Cumhuriyet gazetesi yazarları Hikmet Çetinkaya ve Ceyda Karan hakkında, Paris'te terör saldırısına uğrayan Charlie Hebdo dergisinin kapağına köşelerinde yer verdikleri gerekçesiyle dava açılmıştı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Vedat Yiğit'in yürüttüğü, Charlie Hebdo dergisinin Hz. Muhammed karikatürünün bulunduğu kapağına gazetedeki köşelerinde yer veren Karan ve Çetinkaya hakkındaki soruşturma tamamlandı.
Mahkemeye sunulan iddianamede; Karan ve Çetinkaya'nın "halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama" ve "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme'' suçlarından ayrı ayrı 1,5 yıldan 4,5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması istendi.
Köşesinde yayınladığı karikatür nedeniyle 4,5 yıla kadar hapsi istenen Cumhuriyet gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya, Medyatava'nın sorularını yanıtladı.
İşte, Çetinkaya'nın açıklamaları:
Ceyda Karan ve size 4,5 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. İddianameyi nasıl yorumluyorsunuz?
Türkiye'de sadece yazılı ve görsel basın değil, sosyal medya da acımasız bir baskının ve sansürün tutsağı haline dönüştürüldü. O nedenle ben de Paris'te insanların öldüğü Charlie Hebdo'ya yönelik kanlı terör saldırısından sonra bir yazı yazmış ve derginin kapağını köşeme iliştirmiştim. Ceyda da destek amaçlı bunu yapmıştı. O karikatür, gerçek bir müslümanın terörle mücadeleye karşı ne kadar duyarlı olduğunu, gözyaşı döktüğünü ve vicdanının sızladığını gösteriyordu. Kapaktaki çizimden bunu anlamıştım. Yazımda da bunu belirtmiştim. Her dine, ırka, inanca, mezhebe, renge ve dile karşı saygım vardır. Halkların kardeşliğinden yana tavrı olan bir meslektaşınızım. Bu tür davalara da çok alışkınım. 90'lı yıllarda Fethullah Gülen ve Cemaat'e yakın olanlar, benim aleyhimde 200 dava açmışlardı. Bu davaların çoğu hapis ve para cezası içeriyordu. O dönemlerde açılan davaların kiminden mahkum oldum, kiminden de aklandım.
Olay mahkemeye ilk taşındığı günlerde hapis cezası isteneceğini bekliyor muydunuz?
Elbette bekliyordum. Çünkü davayı açan Cumhuriyet Savcısı'na ifade vermeye gittik biz. O dönemde savcı, suç duyurusunda bulunan yargı mensubunun talebini kabul etti. İfademizi aldı. Zaten o savcı, suç duyurusunu kabul ettikten sonra da normal basın savcısıyken, çok kısa bir sürede başsavcı vekili oldu. Aradan uzun bir süre geçtikten sonra dün itibariyle böyle bir dava açıldığını öğrendik.
Bu dava nasıl sonuçlanır sizce? Bir öngörünüz var mı?
Tabii öncelikle savunmamızı yapacağız. Buradaki suçlamalar "Hz. Muhammed'e hakaret" şeklinde geçiyor. O nedenle tekrar aynı şeyi vurgulayacağım; karikatüre dikkat ederseniz bir müslümanın gözyaşları var. Oradaki Hz. Muhammed'in tasviri değil. Klasik bir ortadoğu müslümanını o şekilde tasvir etmişler. Bu vahşet, müslümanlık adına işleniyor ve karikatürdeki müslüman teröre gözyaşı döküyor. Dindarım diye geçinenlere, Ortadoğu'da halkların nasıl birbirlerini boğazladığını ve kan gölünde yaşadıklarını görmelerini tavsiye ederim.
Hâlâ tehdit alıyor musunuz?
Elbette geliyor. 1993 yılından bu yana devlet tarafından korunuyorum. Aydın Engin, Ceyda Karan ve ben Cumhuriyet gazetesinin korunan yazarlarıyız. Ancak bu iş korumayla filan olmuyor. Terör dediğimiz o belayı, yakın bir tarihte Çağlayan Adliyesi'nde yaşadık. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, savcısının can güvenliğini bile koruyamıyor.
Peki, ya hapse girerseniz? Korkuyor musunuz?
Baskı ve şiddet, ne yazık ki Türkiye'de gazeteciliğin alın yazısıdır. Bu davalar bana vız gelir, tırıs gider. O yüzden korkmuyorum. Ben yine de Türkiye'de hukukun üstünlüğüne olan inancımı yitirmedim. Aynı şekilde adalette eşitlik ve dürüstlüğün olduğu inancını da taşıyorum. Zaten inancımızı yitirirsek yaşayamayız.
Canan Kaya / Medyatava
canankaya@medyatava.com