Milliyet'e yeni köşe yazarı! Kadroya hangi isim dahil oldu?

Milliyet'in Ankara Bürosu'nda çalışan o isim gazetede köşe de yazmaya başladı.

Google Haberlere Abone ol
Milliyet'e yeni köşe yazarı! Kadroya hangi isim dahil oldu?

Milliyet Gazetesi'nde bir süre önce Serpil Çevikcan'dan boşalan Ankara Haber Müdürlüğü görevine getirilen Gökçer Tahincioğlu gazetede köşe yazmaya başladı.



Her Pazar günü edebi hikayeler yazacak olan Tahincioğlu ilk yazısını dün yazdı. Tahincioğlu'nun insan hikayelerini anlattığı köşesinin adı ise "Yüzleşme"



İşte Gökçer Tahincioğlu'nun ilk hikayesi



Zülfiye Öztürk, 15 yaşındaydı dünyayı tanımak zorunda kaldığında... 35 yaşında oğlunun gözleri önünde öldürüleceğini, 20 yılının mahkemede didik didik edileceğini ve suçlu ilan edileceğini bilmiyordu elbette... Öldürülen diğer kadınlar gibi o da sanıktı!..



Ne kadar ilk imzalayan ülke olsanız da Avrupa Konseyi Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Konseyi’nin sözleşmesini, bileklere ne kadar alarm zilleri, ayaklara ne kadar pranga takarsanız takın, öldürülen bir kadının önce mahkeme salonlarında suçlu gibi yargılanıp, sonra da asılmasını engelleyemiyorsunuz bu ülkede.  

Beyinlerde “kadın” denildiğinde öten alarm zilleri, vicdanlara ve adalete vurulan prangalar, baskın geliyor imzalanan bütün o sözleşmelere.

Misal, bir mahkeme, ister dürüstçe başkasını sevdiğini söyleyip ayrılmak istesin, ister öfkeyle, “Başkasını seviyorum dediğimi mi duymak istiyorsun?” diye haykırsın, kadınların “namus belasına” öldürülebileceğini ve onları koruma yükümlülüğü olmadığını savunuveriyor kolayca. Ve bir telefona sahip olmasını, “namussuzlukla” eşdeğer gördüğünü yazabiliyor tutanaklara.  



Bir hayatım olsun

Zülfiye Öztürk, 15 yaşındaydı dünyayı tanımak zorunda kaldığında.  

“Kadınlık yapmak” zorunda kalan bir küçük kızdı ve bu, bütün çevresine göre fazlasıyla olağandı.

Dünya yine döndü, yine sabah oldu ve yine akşam. Ne zaman geçtiğini anlamadığı 20 yıl geçti.

O zamanlar, 35 yaşında, kara gözlü oğlunun önünde öldürüleceğini, 20 yılının mahkemede didik didik edileceğini ve suçlu ilan edileceğini bilmiyordu elbette.  

30’lu yaşlara geldiğinde ilk kez çalışmak istedi. Önce Kızılay’da bir işe girdi. Kocasının kıskançlıklarına dayanamayıp ayrıldı. Bir süre sonra kardeşi haber verdi. Etlik’teki bir hastanede temizlikçi arıyorlardı. Kocası da izin verince, güle oynaya gitti.  

Birkaç kez ilk kez kendi parasıyla bir şeyler alabilmenin heyecanıyla geç döndü eve. “Geç” denilen saat, kocasından 15-20 dakika sonraydı. Zaten hangi saatin geç olduğuna karar verme hakkı olmayan kadınlardandı.



Ölüme giden ‘evet’

Arkadaşlarına, kardeşlerine, kocasının kendisini sürekli dövdüğünü anlatıyordu. Eşinin alkol alıp dayak attığını, dayanacak hali kalmadığını.  

Kocası ise ikinci işinde de başlamıştı “beni aldatıyorsun” çıkışlarına.  

Kaçıp kardeşlerine sığındı birkaç kez, her seferinde yeniden eve dönmek zorunda kaldı.

Öyle yorulmuştu ki, kocası duymasın diye arkadaşlarıyla konuşmalarını bile evinin balkonundan yapıyordu. Bazen.

Kocasına göre ise aldatıldığının en büyük kanıtıydı bir gün elinden zorla aldığı o telefon.  

Nihayet ayrılmaya karar verdi kocasından, evden ayrılıp kardeşine gitti, avukata başvurdu.  

Tazminat istiyordu.  



Yazının devamını okumak için TIKLAYINIZ


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin