Yüksel Aytuğ/Sabah Günaydın
Ezeli bir boşluğa düştüm
Halatı kestiğinde iplikler zamanla ayrılıp dağılmasın diye ucunu
yakarsın. Aksi halde hiçbir işe yaramaz.
Ezel'in senaristleri de öyle yaptı.
Öykü ikinci sezonunda dağılıp lif lif ayrılmaya başlamıştı ki,
Kerem Deren ve Pınar Bulut çakmağı çıkarıp son bölümün ucunu
'yakarak' halatı kurtardılar.
Ezel, şanına yaraşır bir final yaptı. Cengiz'in içindeki kötü ruhun
tohumlarının, onu terk eden anne ve babası tarafından atıldığını
anladık. Aşkın intikama galip geldiğini gördük. Ezel, Eyşan ile
öteki dünyada buluşmak için yüzüğündeki zehiri içerken, Romeo ve
Jüliet'e rahmet diledik. Mutlu sonun sadece 'filmlerde' olduğunu
anladık. Ve Ezel son hamleyi yapmadan, oyunun bitmeyeceğine bir kez
daha inandık.
Finalde bir vagon dolusu mevta vardı. Ramiz Dayı, Bahar, Mert,
Tefo, Selma ve diğer iyiler...
Peki kötüler neredeydi? Sanırım onları en öndeki lokomotifte odun
yerine ateşe atıyorlardı!
Baskın yapmaya 'da di da di' diye siren çala çala gelen polislerin
eski Yeşilçam filmlerinde kaldığını sanıyordum. Ezel, final
bölümünde bize bu nostaljiyi de(!) yaşattı. Kahramanımız baba evine
geldiğinde tam 2 dakika boyunca siren sesi dinledik. Sanırım polis
ekipleri, şampiyonluk kutlaması yapar gibi evin etrafında 4 tur
filan attılar!
Bu arada şampiyonluk dedim de aklıma geldi... Son bölümün fonunda
sürekli bir fenerin bulunmasını, yönetmen Uluç Bayraktar'ın
şampiyona bayrak sallaması olarak yorumladım...
Dizinin ucunun açık bırakılması ise bana ticari bir zorunluluk gibi
geldi. Öyle ya, sinema filmi olur; ya da kanal bastırır, devamını
ister filan... Kapıyı kilitlemeyip aralık bırakmakta her zaman
fayda vardır.
Peki Ezel'in oğlu Can, "Babamı görmeye geldim" dediğinde, fenerin
kapısını açan kimdi? Silüetin kulağını kaşıma hareketi bana Ezel'i
çağrıştırsa da ihtimal çok. Kimsenin kolay kolay ölemediği dizide;
ister misiniz Cengiz 30 metreden kayalara düşüp ölmemiş olsun? Ya
da Ezel'in içtiği zehrin son kullanma tarihi geçmiştir belki de...
Öyle ya, Dayı o yüzüğü Ezel'e 10 yıl önce vermişti.
Aslında bu Can'a dizi boyunca çok acımıştım. Çocukcağız, babası
Cengiz mi, Ezel mi bir türlü bilemedi. Sonra Kenan Birkan'ın evinde
bir süre ikinci üvey babası ile yaşamıştı. Bir ara da dedesi ve
babaannesinin evinde kalmıştı. Her evden kaçtığında ise onu bulan
kişi, 'baba yarısı' Kerpeten Ali oluyordu. Yani çocukta baba çok...
Can'ın "Babamı görmeye geldim" diye çaldığı kapıyı Orhan Baba,
Müslüm Baba, hatta Süleyman Demirel bile açmış olabilir...
İyi de... Biz önümüzdeki pazartesi gecesi ne yapacağız yahu?
İŞTE O ŞAHANE ŞİİR
Herkes, Ezel'in son bölümünde Ramiz
Dayı'nın sesinden dinlediğimiz '
Herkes Öldürebilir Sevdiğini' şiirine hayran kalmış. Şiirseverlerin
çok iyi bildiği o dizeler Oscar Wild'a ait...
Meraklısı için işte o enfes şiir:
Kulak verin sözlerime iyice,
Herkes öldürebilir sevdiğini Kimi bir bakışıyla yapar bunu,
Kimi dalkavukça sözlerle,
Korkaklar öpücük ile öldürür,
Yürekliler kılıç darbeleriyle!
Kimi gençken öldürür sevdiğini
Kimileri yaşlı iken öldürür;
Şehvetli ellerle öldürür kimi
Kimi altından ellerle öldürür;
Merhametli kişi bıçak kullanır
Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.
Kimi aşk kısadır, kimi uzundur,
Kimi satar kimi de satın alır;
Kimi gözyaşı döker öldürürken,
Kimi kılı kıpırdamadan öldürür;
Herkes öldürebilir sevdiğini
Ama herkes öldürdü diye ölmez!