+ 1'de maaş krizi! Çalışanlar arasında ne espri yapılıyor? İşte, bir çalışan mektubu!

+ 1'de görev yapan bir çalışandan Medyatava'ya mektup var! Aynen yayınlıyoruz!

Google Haberlere Abone ol
+ 1'de maaş krizi! Çalışanlar arasında ne espri yapılıyor? İşte, bir çalışan mektubu!

Büyük transferlerle yayın hayatına başlayan artı 1'de ekonomik kriz kapıya dayandı. Her şeye rağmen iyi haber yayınlarına imza atan kanalı açanlar bugün Kuzey Kıbrıs belgeseli ile karşılaştı. Medyatava'ya gelen habere göre, kanalın yayını uydu parasını ödemediği için kesildi. Çalışanların maaşları ise uzun süredir ödenmiyor. İşte, bir kanal çalışanından Medyatava'ya gelen e-mail. Aynen yayınlıyoruz:





Sevgili Medyatava editörleri...



Ben yaklaşık 10 aydır Artıbir Televizyonu'nda çalışan bir emekçiyim. Büyük umutlarla işbaşı yaptığımız televizyonumuzun bugün geldiği durum, hepimizi öyle içten yaralıyor ki kelimelerle ifade ederken bile boğazım düğümleniyor. Öyle ki televizyonumuzun sahiplerinin biz çalışanlarına davranışları artık kabul edilebilir olmaktan çoktan çıktı. Vereceğim birkaç örnekle sanırım ne demek istediğimi daha iyi ifade edebilirim.

Bugün ayın 19'u ve biz hala iki aylık maaşımızı alamamış durumdayız. Televizyonun iki ortağından Altan Ertürk'ün, Uğur Dündar'ın atıldığı gün tüm televizyon çalışanlarına hitaben yaptığı konuşma ise dün gibi hafızamda oysa. Altan Bey, hepimizi haber merkezinin ortasında toplayıp "Arkadaşlar, para konusunda size ayın şu günü ödeme yapılacak diye bir söz vermiyorum. Ancak her ayın 15'ine kadar ödeyeceğimizi düşünüyorum. Vereceğim tek bir söz var. Asla bir sonraki aya kalmayacak maaş ödemesi" demişti. Peki ne oldu? Ramazan Bayramı'na hepimiz parasız girmemiz yetmezmiş gibi, maaşımızın tamamını da 2 ay sonra almış olduk. Aynı durum şu an için de geçerli. İnsanlar tutamayacakları sözleri vermemeli, hele sadece emeğinin karşılığını almak isteyen çalışanlarına karşı, asla. Gelelim sigortalarımıza. Birçoğumuzun sigortası asgari ücret üzerinden gösteriliyor. Ben 10 aydır burada olmama rağmen sadece son 5 aydır, o da asgari ücret üzerinden sigortalıyım. Sigorta primlerimizin ödenip ödenmediğini de kimse bilmiyor.

Yetmedi... Biz Artıbir Televizyonu'nda çalışanların arasında şöyle bir espri vardır, onu da sizinle paylaşmak istiyorum: "Her Artıbir TV çalışanları, bir gün en az iki maaşını bu patronlara bırakacaktır." Hemen açıklayayım ne demek istediğimi. Bizim televizyonumuzdan kendisi ayrılan ya da bizzat işveren tarafından atılan insanların zaten gecikmiş maaşları (ve hak etmişse ihbar tazminatları) asla ödenmiyor. Bizimle aynı masalarda otururken ayrılan veya atılan insanlar, sürekli olarak televizyona gelip hak edilmiş ücretlerini istiyorlar ama nafile. Sevgili patronlarımız ayrılan hiçbir arkadaşımızın analarının ak sütü gibi helal olan bu ücretlerini ödemiyor. Yazık değil mi? Günah değil mi?

Bizler her gün ortalama 11 saat (Tam 100 yıl öncesi Avrupa'nın çalışma koşullarında) çalıştırılıyoruz. Televizyonun yeri sapa olduğu için, ne minibüs ne otobüs ve hatta ne de taksi geçiyor. Mecburen servisleri kullanmak zorundayız. Bu kadar çalıştığımız yetmezmiş gibi şimdi yeni sezonda bir program başladı (Ki yeni sezon diye diye tek yeniliğimiz olan Mehmet Tezkan ve Avni Özgürel'in sunduğu Fikirler Çatışıyor adlı program... Son iki gündür yorgun argın servislere gittiğimizde bize söylenen şu oldu: Fikirler Çatışıyor programı bitmeden kimse ayrılmayacak. Sabah 09:00'da işbaşı yapan bizler, artık akşam 20:15 yerine 21:00'de çıkar olduk.

İş avansı denilen olgu, bizim televizyonumuzda sadece kulağa hoş gelen bir sada. İş avansı isteyenlerin muhasebeciden bir dayak yemedikleri kalıyor. (Adamcağıza da yazık aslında, o da patronlar para vermediği için sinir krizleri geçiriyor her gün).

Biz bunları yaşarken peki patronlarımız ne yapıyor? Mehmet Karasu'nun zaten yüzünü gören yok. Televizyona ayda bir iki kez uğruyor, uğramıyor... Bütün söz sahibi sadece Altan Ertürk. Ya o ne yapıyor. Altan Bey şu sıralar televizyonun genel yayın yönetmenliğini, kreatif direktörlüğünü, yönetmenliğini, program müdürlüğünü, yani sizin anlayacağınız her şeyi yapmakla mecbur. Her işi kendisi yapmaya çalışınca da tamamen bir ekip işi olan televizyonculuğun ne hale geldiğini okurlarınızın görüşlerine sunuyorum.

Uzattığım için özür dileyerek son birkaç cümle daha yazmak istiyorum. Biz çalışanlar bu kadar zor koşullar altında (çalışmaya) çalışırken, her gün birkaç ünlü ve güzel ekran yüzlerini ve peşisıra iki patronumuzu, onlara gururla televizyonumuzu anlatırken görmek beni ve tüm arkadaşlarımı derinden yaralıyor. Bir çocuğun oyuncağıyla oynadığı gibi televizyonla oynayan, her işi kendisi yapmaya soyununca elini yüzüne bulaştıran Altan Bey'e (ve tabii gizemli ortak Mehmet Karasu'ya) seslenmek istiyorum: Artık yeter. Sizden rica ediyorum. Siz patronluğunuzu yapın, bizler de işimizi. Biz burada ekmeğinin peşinde olan insanlarız ve her birimizin bakmakla yükümlü olduğu aileleri var. Zaten televizyon piyasasının en düşük rakamlarının ödendiği Artıbir TV'ye ne yazık ki artık inancımız kalmadı. Sizden bir ricamız var: Eğer ciddi yayıncılıktan vazgeçildiyse, zaten düşük olan ücretlerimiz zamanında ödenmeyecekse, gayri insani çalışma koşulları devam edecekse, adam yerine konulmamaya devam edeceksek vs. lütfen bize çıkıp anlatın. Her birimize yaptığınız konuşmalarınızda, vaatlerde bulunup tutmamaya devam edecekseniz n'olur artık bunu yapmayın! Dürüstçe çıkın ve deyin ki "Arkadaşlar biz bu işi yapamıyoruz ve siz de başınızın çaresine bakın..." Lütfen bize artık dürüst davranın. En azından hep övünçle anlattığınız eski DİSK yöneticisi babanızın hatırına sizden bunu rica ediyorum.

Son cümle: Mesele sadece para meselesi değil, mesele insana insanca davranmama meselesi...

Saygılarımla...


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin