Gazeteci Toygun Atilla, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'ı FETÖ ve Ergenekon, Balyoz gibi kumpaslar üzerinden sert sözlerle eleştirdi. Babacan için "FETÖ kumpaslarına sessiz ve seyirci değildi. Aynı zamanda destek de oluyordu" diyen Oda TV Genel Yayın Yönetmeni Toygun Atilla sitedeki yazını, "Izdırap çeken hafızam bu kez Ali Babacan'a şöyle seslendi: "Bir yalancının hafızası iyi olmalıdır" sözleriyle bitirdi.
İşte Toygun Atilla'nın Ali Babacan hakkındaki yazısı:
FETÖ'nün Ergenekon, Balyoz gibi kumpaslarını "bağımsız ve tarafsız yargı" süreçleri ile tekrar yargılanma gerektiğini söyleyerek sahip çıkan Ali Babacan, kumpas günlerinde Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısıydı.
FETÖ kumpaslarına sessiz ve seyirci değildi. Aynı zamanda destek de oluyordu.
Nasıl mı?
Kurulan en büyük kumpaslardan birinin adı da İzmir Askeri Casusluk adı verilen operasyondu...
Bizzat FETÖ imalatıydı.
FETÖ'cü savcı Zafer Kılınç, bugünlerde DEVA Partisi'nde Ali Babacan'ın yardımcılığını yapan dönemin Hazine Müsteşarı İbrahim Halil Çanakçı ile dönemin Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'ya iddianamede adı geçen kurum çalışanları hakkında bilgi veriyordu.
Bugünlerde "tarafsız ve bağımsız yargı" diyen Ali Babacan, "masumiyet karinesini" bile düşünmeden FETÖ soruşturmalarında adı geçen kişilerin anında üstünü çiziyordu. Hemen FETÖ yargısına teslim ediyordu.
Fransız şair Charles Baudelaire, "Hatırlamak sadece yeni bir ıstırap biçimidir" diyordu...
Ey okur,
O günleri yaşayan, o kumpas süreçlerine gazeteci olarak tarihi tanıklık etmiş biri olarak dün Ali Babacan'ın söylediklerini dinlediğimde ıstırap çekiyordum.
Çünkü her şeyi hatırlıyordum...
O kumpaslar kurulurken, FETÖ'cüler savcı hakim kılığı ile cirit atarken Adalet Bakanı'nın Sadullah Ergin olduğunu da anımsıyorum.
Aynı Sadullah Ergin'in şu an Ali Babacan'ın partisinde teşkilat başkanı olduğunu da pek tabi biliyorum...
Ah ah...
Şaşırmıyorum...
Şaşıranlara şaşırıyorum...
Hatırlayan ve hatırlatanlardan biri de gazeteci Nedim Şener'di. 1 Aralık 2021'de Hürriyet'teki köşesinde, "Babacan'ın Pandora kutusu" başlıklı yazısında tüm bunların altını çiziyordu.
Askeri Casusluk kumpası günlerinde Merkez Bankasından 11 bürokrat, BDDK 3 üst düzey bürokrat, Hazine Müsteşarlığı'nda ise altı bürokrat görevden alınmıştı. Yerlerine atananlar ise FETÖ'cüler olmuştu.
Bugün bağımsız yargı diyen Ali Babacan, o gün masumiyet karinesinin bile farkında değildi!
Ekonomi bürokrasisine FETÖ'cülerin yerleşmesine kayıtsız kalmak bir yana, adeta yol veriyordu.
Ali Babacan tüm bu süreçleri unutmuştu.
Katıldığı bir programda Ergenekon ve Balyoz kumpaslarına ilişkin şu yanıtı veriyordu:
"Türkiye'de maalesef yakın tarihimizde, ordumuz içerisinde bu tür eğilimler, 'Siyaset bazen ülkeyi yoldan çıkarır, biz buradayız, ordu olarak el koyarız, şekle sokarız' diyen bir zihniyet olmuştur. Bu tür hazırlıklar içinde olanlarla ilgili devlet mücadele etmelidir. Dolayısıyla tüm bu süreçlerin Ergenekon, Balyoz, adı ne olursa olsun bunların bağımsız ve tarafsız yargı süreçlerinden geçtikten sonra ancak şöyledir ya da böyledir diyebiliriz. Böyle silmece FETÖ'nün etkisi altındaki yargının uğraştığı Ergenekon, Balyoz sürecine de biz karşıyız. Ama sırf 'FETÖ'cüler uğraştığına göre bunların hepsi ak pak suçsuz insanlardır' da demeye de karşıyız. İkisinin de yanlış olduğunu düşünüyoruz. Bağımsız ve tarafsız yargı eliyle incelenmedikçe bu süreçlerin hiçbirisine doğru ya da yanlış demenin biz doğru olmadığını düşünüyoruz"
Izdırap çeken hafızam bu kez Ali Babacan'a şöyle seslendi: "Bir yalancının hafızası iyi olmalıdır"