Zincir marketlerin trajik gerçekleri?

Üretim ve tüketim çılgınlığının geldiği aşamaya ve çalışma şartlarına baktığımızda görüyoruz ki çalışanlar için insani yer ve yönden bahsetmek mümkün değil. Yaşanan durum tam bir trajedi. Modern dünyadaki bu durum, Charlie Chaplin’in 1900’lü yıllarda yaptığı filmleri aratmıyor. Dünyaca ünlü aktör, yazar, komedyen olan Chaplin, bu acı tabloyu 100 yıl önce beyazperdeye yansıtmayı başarmıştı(Film: Modern Times). 1920’li yılların ekonomik buhranının insanlar üzerindeki yıkıcı etkilerini kendine has üslubuyla defalarca anlattı. Ne yazık ki aradan geçen yüz yıla rağmen değişen hiçbir şey yok. Aksine durum daha da trajikleşti.

Kapital sistem ve gelişen sanayi gittikçe “kastlaştı”. Mekanikleşti ve insanı anlamaktan fazlasıyla uzaklaştı. Zaten yapı anlamıyla hümanist özellikler barındırmayan bir sistem. Zincir market çalışanlarının medyada gündem olan görüntüleri, diyalektik okuması olan kişileri pek şaşırtmadı. Çünkü bu gidişatın buraya varacağını, hatta çoktan varmış olduğunu biliyorlardı.
Charlie Chaplin, döneminin gerçeklerini sinema diliyle nasıl anlattıysa, tarih bilimiyle ilgilenen kişiler de çalışma hayatının gidişatını inceledi ve durumun yaratabileceği olumsuzlukları bir çok kez ifade etti. Ancak henüz sütten ağzı yanmayan kesimler bunu pek anlamak istemedi…

Zincir marketlerin trajik gerçekleri?

İnsanlık dışı şartlarda çalışan zincir market çalışanlarının hazin durumu, buzdağının yalnızca görünen kısmı. Çünkü kapitalizmin yarattığı piramitin hiyerarşisi böyle özelliklerle var oluyor. Ve ne yazık bu hiyerarşi dünyadaki çoğu ülkede yaygın durumda. Garsonlar, inşaat çalışanları, özel kurumlarda çalışan ve yönetim kadrosu dışında yer alan tüm çalışanlar, hatta beyaz yakalılar bile…

Saydığım ve daha sayamadığım onlarca meslek… Mağdurlardan yalnızca bazıları. Çalışanların bir çoğu insanlık dışı mesai saatlerinde ve şartlarında çalışıyor.

Zincir marketlerin trajik gerçekleri? - Resim : 2


Ayrıca beyaz yakalı konunun yalnızca pazartesiyle alakalı bir sendrom olmadığını nihayetinde anladı. Sisteme bütünlüklü perspektiften(geniş açıyla) bakabildiğinde, nihayetinde kendisinin çalışma koşullarının da bunaltıcı olduğunu görebildi. Çünkü piramidin en üstü, beyaz yakalıları da barındıracak kadar geniş değil. Zaten geometrik yapısı bakımıyla kapitalist sistemi en iyi anlatan simge bu yüzden “üçgen” şeklidir.

Ancak yine de zincir marketler ve benzeri çalışma ortamlarında yaşanan ağır şartlar beyaz yakalınınki ile kıyaslanamaz.

Bir de özel sektör gerçekleri var. Bunlardan bir kaçı şöyle;

⁃ Resmi tatillerde izin yapamayan ve bu ekstra çalışmanın ücret olarak karşılığını alamayan milyonlarca özel sektör işçileri.
⁃ Yemek molası hariç oturması yasak olan gün boyu ayakta bekleyen garsonlar…
⁃ Hasta olduğunda işe gidemediği için yöneticisinin şikayetlerine maruz kalanlardan henüz bahsetmedim bile…

Saymakla bitmeyecek onlarca mağduriyet.Kısaca insan ruhuna ve fiziksel yapısına zerre uygun olmayan bu çalışma şartları fazlasıyla acımasız. Oysa insan yapısı gereği sosyal, duygusal, yaratıcı, empatik bir varlık. Bahsi geçen şartlar altında bu yapısını koruyabilmesi ise pek mümkün değil.

Şartlar böyle kötü olunca psikolojik rahatsızlıklar ve suç oranları giderek artıyor. Tabi ki dünyanın bir çok yerinde olan bu bozulmalar yalnızca çalışma şartlarıyla açıklanamaz.
Ama gününün en az 8 saatini ve ömrünün en az 40 yılını çalışarak geçiren insanların, üstüne üstlük bir de anormal şartlarda çalıştığını göz önünde bulundurduğumuzda, bireysel ve toplumsal hastalanmalardaki rolü yadsınamaz.

Çalışma şartlarındaki bu acımasız düzenden dolayı insanlar gittikçe daha mutsuz, öfkeli ve depresif. Bir çok kişinin artık tahammül eşiği düştü. Böylece kişilik parçalamaları ve psikolojik rahatsızlıklar giderek arttı. Mutsuz bireyler mutsuz aileleri, mutsuz ailelerse mutsuz toplumları yarattı.

Uzun lafın kısası, zincir marketlerde çalışan kişilerin çalışma şartları insanlık dışı. Ancak uzun vadede baktığımızda, sistem değişmediği sürece şartların değişmesini beklemek pek akıl işi olmayacaktır. Ne de olsa, “delilik aynı şeyi yapıp farklı sonuçlar beklemektir.”