Düzce Konuralp'te Bir İlk. Şehre Festival Geldi

Düzce’nin tarih kokan semti Konuralp, bu yıl ilk kez bir film festivaline ev sahipliği yaptı. Kültür ve sanatın kıyısında kalmış şehirler için bu tür etkinliklerin ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha gördük. Festivalin kapanışında Türk sinemasının yaşayan efsanesi Ediz Hun’un sahneye çıkması ise yalnızca bir “nostalji” anı değil, aynı zamanda bir uyanış çağrısı gibiydi.

Ediz Hun’dan Gençlere: “Doğal Olun, İşinizi Ciddiye Alın”

“Çok geri kaldık... Birbirimizi sevmeliyiz. Kadın, erkek fark etmez—hepimiz insanız,” diyerek sözlerine başlayan Hun, konuşmasında sinemanın sadece bir meslek değil, bir yaşam biçimi olduğunu vurguladı. “Sinema bir üniversitedir. Hayatsa bir disiplindir,” dedi.

Usta oyuncunun “Dublör kullanmadım; Cüneyt benden beterdi!” esprisi salonda kahkahalara neden olurken, “Cahide Sonku çok büyük bir yıldızdı… Bizden kimse kalmadı artık,” sözleriyle geçmişin ustalarına duyduğu derin saygı yürek burktu.

“İşinizi iyi yaparsanız, herkes sizi ister,” diyerek gençlere seslenen Hun, doğallığın, ciddiyetin ve mesleğe duyulan sevginin altını çizdi. Genç oyunculara dair eleştirileri ise kırıcı değil, yapıcıydı: “Bugünkü gençlikte çok başarılı çocuklar var. Ama bazıları sabah sete gözleri mor geliyor, daldan dala konuyorlar… Böyle olanlar mum gibi erir, söner.” Hun’un sahici, birikimli ve duygusal konuşması festivalin ruhunu derinleştirdi.

Düzce Konuralp'te Bir İlk. Şehre Festival Geldi

Ödüller Sahiplerini Buldu

Festivalin yarışma bölümünde de dikkat çeken yapımlar ödüllendirildi.

Kurmaca kategorisinde ‘En İyi Film Ödülü’, Ahmet Toğaç’ın Aç Açına filmine verildi.

İkincilik ödülü İran’dan Gita Feizi’nin The Plain Sing filmine, üçüncülük ise Mert Eşberk’in Toprağın İzi filmine gitti.

Belgesel kategorisinde ‘En İyi Belgesel’ ödülünü, Abdullah Harun İlhan’ın Free Words: A Poet From Gaza adlı çalışması kazandı.

Fatih Diren’in Baletler Köyü belgeseli ikinci, Yalçın Çiftçi’nin Beyaz Dağın Çocukları ise üçüncü oldu.

Rıfat Ilgaz’ın İzleri Bu Topraklarda

Konuralp Film Festivali, sinemanın bu içten sesine kulak verirken aslında yerel hafızayı da harekete geçirdi. Çünkü bu topraklar, sadece sinemanın değil, edebiyatın da izlerini taşıyor. Türk edebiyatının dev ismi Rıfat Ilgaz, uzun yıllar bu bölgede öğretmenlik yapmış. Cumhuriyet’in ilk okullarından birinde görev yapan Ilgaz, yalnızca ders anlatan bir öğretmen değil, yaşamı boyunca sözüyle yol gösteren bir fikir adamıydı. Bugün Akçakoca’daki birçok kafede onun kitaplarına rastlamak, bu kültürel mirasın hâlâ nefes aldığını gösteriyor. Festivalin bu belleği anması, geleceğe taşımak için bir fırsattı.

Ancak bir noktada durup düşünmek gerekiyor: Festivaller yalnızca süslenmiş açılışlar, kırmızı halılar, şovlar için mi var olmalı? Yoksa esas işlevi; gençlere alan açmak, farklı seslere cesaret vermek, ötekinin görünürlüğünü sağlamak mı olmalı?

Sektörün Sessizliği Utanç Verici

Dünyada da benzer sorular gündemde. Pedro Pascal’ın da imzaladığı ve Cannes’da prömiyeri yapılan bir belgeselin Filistinli kahramanının öldürülmesine dair yazılan açık mektup, sektördeki sessizliğe karşı şöyle diyordu: "Böyle bir pasiflikten utanç duyuyoruz." Bu sözler yalnızca uluslararası sinema endüstrisi için değil, bizim için de geçerli.

Sanatın Vicdanı Olmalı

Sanat yalnızca bizi anlatmakla yetinmemeli. Bizden olmayanı da, sesi bastırılanı da, görünmeyeni de görünür kılmalı. Çünkü “öteki”nin hakkını savunamayan bir sanat, yarın kendi hakkını da savunamaz. Renk, kimlik, inanç ya da dil fark etmeksizin her türlü ayrımcılığa karşı ses çıkarmak, sanatın vicdani sorumluluğudur.

“Kötülükle Mücadele Etmenin En Güzel Yolu Hikayeler Anlatmaktır”

Pedro Pascal’ın “Karşılık verin ve kazanmalarına izin vermeyin. Bunu yapmanın en güzel yolu hikâyeler anlatmaktır” sözleri, günümüzde sanatın ne için var olması gerektiğini hatırlatıyor. Bu yalnızca Amerika’daki bir aktörün çıkışı değil; Türkiye’de, Konuralp’te, Diyarbakır’da, Van’da, İstanbul’da üretmeye çalışan herkes için geçerli bir çağrıdır.

Konuralp Film Festivali ilk yılıyla umut verdi. Evet, eleştirilecek yönleri vardı; ama önemli olan bu yolculuğun devam etmesi. Umarız önümüzdeki yıllarda daha bağımsız, daha katılımcı, daha cesur bir festivalle yeniden buluşuruz.

Çünkü bu topraklar hikâyeyle dolu. Ve her hikâye, anlatılmayı hak eder.

19 Mayıs’ta Gençliğe Umutla

Bugün 19 Mayıs. Atatürk’ün "Bütün ümidim gençliktedir" sözü kulağımızda çınlarken, gençlerin sanatla, özgürlükle, düşünceyle büyüdüğü bir ülkenin hayalini hep birlikte diri tutmalıyız.