Can Dündar/MİLLİYET
Nuri Ergin'den mektup var
Edirne F Tipi Cezaevi’ndeki Nuri Ergin’den, avukatı
aracılığıyla, 13 sayfalık el yazısı bir mektup aldım.
Ergin, Uşak Cezaevi’ndeki isyanda, “Devlet bana Mustafa Duyar’ı
öldürttü” sözüyle dikkati çekmişti.
Mektubunda tartışmaların odağındaki HSYK üyesi Ali Suat Ertosun
için saygılı bir dil kullanıyor:
“Kendisini günahımız kadar sevmeyiz, ama onu sevmememiz, haksızlık
yapmamızı gerektirmez. Güzel işler de yaptı; bunu kimse göz ardı
edemez” diyor.
Ertosun’un basın toplantısını TV’den izlemiş:
“Kendisini tebrik ediyorum. Gayet rahattı” deyip ekliyor:
“Yalnız konu Duyar’a gelince kaçamak cevaplar verdi. İkna edici
değildi.”
İki hafta sonra
Ne demişti Ertosun:
“Duyar’ı öldürenlerin Afyon Cezaevi’ne nakillerini ben yapmadım.
Ben, 16 Kasım 1998’de Genel Müdür oldum. Duyar’ın failleri, Afyon’a
benim Genel Müdür olmamdan önce, 1997’de nakledilmişlerdir.”
Ergin bu tarihlere açıklık getiriyor:
“Biz 1998’de Eyüp Adliyesi’nden firar etmiştik. Yakalanınca 5
kardeşimizle beraber tutuklanarak Bayrampaşa’ya getirildik. Buradan
bizi abi-kardeş Eskişehir Cezaevi’ne gönderdiler. Bizimle birlikte
tutuklanan 5 kardeşimizi de Afyon Cezaevi’ne yolladılar. Afyon’da
1997’de sevk edilen Sami Tokur ile 2 kardeşimiz vardı. 5 kişinin de
1998’de gönderilmesiyle 8 kişi oldular ve Duyar, benim talimatımla
Afyon Cezaevi’nde öldürüldü.”
Tarihlere tekrar bakalım:
Ertosun’un göreve gelişi: 16 Kasım 1998...
Karagümrüklülerin Afyon’a sevki: 30 Kasım 1998...
Duyar’ın “Röportajı kabul” dilekçesi: 8 Ocak 1999...
Duyar’ın öldürülüşü: 15 Şubat 1999...
“Postu kurtarmışsınız!”
“Duyar öldürüldükten sonra bazı derin şer odakları bizi hedef
seçtiler” diyor Nuri Ergin...
Duyar öldüğü gün Eskişehir’deki koğuşları, 6-7 kişilik bir sivil
grup tarafından aranmış.
Sonra aileleri Eskişehir Cezaevi’ne geldiğinde ziyaret kabinine 38
el mermi sıkılmış.
“Bu âlemin tüm şerefli delikanlıları iyi bilir ki, ziyaret
kabininde adam öldürülmez. Bırakın mermi sıkmayı, laf söylemek bile
bu âlemin adabına aykırıdır” diyor Ergin...
Devam ediyor:
“Bize ateş edenlerin cezaevinden gitmesi gerekirken Ertosun onları
bırakıp bizi Kartal Cezaevi’ne yollattı. İlk hafta koğuşumuza
geldi:
“‘Geçmiş olsun’ diyeceğine, ‘Postu iyi kurtarmışsınız’ dedi.
Kardeşimle ben, kendisine hakaretle cevap verdik. Kaçarcasına
yürüyüp gitti.”
“Ölmemizi isteyen güç”
Nuri Ergin
soruyor:
“Bunu ona söyleten güç kimdir?
“Buradan bizi mahkûmların ‘Kanlı Kale’ dediği Uşak Cezaevi’ne
yollattı. Dönemin Emniyet’i, tüm devlet birimlerine ‘Uşak
Cezaevi’nde Ergin kardeşlere suikast yapılacağı bilgisi alınmıştır’
diye faks çekti. Uşak Başsavcısı can güvenliğimizi
sağlayamayacağını Adalet Bakanlığı’na bildirdi. Buna rağmen neden
Ertosun bizi Uşak Cezaevi’nden almadı?
“Birileri ona oyun kurduysa, onu kullandıysa, onun da bu şer
güruhları ifşa etme zamanı gelmiştir.
“Bizim ölmemizi isteyen güç kimdir?
“Bizi hedef seçenler, Duyar’ın hamileri olabilir mi? Yahut Özdemir
Sabancı’yı öldürten güçler olabilir mi?
“Oyunlarını bozduğumuz için mi bizi öldürmek istediler?
“Gladyo’yla, MİT’le, JİTEM’le, derin güçlerle hareket etmiyoruz
diye mi bu haksızlıklara maruz kaldık?”