ARIANNA HUFFINGTON'IN SÖZLERİ

Neslihan Acu yazdı.. Sosyal medyanın kraliçesi, Huffington Post'un kurucusu Yunan asıllı Arianna'dan agora kavramı, kahvehaneler, editörlük ve bağımsız medya üzerine çok önemli sözler...

Google Haberlere Abone ol
ARIANNA HUFFINGTON'IN SÖZLERİ

Sosyal medya kraliçesi Arianna Huffington’ın Digital Age konferansında söylediği bazı şeyler çok önemliydi.


İlki, “agora” kavramı ile ilgili sözleri.


Sabah gazetesinden Kaya Genç’e verdiği röportajda şöyle diyor: “Gençliğimde beni en çok etkileyen kavram “agora”ydı. Agora buluşma mekanı demektir. İnsanların toplumsal bir bağlamda bir araya gelmesi. Hem dinlemeyi, hem konuşmayı içerir.”


Huffington, agora kavramının yanına “kahvehane”yi yerleştiriyor. “İster antik Yunan ister modern Türkiye olsun fark etmez, kahvehaneler çok önemlidir. Starbucks’larda insanları çoğunlukla ellerinde bir gazeteyle görürsünüz. Ancak geleneksel bir kahvehaneye gittiğinizde… İnsanlar konuşuyorlardır! Bunun değerini ve barındırdığı ruhu anlamamız gerek.”


Bu sözler özellikle bizim ülkeyi düşündüğümüzde bana çok önemli geliyor.


Orta sınıf insanların bir araya gelecekleri, konuşabilecekleri yerleri sistematik bir şekilde yok etmeye çalışan bir düzendeyiz.


Beyoğlu’ndaki masa yasaklarını ister istemez bu bağlamda düşünüyor insan.


Farklı düşünen, farklı yaşamaya çalışan üniversite gençliğinin bir araya gelebildiği ve dışarıdaki masalarda sokağın havasını soluyabildikleri mekanlar artık yok.


Eduardo Galeano’nun benzer bir tespiti vardır. Kapitalizmin önce sokakları, kahvehaneleri, meyhaneleri, yani insanların bir araya gelip konuştukları yerleri sistematik bir şekilde yok etmeye çalıştığını söyler.


Arianna Huffington’ın sözleri o yüzden çok ilgimi çekti.


Tabii şimdi karşı çıkanlar olacaktır…


Şehrin lüks semtlerindeki yığınla kafe/lokantdan, şehrin her yanını sarmış AVM’lerde yeme içme noktalarından dem vurulacaktır.


Oysa aynı şey değil.


AVM’lerin içlerinde yer alan yeme içme noktaları ya da birbirinin tıpkısı kafe zincirleri, insanların konuştukları ve birbirlerini dinledikleri yerler değil. Hiçbir zaman da olmayacak. Tüketim toplumuna uygun olarak, oralar da”zamanın tüketildiği” yerler.


Oysa sokaklar, kahvehaneler, meyhaneler öyle değildir.


 


Huffington’ın bir diğer vurgulaması “editör”lere idi.


Editörlere sanal medyada geleneksel medyadan çok daha fazla sorumluluk düştüğünü söylüyor. Malum, sanal ortamda çok fazla bilgi var ve bunların önem sırasına göre tasnif edilmesi, değerlendirilmesi, ayıklanması ciddi bir editörlük işi.


Usta gazeteci Haluk Şahin geçen yıl yazdığı bir yazıda aynı şeyi söylemiş, bunca bilginin başıboş dolaştığı internet aleminde usta editörlere büyük ihtiyaç olduğunu/olacağını vurgulamıştı.


Bizim ülkede bugünkü duruma bakalım…


Yığınla haber sitesi var. Günlük gazetelerin siteleri, bağımsız siteler…


Ama gerçekten özgün olan, değişik bir şey söyleyen, olaylara farklı yorumlar getirebilen, okuruna süzgeçten geçirilmiş haber ve sağlam yorum sunabilen site çok az.


Bu da hiç kuşkusuz “kopya habercilik” sonucu gelinen nokta. Ve hiç iç açıcı değil.


 


Radikal’den Esra Has’a verdiği röportajda ise “hibrit medya” ile ilgili sözleri var. Geleneksel medyanın bitmediğini ama teknoloji ile harmanlanıp hibrit bir medya haline geldiğini vurguluyor. Eskiden haber yazılıp bittikten sonra o günlük işin bittiğini oysa şimdi asıl işin haber yayınlandıktan sonra başladığını söylüyor.


Ülkemizde hala geleneksel medyaya midye gibi yapışmış, sanal medyayı tümüyle reddeden gazeteciler(!) bu sözleri dikkatle okumalı.


Ve yine aynı röportajda Arianna, medyanın hükümetlerden tamamen bağımsız olması gerektiğini söylüyor.


Le Monde kurucusu Hubert Beuve-Mery’nin sözlerini yineliyor:  “Gazetecilik, irtibat ve uzaklıktır. İkisi de gerekli. Önemli olan dengeyi sağlamak.”


 


NESLİHAN ACU


neslidost@gmail.com

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin