Afrodit ve biricik aşkı Adonis’in efsanevi aşkı

Afrodit ve biricik aşkı Adonis’in efsanevi aşkı

Aşkla ilgili tutkulu hikayeleri dinlemeyi ve onların gerçek olmasına inanmayı çok severim. Günümüz dünyasında yaşanan kötü gündemlerden bir nebze olsun uzaklaşabilmek ve kalbimi, ruhumu doyurabilmek için sanatla, felsefeyle, mitolojiyle ilgili okumalar yapmaktan son derece keyif almaktayım. Özellikle de mitolojiyle ilgili okumalar yaparken, aşk teması beni her zaman büyülemiştir. Ve yaşım kaç olursa olsun bu mitolojik aşk hikayelerini her duyduğumda, içimde hep bir şeylerin kıpır kıpır olacağına inanıyorum. Aşk ve mitoloji demişken, sizlere yürek burkan bir hikayeden bahsetmek istiyorum. Birbirlerine sırılsıklam aşık olan, Güzeller güzeli tanrıça Afrodit ve yakışıklı mı yakışıklı Adonis’in(ölümlüdür) aşk hikayesi…

Roma mitolojisinde Venüs, Etürks mitolojisinde ismi Turan olan aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit, tanrıları bile şaşkına çevirecek kadar, bir ölümlüye aşık olmuştur. Bu tutku dolu aşk hikayesini anlatmadan önce, Afrodit kimdir biraz bahsedeyim.

Afrodit’in doğumu üzerine farklı efsaneler vardır. Ünlü Yunan şair ve yazar Homeros’a göre; Afrodit, mitolojide tanrıların ve insanların babası olarak bilinen Zeus ve Dione’un kızıdır.

Yunan didaktik şiirinin babası olarak bilinen Hesiodos’un, Theogonia eserinde ise Afrodit’in, denizin köpüklü dalgalarından doğduğu anlatılır.

Uranos(gök baba) ve Gaia’nın(toprak ana) titan kardeşler diye anılan 12 çocuğundan en küçük olanı Kronos’tur. Kronos, kral babası Uranos’un cinsel organını bir orakla keser. Kesilen organ denize düşer ve oluşan köpüklerden Afrodit doğar.

Afrodit bir çok güzel sıfatla ortaya çıkar. Tanrıça için sıklıkla kullanılan sıfatlar işveli, cilveli ve gönül alıcı olmasıyla ilgilidir. Güzelliği, sevgiyi, sevişmeyi simgeleyen bu tanrıça çoğu kez çıplak betimlenir. Onun bedeni her anlamıyla büyüleyici olarak bilinir. Afrodit, ölümlü ya da kendisi gibi tanrı olan bazı birlikteliklere yelken açmıştır. Tanrıçanın her bir yaşantısı kayda değer hikayelere hizmet eder. Ancak bunlardan birisi vardır ki benim en sevdiğim… O aşk, Afrodit’in Adonis’le olan aşkıdır…

Çünkü Adonis, aşk tanrıçası Afrodit’in aşık olduğu sadece iki ölümlüden biriydi. Afrodit, Yakışıklılığıyla görenleri kendisine hayran bırakan Adonis’i, büyük bir tutkuyla sevmiştir. Mevsimlerin oluşmasına sebep olan bu kuvvetli aşk miti; yaşam ve ölümün, bir tanrıçanın bir ölümlüye duyduğu ölümsüz aşkın unutulmaz bir parçasıdır…

Adonis o kadar yakışıklıdır ki görenleri kendisine hayran bırakmaktadır. Öyle ki Afrodit’in haricinde, bir başka tanrı olan Persephone da kendisine aşık olmuştur. Ancak yakışıklı mı yakışıklı Adonis’in kalbi yalnızca Afrodit’e ait olmuştur. Sonsuza dek yalnızca onu sevmiştir.

Afrodit ve biricik aşkı Adonis’in efsanevi aşkı

Adonis uğruna birbiriyle çatışan ve anlaşmazlık yaşayan, Afrodit ve Persephone konuyu Zeus’a götürürler. İlham perisi Kelliope’un tavsiyesine uyan Zeus, Adonis’i yılın dört ayını yer altı dünyasında yani Persephone ile geçirmesine, diğer dört ayı da Afrodit’le geçirmesine, geri kalan son 4 ayı da Adonis’in kendi isteğine bırakır. Adonis kendi isteğine bağlı olan o dört ayın tamamını, her seferinde Afrodit’le geçirir.

Ancak buna rağmen Afrodit bu karardan memnun kalmaz ve Adonis’in tamamen ona ait olmasını ister, sevgilisini hiç paylaşmak istemez. Ve böylece intikamını alır. Adonis’i 4 ay boyunca Persephone’a mecbur bırakan sebebin ilham perisinin oğlunu öldürtür…

Adonis ölümlü olmasına rağmen, Afrodit’i neredeyse onun sevgisine erişebilecek kadar çok sevmektedir. İki sevgili birlikteyken, güneş çok parlak bir şekilde parlar, toprak insanlara karşı çok nazik olur, Çiçekler açar, meyveler olgunlaşır. Afrodit Adonis için yeryüzünde dolaşır böylece aşk ve doğa iç içe yaşanırdı. Tutku ve aşk güçlendikçe bağlılık büyüdü. Afrodit gittikçe kıskançlaştı.

Adonis’in ortadan kaybolması, Persephone’un yanında mecburen kalması demekti. Adonis onun yanındayken sonraki dört ay boyunca kış dünyayı yönetir her şey ölü ve sessiz olur.
Böylece Adonis’in Afrodit’ten başka kimseyi sevmediği tüm yeryüzüne anlatılır.

Yılın 8 ayı boyunca hiç ayrılamayan Afrodit ve Adonis birbirlerine ölümüne aşıklardır. Afrodit bu ölümlü yakışıklıya o kadar bağlanmıştır ki, yalnızca Olimpos’u ve gökleri değil, aynı zamanda kendi eşsiz güzelliğini bile ihmal etmeye başlamıştır. Adonis avlanmayı çok sevmektedir. Afrodit biricik aşkını dikkatli olması konusunda sürekli uyarmasına rağmen Adonis onu bu konuda ciddiye almaz. Ve bir gün ormanda avlanırken vahşi bir domuz saldırısında ölür. Bazı kaynaklara göre Adonis’i hayvan kılığına girebilen Ares öldürmüştür. Çünkü Ares de Afrodit’e aşıktır. Başka inanışlara göre ise, Adonis Afrodit’i bırakıp yer altı dünyasına hiç dönmek istemediği için, kıskanç Persephone tarafından öldürtülmüştür.

Böylece Afrodit biricik aşkını kaybetti. Tanrılar Güzeller güzeli Afrodit’in bu üzüntüsüne elbette kayıtsız kalamadı. Adonis’in yılda bir kez yer altından çıkıp Afrodit’le buluşmasına izin verildi. Böylece bu aşk hem ölüm hem de yeniden doğuş içeren sembolik bir döngüye dönüştü. Tanrılar bu iki aşığın kavuşması için Kırmızı Gül ve Anemon’u yarattı.

Afrodit biricik aşkının inlemelerini duydu ve ona doğru koşarken ayağına beyaz bir gül battı ve beyaz gül Afrodit’in kanıyla kırmızıya döndü. Bunun dünyada beliren ilk kırmızı gül olduğuna inanılır. Böylelikle Kırmızı gül o zamandan beri tutkulu aşkı sembolize etmektedir. Bu hikayeyle ilişkilendirilen diğer çiçek ise daha karanlık sembolize edilir. Afrodit, Adonis’in kanına tatlı kokular serpti ve koyu kırmızı “anemon” çiçeği açtı. Bu koyu kırmızı çiçek, Afrodit’in Adonis’i kaybetmiş olmasından doğan sonsuz acısını temsil etmektedir. Anemon çiçeği de tıpkı yakışıklı Adonis gibi güzel, naif ancak bir o kadar da kısa ömürlüdür…

Diğer Yazıları