Adana “Altın Koza” ve Antalya “Altın Portakal”ın ardından yılın son büyük film festivali için bu kez Ankara’daydım. Her festivalin dokusu, dinamiği, bıraktığı tat bambaşka. Adana’da otel–AVM arasında mekik dokurken günlerin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Antalya’da ise festival bahçesi olan AKM, bir hafta boyunca öyle şenlikli, öyle cıvıl cıvıl oluyor ki zamanın akışını unutuyorsunuz.
Ankara ise bambaşka: Şehrin merkezindeki Büyülü Fener Sineması ve hemen karşısındaki Orta Dünya arasında gidip gelirken sanki eski bir Vega şarkısının içine düşmüş gibi hissediyorsunuz… “Bir ev vardı, küçüktü ve bizimdi…” Kaldığımız otelin tam karşısında, Vega’nın ilk sahne aldığı mekânın yıkılmak üzere olması ve üzerinde o şarkının sözlerinin yazılı hâlini görmek tarifsiz bir nostalji fırtınası estirdi.

Seçkiden Notlar: Yılın En İyileri ve Sürprizler
Festivalin uzun metraj seçkisi yılın “best of”u gibiydi; sürpriz işler de vardı elbette. “Atlet”, hem konusu hem de rejisindeki cesaretle jüriden büyük takdir topladı.
“Tavşan İmparatorluğu” ise malum… Yine en iyi film dahil pek çok prestijli ödülü toplayarak yılın filmi olarak adını neon harflerle kazıdı. Yönetmen Seyfettin Tokmak’a vizyon planlarını sorduğumda, çevresinin ona “Hiç vizyona sokma, bir platforma ver gitsin” dediğini anlattı. Oysa bir yönetmen için filmini dev perdede seyirciye sunmak kalbinin en derin yerinde duran şeydir.

Yurtiçi ve yurtdışında bu denli ödül almış bir yapımın yalnızca prestij için bile vizyona girmesi gerekir. Ama Türk sinemasının çözülemeyen temel meselelerinden biri bu: ödüllü filmlerin sinema salonlarına ulaşamaması.
Hatırlıyorum; yurt dışında onlarca ödül alan Serpil Aydın’ın “Bir Zamanlar Gelecek” filmi de benzer bir sürecin ardından ancak 2–3 yıl sonra dijital platforma ulaşabilmişti.
Ödüllü filmler vizyon şansı bulamazken dijital platformlara akıtılan dev bütçeler içi boş yapımlara gidiyor. Genç sinemacılar destek bekliyor, festivaller geleceğini arıyor.
Ve dijital platformların “hit” işlerine bakıyoruz: “Enfes Bir Akşam”, “Dehşet Bey”… Türk sineması adına söyleyecek tek bir cümlesi olmayan işler. Üstelik bu vasat projelere akıtılan bütçeler milyonları buluyor. Büyük şirketlerin bu tabloya çanak tutması gerçekten can yakıcı.

Perde Ekibi ve Bitmeyen Bütçe Meselesi
Hem Adana’da hem Ankara’da seyircinin büyük sempatiyle karşıladığı “Perde” filminin ekibiyle yaptığım moderasyonda da en çok konuşulan konu buydu: Bütçe. Filmi daha iyi bir bütçeyle çekme şansının ıskalanması; sinemamız adına yüz akı olarak dünyayı dolaşabilecek bir işin, fırsat eksikliği nedeniyle kaderine terk edilmesi…

Bir yanda milyonların döküldüğü ama içi boş yapımlar, diğer yanda cevher gibi işler… Yitip gitmeleri insanın içini acıtıyor. Bu konu hak ettiği uzun ve detaylı tartışmaları gerektiriyor. Dijital platformların şişirme işlerine rağmen ödüllü filmlerin vizyon şansı bulamaması, genç sinemacıların umudunu ve festival ekosisteminin geleceğini sorgulatıyor. Festival sezonu, Türk sinemasının temel adaletsizliklerini yeniden gündeme taşıyor.
Bir Veda mı? İrfan Demirkol’dan Duygusal Mesaj
Festivalin en hüzünlü anı, Ankara Film Festivali Direktörü İrfan Demirkol’un kapanış konuşmasıydı. Türkiye sinemasının 111. yılını kutladığı bu özel dönemde, Körfez Savaşı ve pandemi yılları hariç 36 yıldır kesintisiz devam eden festivale emek veren herkese teşekkür etti. Ardından şu cümleyi kurdu:
“Geçen yıl kaybettiğimiz İncim’le beraber, yıllardır gururla taşıdığımız festival bayrağını artık sizlere devretmek istiyorum.”

Yol arkadaşını kaybetmiş bir insanın acısını ve yorgunluğunu hissetmemek mümkün değil. Ama Türk sinemasının üçte birine tanıklık etmiş, katkı sunmuş bu değerli festivalin mutlaka devam etmesi gerekiyor. Şimdiden “Yeni oluşum nasıl olacak?” sorusu festival çevrelerinde dolaşmaya başlamış durumda.
Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali Başlıyor
26 Kasım’daki açılış töreninin ardından festival, 27 Kasım’dan itibaren adalet kavramını farklı yönlerden ele alan ve İstanbul’da ilk kez gösterilecek 40 filmi izleyiciyle buluşturacak.
Cannes, Berlin ve Sundance’ten gelen yapımlar; gösterim sonrası yönetmen ve oyuncularla yapılacak soru-cevap seanslarıyla daha da zenginleşecek.
Festivalin açılış filmi Divine Comedy / İlahi Komedya, 30 Kasım’da Beyoğlu Sineması’nda;
2 Aralık’ta Caddebostan Kültür Merkezi Sineması’nda gösterilecek. Yönetmen Ali Asgari de gösterim sonrası izleyicilerin sorularını yanıtlayacak.

BASE 2025: Genç Sanatçıların Buluşması
BASE’in 9. edisyonu 26–30 Kasım 2025 tarihleri arasında The Ritz‐Carlton Residences Istanbul B Blok’ta gerçekleşecek. 36 şehir, 43 üniversite ve yeni mezun 156 genç sanatçı…
Resim, seramik, cam, heykel, fotoğraf, video, yeni medya, grafik tasarım ve geleneksel sanatlar… Yaklaşık 200 eser sanatseverlerle buluşacak.
Geçen yıl BASE’i yerinde deneyimledim; birçok bienal ve çağdaş sanat etkinliğinden daha içten, daha sahici. Ne varsa gençlerde var. Bu oluşumu destekleyen herkese de büyük alkış.

Evgeny Grinko 2025’e 12 Konserlik Türkiye Turnesiyle Veda Ediyor
Dünyaca ünlü besteci Evgeny Grinko, Aralık ayında 12 gün boyunca 12 şehirde seyircisiyle buluşacak.
Muğla’da ilk kez sahne alacak olması şimdiden heyecan yaratırken; Başakşehir ve Trabzon da uzun bir aranın ardından Grinko’yu yeniden ağırlamaya hazırlanıyor.
Minimalist tınıları, duygusal derinliği ve sahnedeki yalınlığıyla Türkiye’de geniş bir hayran kitlesine sahip olan Grinko, yılın son günlerinde unutulmaz bir müzik yolculuğu sunacak gibi görünüyor.
