Superman hikayesinin en son çıkan filmini yorumlamadan önce, bu hikâyenin sinema tarihindeki yerinden bir kuple bahsedeceğim.
1976 yılında yapılan İlk Superman filminden bugüne gelene kadar farklı isimler Superman’a hayat verdi. Bu oyunculardan en akılda kalanlarından ilki, serinin ilk Superman’i olan Christopher Reeve. İkincisi ise yakışıklılığıyla ve çekici hatlarıyla hafızalarda yer edinen İngiliz asıllı aktör Henry Cavill. Oyuncu Superman filminde yer almasıyla büyük şöhrete ulaştı.
Bu yakışıklı mı yakışıklı jön, Superman karakteriyle o kadar özdeşleşti ki, birçok kişi onu tarif ederken “Superman’i oynayan oyuncu” diyordu. Öyle ki DC’nin efsanevi yönetmeni James Gunn, Cavill’in yeni seride yer almayacağı ile ilgili dramatik denilebilecek bir açıklama yapmıştı. DC STUDİOS’un rolü David Coronswet’e devretmesinin perde arkasını şu sözlerle anlattı. “Happy Sad Confused” podcast’inde konuşan yönetmen, Henry Cavill’e Superman rolünü artık oynamayacağını bizzat söylemenin kendisi için “gerçek bir kâbus” olduğunu dile getirdi.

“Biz masaya oturduğumuzda, yeni bir film ve yeni bir Superman’le yola çıkacağımız zaten kontratta yazılıydı. Henry için adil olmayan bir durum yaratılmıştı.”
Gunn, bu değişiklikle kendisinin hiçbir alakası olmadığını, söz konusu kararı stüdyo içindeki farklı bir yönetim kanadının “dayattığını” da ekledi. Karar netleştiğinde James Gunn ve yapım ortağı Pater Safran, Henry Cavill ile yüz yüze görüşmeyi tercih etti.
James Gunn “Henry tam anlamıyla bir centilmendi. Tek isteği, haberi kendi ağzından duyurabilmekti; biz de bunu saygıyla karşıladık.”
İngiliz oyuncu Henry Cavill 2013-2017 yılları arasında çekilen Superman filmlerinde başrolü üstlenmişti. Ancak ben bunu bir son olarak yorumlamıyorum. Superman karakteri , olimpiyat meşalesi gibi düzenli aralıklarla devredilen bir rol. Cavill gerçek bir centilmenlikle bu bayrağı parlayan yıldız David’e devretti. Böylelikle hala milyonlarca kişinin kalbinde ve hafızasında Superman olarak anımsanabilecek…

Gelelim yeni oyuncu David Coronswet’in bu rolü nasıl taşıdığına ve ‘Superman: Legacy’ filminin anlattığı yeni hikâyeye… Adından da anlaşıldığı üzere ‘Legacy’ yani ‘Miras’. Superman’in dünyadaki misyonuna perde tutarak ve karakteri geçmişiyle anlatarak, onun tarihini anlamamızı sağlıyor. Süper kahramanımıza yıllardır fazlasıyla hayran değilmişiz gibi bir de geçmişindeki duygusal ve anlamlı hikayesi sayesinde, izleyici olarak onunla daha derinden bir bağ kuruyoruz. Ben buna James Gunn etkisi diyorum. Çünkü filmin hem yönetmen hem de senarist koltuğunda Gunn yer alıyor. Süper kahramanımızın geçmişini, kötü karakter Lex Luthor’la çatışma yaratarak anlatılması fikriyse son derece leziz. Seyir zevkimizi doruklara taşıyan bu çatışma izleyiciye bir an olsun göz kırptırmıyor. Senaryoya derinlik katan bu trajik geçmiş bizleri Superman’e daha da yakınlaştırıyor.
Güçlü, yenilmez, centilmen, iyilerin dostu kötülerin düşmanı… Aklımıza gelebilecek birçok iyi özellikleri bünyesinde barındıran süper kahramanımızın daha önce görmediğimiz yeni bir tarafı beyazperdeye yansıyor. Onun süper güçlü duruşunun arkasında, ailesini ve gezegenini kaybetmiş yaralı bir erkek çocuğu varmış meğer…

‘Superman: Legacy’ son derece eril ve güçlü duran ana karakterin duvarlarının arkasını da gösteriyor. Bu filmi diğer Superman filmlerinden ayıran asıl çözümleme de burada yatıyor. Superman’in mirasını ve bu uğurda yaşadığı kayıpları öğrenmemiz sayesinde ona olan saygımız katlanarak artıyor…
David Corenswet bu ağır ceketi başarıyla taşıyor. Oyuncunun sempatik yüz hatları, yer yer attığı sulu duygusal bakışları içimizde sıcaklık oluştururken, geliştirdiği iri ve kaslı vücudu takdirlerimizi topluyor. Bu yönlerinin yanına bir de başarılı oyunculuğu eklenince film seyir zevkini arttırıyor.

Yetenekli ve yakışıklı oyuncumuzun büyük bir baskıya ve eleştiri yağmuruna tutulmasından bahsetmezsem eksik kalır. Film henüz fragmanıyla bile, eleştiri oklarını acımasızca David’in üzerine çekmişti. Bildiğimiz üzere oyuncu kariyerinin başlarında. Şöhret basamaklarını hızla tırmanmasını sağlayacak bu rolün zorluklarıyla nasıl baş etti? Merak ettim biraz araştırdım.
Manly Things (Sort Of) isimli podcast'te katılan David; “Çekimlere başladığımızda 108 kilo değildim. Maksimum kilomda 108'dim. Hiçbir pantolonuma sığamıyordum.”
Onu fiziksel olarak role hazırlayan antrenörü, oyuncunun azmini İnstagram’dan paylaştığı bu kareyle ve altına yazdığı esprili notla anlatmıştı.

Onun yeni Superman olduğu duyulunca, bu yorucu temponun yanı sıra bir de okların hedefi olmuştu. Ancak eleştirilerin hiçbirine magazinsel bir karşılık vermemesi, onun profesyonel yanını göstermişti. Oyuncunun hem mental hem de fiziksel anlamda kendisini adaması bu rolü hak ettiği izlenimi verdi. Filmi izlediğimde ne kadar doğru hissettiğimi doğrulamış oldum. Özellikle kahramanın duygusal derinliğini beyazperdeye aktarma konusunda çok başarılıydı. Duygusal ifadeleri yansıttığı derin bakışları, mimikleriyle gözümüzü de gönlümüzü de doyurmayı başardı…
DC Studios tarafından üretilen ve Warner Bros. Pictures tarafından dağıtılacak olan film, DC Evreni'nde ilk film olacak ve Superman film serisinin bir yeniden başlatması olacak.
Senaryodaki bu değişimle, daha önceki serilerde son derece soğuk bulunan tanrısal Superman’in aksi söz konusu. İnsani duyguları barındıran ve karakteristik özellikleriyle bizden biri izlenimi yaratılmış. Gazeteci kız arkadaşına alınabilmesi, akşamları kahvaltı hazırlamaktan hoşlanması, onu büyüten dünyalı ailesiyle olan bağlılığı gibi detaylarla karakteri içselleştirmemiz arttırılmış. Yani daha öncekilerin aksine ona yalnızca hayran kalmıyor, izleyici olarak onunla bağ kuruyoruz. Aslıyla bizden biri olmayan bu mükemmel kahraman, kendine kattığı özellikleriyle bir yanıyla da ne kadar bizden…

Superman’in bütün başarıları tek başına kazanmaması, sıkıştığı yerde “arkadaşlarımı çağırdım” diyerek ‘Adalet Birliği’ni çağırması da takdire şayan yeniliklerden.
Yan karakterler;
Krypto; Pelerini, şapşallığı, gerektiğinde Superman’e yardımları ve daha birçok detayıyla izleyicinin sempatisini sonuna kadar kazanıyor. Nihayetinde onu ilk kez bu kadar net ve karakteristik görüyoruz.
Beyazperdede izlediğimiz bu inanılmaz sevimli köpeğin CGI olduğunu duyan bir çok kişi şaşırıyor. CGI olmasına rağmen inanılmaz derecede sempatik ve gerçekçiydi. Müthiş bir tasarım. Filmin görsel efektlerinin çok başarılı olduğunun göstergelerinden birisiydi.
Lois Lane; gazeteciliğinden gelen araştırmacı ruhu ve sorgulayıcı tavırlarıyla, Superman’in kurtarılmasına katkıları tartışılmazdı. Bazen Superman’imizi fazlasıyla irdelemesi rahatsız etse de bu Lois Lane karakterinin filmde pasif kalmadığının göstergelerindendi. Karakterin gazeteci ruhunun “Superman felan tanımam” deme şekliydi…
Lex Luthor; toplum üzerinde oluşturduğu kanaat liderliği imajı dikkatlice yaratılmıştı. Zekasıyla övünen bir mühendis, başarılı iş adamı… Bütün motivasyonu Superman’e olan kıskançlığı ve “uzaylı” kavramına nefreti. Tam anlamıyla bir sosyopat. Superman’in yalnızca filmlerini izlemekle kalmayan çizgi romanlarını da okuyan hayranlarının yorumlarına göre, bu filmdeki Lex Luthor ilk gerçek Lex Luthor.
Filmdeki kostümleri yetersiz bulsam da görsel efektler ve aksiyon sahneleri son derece başarılıydı.
Bu haftaki yazımda Superman: Legacy filmine yer vermemdeki motivasyon ise pek sinematografik değil. Superman benim için yalnızca fantastik bir karakter değil, aynı zamanda çocukluk aşkı