STAR SAVAŞ AY'A EL KOYDU

Savaş Ay'ın bir katil zanlısı için polisle pazarlık ettiği iddiasını Star yazmaya devam ediyor. Musa Ağacık bugün gazetecilere bu olayın ne kadar etik olduğunu sordu.

Google Haberlere Abone ol
STAR SAVAŞ AY'A EL KOYDU

Musa Babiali’ye sordu










Savaş Ay’ın, Bahçeşehir katil zanlısını ‘teslim alması’ tartışma yarattı. Zanlının karakola gitmek yerine bir gazeteci aracılığıyla polise teslim olması da emniyet açısından ayrı bir tartışma konusudur. Bu vesileyle yaşanan bu talihsizlikleri meslektaşlarımıza sordum. Gazeteciliğin ayaklar altına alındığından şikayet eden bir kısım sevgili okurlar...



Musa: Melih Aşık’ın, Savaş Ay’ın katil zanlısını polise teslim etmesine sözü?:



Melih Aşık: Burada insanlar neden gazeteciye gidiyor da devlete gidemiyor, önce onu sorgulamak lazım. Ayrıca bu yeni bir olay değil. Eskiden de buna benzer pek çok olay yaşandı...




Fatih Altaylı, (sektereninin naklettiğine göre, şöyle dedi): Bu konuda söyleyecek bir şeyim yok vallahi!...




Yalçın Pekşen (Akşam): Yani demek ki polise teslim olmak isteyenlerin bir korkusu var. Karakola veya emniyete girdikleri sırada yanlarında kimse olmadığı taktirde, başlarına bir şey geleceğinden çekiniyorlar. Polisle de ilişkisi sağlam olan bir gazeteciyi tanık olarak yanlarında götürmek istemiştir. Burada polisin kendisine bir çeki düzen vermesi gerektiğini belirtiyorum.




Orhan Birgit (Cumhuriyet): Şimdi gazetecinin görevi gardiyanlık, polislik, güvenlik görevlisi değil. Ama şayet birisinin gerçekten can güvenliği tehlikedeyse, gazeteci veya güvenilir bir kişiyle karakola veya savcılığa gidebilir. Yani görgü tanığı olarak yanında bulunabilir. Orda gazetecilik yürümez.




Doğan Tılıç (Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı): Şimdi genel olarak bir suçlunun bir gazeteciye teslim olması gibi bir şey, çok sık rastlanan bir durum değil. Ancak dünyanın değişik yerlerinden özellikle insan hakları ihlallerinin yaşandığı, can güvenliğinin olmadığı ülkelerde gazeteci, ya da bir başka güvenilir kişiye gitme yolunu insanlar tercih ediyorlar. ‘Türkiye bugün bu ülkelerden biri midir?’ sorusunu sormak lazım. Ben o soruyu soruyor ve cevabını da vatandaşa bırakıyorum...




Serdar Turgut (Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni):



Savaş Ay’ın üslubu belli. Yıllardır bunu yapıyor. Onun için onun üslubu bana ters gelmedi. Gazetecilik meslek kuralları belki yeniden konmalı ama dünyada da böyle şeyler oluyor. Savaş Ay da bunun başarılı bir örneği.




Musa: Şakir Süter’in (Akşam) Savaş Ay’ın katil zanlısını, polise teslimine aracılık etmesine sözü?



Süter: Öncelikle bir gazeteci olsaydım bana da böyle bir başvuru olsaydı, Savaş Ay’ın yaptığını yapardım. Ancak o kişilerin doğrudan karakola gitmek yerine, bir gazeteciyi tercih etmiş olmaları emniyet teşkilatının kendini sorgulamasını gerektirir.




Sedat Bozkurt, (Birgün Gazetesi Ankara Temsilcisi): Güvenlik güçlerinin buradan bir ders alması lazım. Savaş Ay’a güvenip onlara güvenmiyorlar ise Savaş Ay’ın sorunu değil. Ama tabii gazeteci gazeteciliğini, polis de polisliğini yapsın...




Musa: Mustafa Karaalioğlu olarak, Savaş Ay’ın katil zanlısının polise teslim olmasına aracılık etmesine sözünüz?



Karaalioğlu (Yeni Şafak): Bence gazetecinin işi böyle bir devir-teslime aracılık etmek değil. Kaldı ki bu olayın zanlısı olan kişi, toplumda çok antipatik olarak algılandı. Ve arkada bir cinayetin olması, insanların zihninde herşeyden önce bu fotoğrafın belirmesine yol açtı. Gazetecinin pozisyonu sanki bu tabloda mağdurdan yana değil, suçluyu meşrulaştıran bir hal aldı. Bu açıdan da çok isabetli bir durum değil Savaş Ay için.




Ali Bayramoğlu: Tamamen etik dışı bir şeydir bence...




Musa: Ekrem Dumanlı (Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni) olarak, Savaş Ay örneğinde olduğu gibi gazetecilerin katil zanlılarının polise tesliminde aracı olmaları meslek ahlakına uygun mu sizce?



Dumanlı: Aslında bu olay baştan beri yanlış yolda gidiyor. Medya bu olayı bir aşk hikayesi gibi değerlendirdi. Halbu ki ortada ne sebeple olursa olsun işlenmiş bir cinayet var. Ama günlerdir gazeteler neredeyse ölümsüz bir aşktan, Romeo-Juliet’ten bahsediyor. Öldürülmüş insanın yakınları var, ortada bir silah ve bir cinayet var. Her şey kenara bırakıldı, Selin’le Mustafa’nın aşkı konuşuluyor. Yani bu nasıl bir gazeteciliktir, bunu ben bile anlamış değilim. Olayın son halkası bir gazeteciye teslim olması. O da bir tuhaf ve garip birşey. Yadırgadığımı söylemeliyim.



Baştan beri devam eden yanlışın bir sonucu. Adeta basın bu cinayetin haklı gerekçesini gizli bir aşkta aramaya kalktı.




Musa: Doğan Satmış’ın (Hürriyet) katillerin gazeteciler aracılığıyla polise teslimine sözü nedir?



Satmış: Gelip sana teslim olursa ne yapacaksın? Bizim işimiz yazmak. Ama ‘gel bana teslim ol’ diye sen teşvik edersen, o ayrı mesele...




Mehmet Yılmaz (Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni): Şimdi gazetecinin işi polislik değil. Ama bir suçlu şu ya da bu sebeple bir şeyler anlatıyorsa, gazeteci de onu dinlemek ve yazmak durumundadır. Savaş Ay’ınkini bir aracı gibi görmüyorum. İnşallah bir gazetecilik kaygısıyla hareket etmiştir diye düşünüyorum. Suçluların polise teslim olmak yerine, bir başka aracıya yönelmelerini de geçmişteki kötü muamelenin hafızalarda bıraktığı olumsuz fikirlere bağlıyorum.




Musa: Savaş Ay’ın katil zanlısına güvence vererek polise teslim etmesi gazetecilik mesleği açısından ahlaki mi sizce?




Oktay Ekşi (Basın Konseyi Başkanı): Musa, tüm içtenliğimle söyleyeyim daha önce böyle bir meseleyi tartıştığımızı hatırlamıyorum. Belki bu tür konularda yeterince bilinçlenmiş olmadığımız için tartışmamışızdır. Ben şahsen bu aşamada yasalara aykırı bir tavır, bir olayın içine girmediği takdirde bir sanığın önce gazeteciye gitmesini, onun aracılığı ile veya onunla birlikte resmi makamlara başvurmasını ters bulduğumu söyleyemiyorum. Bununla birlikte konunun tartışmaya açılmış olması, daha önce dikkat etmediğimiz bir meseleyi su yüzüne çıkardığı için belki de tartışmalarımız sonunda kanaatimi değiştirebilirim diye düşünüyorum.


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin