Akşam'ın yeni genel yayın yönetmenine ağır eleştiri: 'Ocaktan' deyip bacadan girmek

Taraf yazarı Namık Çınar, Mehmet Ocaktan'ı ve iktidarı bu yazısıyla eleştirdi.

Google Haberlere Abone ol
Akşam'ın yeni genel yayın yönetmenine ağır eleştiri: 'Ocaktan' deyip bacadan girmek

TMSF'nin el koyduğu Akşam Gazetesi'nde Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya'nın ayrılıp göreve Mehmet Ocaktan'ın gelmesiyle gazetede değişimler başladı. Akşam'ın yeni Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ocaktan'a göndermeler yapan ve iktidarı sert sözlerle eleştiren Çınar'ın bugünkü köşe yazısı şu şekilde:



"Borçları yüzünden gözünü korkuttuğun medya patronlarının ellerinden TMSF yoluyla televizyonlarını gazetelerini alacak, sana biat edenlere ulûfe gibi dağıtacaksın.



Başlarına da, Avusturyalı arşidük prens Maksimillian’ı Meksika’ya imparator yapar gibi, kendi adamlarını dikeceksin.



Ondan sonra da çıkacak, utanmadan, Mustafa Kemal tepeden inmeci bir jakobendi, diyeceksin.



Ya sen nesin pekiyi?



Atatürk’ün yarı resmî gazetesi Ulus’u, yahut tek parti dönemi Cumhuriyet’ini, hakkın var mı artık eleştirmeye?



Senin borunu öttürsün diye Mehmet Ocaktan’ı getirip Akşam’ın tepesine bi güzel oturtuverdin.



Kargalar henüz kahvaltılarını yapmadan, “küçük su”lar rögarlara varmadan, sergiledi o da daha ilk günden, aranızdaki borç ilişkisinden doğan sadakatini.



Diyor ki; “siz hiç demokrasi isteyen bir diktatör gördünüz mü?”



O-hooo! Çok gördüm.



Hem bu demokrasi sözcükleriyle başlayan propaganda numaralarını çok gördüm, hem de özgürlük nutukları çeken nice faşolar gördüm.



Dünya tarihi, demokrasi aşkıyla yanıp tutuşan diktatörlerle doludur.



Bir ülkede demokrasi isteyenler, önderlik taslayanlar değil, halkın kendisi ise, bir anlamı vardır bunun.



Öyle lütfeylesin de getirsin bize diye birisinden bekleyerek hiç değil, sayısız etkinlik ve yöntemlerle doğrudan doğruya toplumun kendi üreteceği bir deneyimler manzumesidir, çünkü demokrasi.



O yüzden, demokrasilerde liderlik, bir sebep değil, sonuçtur. Toplumsal yaşamın ulaştığı düzeye atılmış bir çentiktir, bir ara toplamdır, hâsılı simgedir.



Ve demokrasiler asla maçoluk kaldırmazlar.



Binlerce yıllık hoyrat devlet, bundan böyle artık halka hizmet edecekse, bunu ancak anaçlaşacağı dişil bir pozisyonla yapabilecek demektir; yoksa toplumun karşısına dikilip senin yaptığın gibi babalanarak değil.



Sen bir kere, demokrasiyi hiç kavrayamamışsın.



Kaldı ki sen, kendi yarattığın Çözüm Süreci problemlerini örtmek için, yufkayı havada açan Antep baklavacısı, yahut daha iyisi, upuzun kepçesiyle bir türlü külaha rast getirmeyip insanla eğleşen Maraş dondurmacısı gibi, seyirlik atraksiyonlarından birini daha devreye sokma peşindeyken, diyor ki Ocaktan; “darbelere, muhtıralara, teşebbüslere zemin hazırlayan, demokrasiye tuzak kuran”, hani şu meşhur ve bir o kadar da içi boş 35. Madde var ya, onu kaldırdın mıydı, bunun adı yok “demokrasi devrimi”ymiş, yok “modern hukuk devletinin inşası”ymış.



Bu yemi oltaya takmadan bir gün önce, MGK toplantısı vardı. Allah bilir, kararı da orada almışsındır, belli mi olur?



Çünkü hiç unutamıyor ve sana öylesine minnet(!) duyuyoruz ki, toplantı masasında karışık oturulmasını sağlayarak, yarım yüzyıllık o vesayet kurumunu bir çırpıda demokratik kılıvermiştin.



Paşalar eskiden hükümetin tam karşısında ve yan yana otururlar, bakanları keserler, süzerler ve birbirlerinin ayaklarına basarak haberleşebilirlerdi. İleri demokrasiye geçtiğimizden beri, oh olsun, sayende artık bunları yapamıyorlar."



Yazının tamamını okumak için tıklayınız.


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin