Geleneksel bir ailede yetişen herkes çok iyi bilir. Biz de öyleydik ve evde her iki lafımızdan birini azlık çokluk sözleri oluştururdu. Adeta bir kültür haline dönüşen bu düşünce yapısı, maalesef hayatımızın da içine etmiş durumda.
Neden mi? Anlatayım…
Artık bu hayattan ekstra bir şey istemeye ne yüzümüz ne de gücümüz kalmış durumda. Varsa yoksa “az olsun da şükredelim, bu bize yeter” modundayız.
Aman ha zinhar fazla bir şey isteme! Maazallah tanrının gazabına uğrarsın. Yahu aza kanaat getirenlerin başına daha ne gelebilir ki?
Yokluk onlarda;
Sefalet onlarda;
Mutsuzluk onlarda…
Daha ne olabilir ki mesela;
Valla sizi bilmem ama ben gerçekten de bizi bizden alan ve hayatımızı bitirme noktasına taşıyan geleneksel azlık çokluk sözlerinden çok sıkıldı.
Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz!
Azı karar çoğu zarar! Ortası yarar!
Az veren candan, çok veren maldan!
Az ada, çok öde!
Az mal kan yutturur, çoğu birbirini güttürür!
Az tamah, çok ziyan getirir!
Yahu; alt alta, üst üste, yan yana… Neresinden bakarsanız bakın yol hep aynı yere; yani çıkmaza çıkmıyor mu? Bunu neden anlamıyoruz artık.
Bu sözler belki türetildiği dönemde, mecburi bir ihtiyacı beraberinde getiriyor olabilir. Toplumları bu şekilde ‘aza kanaat getirmeye’ ikna etmiş olabilirsiniz. Eminim işe de yaramıştır. Ancak artık bu kavramları günümüze uyarlamayı bırakmanın vakti gelip de geçmedi mi?
Annemizden, babamızdan ve büyüklerimizden milyon kez duyduğumuz bu sözlerden kafi değil mi artık?
Birileri varlık içerisinde yüzerken, onların sırtında yumurta pişirenlere; “Sen dur bakalım. Önce aza kanaat getir, hak et, sonrası zaten gelir” diyemezsiniz. Çünkü ezici çoğunluk artık bu numaraları yutmuyor.
Asgari beslen!
Asgari gez!
Asgari ye!
Asgari iç!
Asgari sev!
Asgari seç!
Asgari geçin!
Asgari yaşa!
Adı konulmuş zaten. Bu bildiğin Asgari Yaşam! Tamam da hayatı asgari yaşayacaksak, bunun tadı nerede?
Bizleri asgari hayata mahkum edenlere sesleniyorum.
Artık yıllardır dilinize pelesenk olan “azlık çokluk” sözlerini malzeme yapmaktan vazgeçin! Tablo ortada…
Yoksulluk sınırı 72.524 TL
Açlık sınırı 20.562 TL
Asgari Ücret 17.002 TL
En düşük emekli maaşı 12.500 (takviyelerle birlikte)
Siz bu utanç tablosuna odaklanın!
Asgari ücret komisyonunda çalışmalar ivedilikle (!) sürüyor. Peki genel kanaat nedir? Ben size söyleyeyim …
Yüzde 25 civarında bir zam ile 21.252 TL.
Bu rakam ile ancak şu anki açlık sınırının sınırına yaklaşabiliyorsunuz ki; verilen zam da en fazla 2 ay içinde eriyip gidecek.
Peki ya emekli. Onlarda durum nedir?
Verilecek enflasyon farkı yaklaşık Yüzde 17 civarı. Refah payından umudu kestik zaten. Bu rakamı baz alırsak en düşük emekli aylığı da en fazla 14.000 TL’ye dayanacak.
Az değil mi?
Bak ya, yine az dedim! Allah kahretmesin beni? Dilimiz alışmış bir kere. Kurtuluş yok!
Yazık değil mi peki? İnsaf bunun neresinde?
Aman isteme sakın! Aza kanaat getir;
Aman az ye! Başkalarına da kalsın
Aman az söyle! Başımız ağrımasın
Az, az, az… Valla içim şişti artık bu ‘Az’ muhabbetinden!
Hep ‘az olsun’ diye diye geldiğimiz hal bu. Ne verirlerse yiyoruz ne söylerlerse yutuyoruz.
Peki bunun durumun çok fazla böyle gitmeyeceğini acaba daha ne zaman anlayacağız?
Az durun! Hemen dellenmeyin! Elbet o da olur.