne sorsak muhakkak bilirdi ya da bir fikri olurdu. İşin ilginç yanı genellikle de doğru çıkardı söyledikleri. Bu da onu sözüne güvenilir biri yapardı ki; bu çok kıymetli bir şeydi onun için.

Ben mesela çok kıskanırdım kendisini. Düşünsenize, matematik dehasıydı mesela. İster çarp ister böl, neticeyi anında sana söylerdi.

Takıldın bir şeye? O an aklın mı karıştı? Sorardın Zehir Osman’a aydınlatırdı seni.

Bazıları deli dese de bilgi ve tecrübesiyle sizi tokatlayıp gönderirdi. Bu hali bile ona imrenmemize yeterdi.

Yazıma bu örnek ile başlamamın nedeni ise günümüzün Zehir Osman’ı yapay zeka…

Bence son zamanların en büyük buluşu kısaltılmışı IA olan uzunlamasına Artificial Intelligence şekline bürünen sanal dahi…

Bu arkadaş işlerimizi o kadar kolaylaştırdı ki;

Mesela eşinizle çocuk yapmaya mı kara verdiniz? Sorun arkadaşa size tarihinden saatine gecesinden gündüzüne kadar yanıt versin!

Evde çekirdek çitliyorsunuz mesela. Film izlediniz olmadı, sosyal medyada gezindiniz yetmedi. Bir türlü kendinizi avutamıyorsunuz. Sorun sanal arkadaşa, sıkılmışlığınızı nasıl gidereceğinizi. Çarşaf çarşaf sersin önünüze…

Yahu şunu soranı gördüm ben:

Kumandaya uzanamıyorum da. TV’de kumanda olmadan kanal değiştirmek istiyorum. Yardımcı olur musun?

“Ya az ye de uşak tut kendine” diyesi geliyor insanın değil mi?

İsterseniz bir de yapay zeka kardeşimizi hangi sorular ile meşgul ediyoruz, onlara bakalım.

Bugün ne yesem acaba?

Ne bileyim ben. Canın ne istiyorsa onu ne yani. Bunun için yapay zekayı neden meşgul ediyorsun!

Benim hakkımda ne biliyorsun?

Sen kendini tanımıyorsan, yapay zekadan bunu yapmasını nasıl bekliyorsun, anlayamıyorum…

Sence ben zeki miyim?

Evet evet. Kesinlikle!

Nasıl zengin olurum?

Bu sorunun yanıtını bilen henüz çıkmadı.

Benim için bir şiir yazar mısın?

Lan. Git başımdan. Allah’ım ya. Çıldırtacaksınız beni…

Valla bu saçma sorularınız ile inanın bana yapay zekayı bile geri zekalı yapacaksınız.

Geçenlerde uluslararası bir şirket yönetin yöneticisi ile sohbet ediyoruz. 15 yaşındaki çocuğu ile arasında geçen diyaloğu anlattı:

“Matematik ödevi vermiş öğretmeni. Uzaktan izliyorum kendisini. Ödevinin fotosunu çekip yapay zekaya gönderdi. Saniyeler içerisinde yorumlarıyla birlikte yanıt gecikmedi tabi. Bir bakayım dedim. Bir de ne göreyim. Yanıt yanlış. Kızıma yapay zeka çözememiş, yanlış bir yanıt var ortada dedim. Yapay zekanın yaptığı, yanlış olsa da, doğru kabul edildi ve okula yanlış yanıt ile gitti. Ben mühendisim ve o sorunun yanıtında sorun olduğunu çok iyi bildiğim halde, kızımı ikna edemedim”

Uzmanı da olsanız size değil de yapay zekaya tapar derecisine inanılan bir dönemden geçiyoruz. Allah sonumuzu hayırlı etsin!

Sırf bu değil ki. Yine bir marka toplantısındayız. Hizmet aldıkları şirketlerde çalışanlar yapay zeka ile o kadar sıkı fıkı olmuşlar ki; yapılan sunumlar, öneriler projeler ya da plana dahil edilen etkinlikler, stratejilerin neredeyse tamamı sanal arkadaşın elinden zihninden çıkıyormuş.

Bu nedir biliyor musunuz? Fikir üretmeyi yapay zekaya bırakıp, kendini atıl duruma düşürmek!

Fikir almak başka bir şey, fikri yoğurarak kendine özgü bir şey ortaya çıkarmak başka. Biz işin kolayını seçiyoruz.

Ne OpenAI’ın ChatGPT’si ne de Çin yapay zekâ uygulaması DeepSeek… Al birini vur ötekine!

O halde ne yapacağız?

Yapay zekanın insan zekasını taklit etme yeteneği olan sanal bir varlık olduğun kabul etmeli, fikir almayı ona, onu geliştirmeyi kendimize bırakmalıyız.

Aksi halde inanın bana bu işin sonu iyi değil.