Çikolata mı, makarna mı, kuruyemiş mi? Bana hangi yiyecekten vazgeçemediğini söyle sana bastırdığın duygunu söyleyeyim

Gündelik hayatımızda açlığın sadece fiziksel bir açlığın dışında duygusal bir açlıktan da geldiğini hepimiz az çok biliyoruz. Peki normal açlığımız ile duygusal açlığımız arasındaki farkı kendi bedenimizde ne kadar deneyimliyoruz veya bu durumun üzerinde hiç duruyor muyuz? Birçoğumuz buna hayır diyecektir. Çünkü bu durum fazlasıyla göz ardı ediliyor. Ne yazık ki toplumumuzun büyük bir kesimi duygularının üzerinde çalışmayı denemek üzerinde durmak yerine duygularını yiyeceklerle bastırmak gibi kolay bir yola başvuruyor. Bizde bu yola duygusal yemek veya duygusal açlık diyoruz.
 Özellikle birçok insan öfke, stres, üzüntü ve kaygı duygular başta olmak üzere bir takım duygu durumları yaşadıklarında kendilerini fazla yerken bulabiliyorlar. Hatta özellikle bazı yiyecekleri aşırı tükettiklerinde o duygularının geçici de olsa yatıştığını ve rahatladıklarını söylüyorlar. Yani bir yiyecek o duygunun antidepresanıymış gibi etki gösterdiğini düşünüyorlar. Ancak bu yiyeceklerin aşırı tüketimi duygusal sağlıklarının yanında fiziksel sağlıklarını da olumsuz yönde etkileyerek birçok kronik hastalığın oluşmasına davetiye çıkartıyor.

‘’Bana hangi yiyecekten vazgeçemediğini söyle sana bastırdığın duygunu söyleyeyim.’’

Eğer kendinizi sürekli tuzlu, kıtırlı, kabuklu ve sert yiyecekleri yerken buluyorsanız bu stres ve öfke duygunuzu bastırdığınızı gösterir. 

Eğer kendinizi sürekli çikolata yerken buluyorsanız kendinize olan sevgisizliğinizi ve mutsuzluğunuzu bastırdığınızı gösterir.

Eğer kendinizi sürekli çerez, kuruyemiş yerken buluyorsanız kendinizi soyutluyor ve sosyalliğinizden kısıyor olabilirsiniz.

Eğer kendinizi sürekli makarna, pirinç, ekmek ve türevleri yerken buluyorsanız kaygı ve üzüntü duygularınızı bastırdığınızı gösterir.

Eğer kendinizi sürekli süt ve süt ürünlerini tüketirken buluyorsanız kaygı ve güven problemlerinizi bastırdığınızı gösterir.

Eğer kendinizi sürekli gazlı içecekler, alkol, kahve tüketirken buluyorsanız depresyon, yas, yalnızlık ve utanç duygularınızı bastırıyor olabilirsiniz.

Saymış olduğum durumlardan bir veya birkaçına sahipseniz, mideniz tok olduğu halde gözünüz halen belli başlı yiyecekleri ve içecekleri arıyorsa ve bu besinleri çok içselleştiriyorsanız sizde duygusal bir açlık yaşıyor olabilirsiniz. Peki bunun bir çözümü yok mu diye illa ki soracaksınız. Elbette ki duygusal yemenin de bir çözümü var. Hazır buraya kadar okumuşken çözümlerini de okumadan geçmek olmaz. Unutmayalım ki br problemden kaçış bir çözüm değildir kaçış ayağınıza takılan bir pranga gibidir ancak onun uzunluğu kadar uzaklaşabilir ve yeniden kendinizi sıfır noktasında bulabilirsiniz. Bunu bir diyetisyen olarak sadece beslenmeniz anlamında değil hayatınızın her anlamında belirttiğimi söylemek isterim.

Gelelim hepimizin zaman zaman veya sık sık muzdarip olduğu duygusal açlığın çözümlerine. Duygusal açlıkla nasıl baş edebiliriz nasıl beslenmeliyiz bunlardan bahsedelim.

1-Fiziksel açlığınızla duygusal açlığınızı mutlaka ayırt edin kendinizi gözlemleyin ve duygusal açlığın sıklığını gün gün not alın. Bunun ne kadar bilincinde olursanız duygusal yiyicilikle o kadar kolay başa çıkabilirsiniz.

2-Hiçbir yiyeceğe ödül ve ceza niteliğinde etiketleme yapmayın. Çünkü ödül veya ceza tekniği bir duygunun bastırılmasında açlıktan bağımsız bir yeme davranışı travmasıdır. Beyindeki ödül ceza sisteminin dalgalanmasının nörobiyolojik etkisinin bir göstergesidir. Hiçbir besine hak etmeliyim düşüncesiyle ödüllendirmeye veya sevmediğiniz besinleri zorla yemek için ceza koşullandırmasına giderseniz uzun dönemli ciddi yeme bozukluklarıyla karşı karşıya kalabilirsiniz.

3-Duygularımızın temelinde hormonlar yatar. Yetersiz ve sağlıksız beslenmek duygu durumlarımıza destek olan hormonların üretilmemesine ve eksikliklerine yol açabilir. Bu nedenle taze meyve doğranmış yoğurt kasesi, muz, nar, ceviz, bitter çikolata anlık mutluluğu sağlayacak haz verecek sağlıklı alternatiflerdir.

4-Sağlıklı besinlerin yanında bitki çaylarından da destek alın. Adaçayı, melisa çayı, papatya çayı veya ıhlamur gibi çaylar sizleri rahatlatır ve yatıştırır. Mümkün oldukça şekersiz içmeniz daha sağlıklı olur. Eğer sade içemiyorsanız ılıdıktan sonra 1 çay kaşığı bal, karanfil gibi besinleri de tatlandırmak için ekleyebilirsiniz.

5- Hayatınıza hareket katın ve sporu egzersizi eksik etmeyin. Çünkü 30 dakikalık bir egzersiz vücudumuzda endorfin salımını uyararak stresinizi azaltır, kaygınızı hafifletir mutlu hissetmenizi sağlar.

6-Vücudunuzu uzun süre aç bırakmayın. Uzun süre aç kalan bir bedende değişken ruh halleri kaçınılmaz olur. Gergin, stresli ve öfke durumları olabilir. Bu yüzden ana öğünlerinin yanında 1-2 ara öğün yapmayı da eksik etmeyin.

7-Canınız sıkılıyor hiçbir şey yapmıyor kendinizi sürekli atıştırıyorken buluyorsanız sevebileceğiniz hobiler edinebilir veya bu durumla başa çıkmak beslenme düzeninizin ötesine kadar gittiyse uzman bir psikolog veya psikiyatriden destek almayı ihmal etmemelisiniz.

8- Son olarak ise kendinizi yemek konusunda asla kısıtlamayın, yediklerinizden pişmanlık duymayın, kendinizi suçlamayın hem kendinizin hem açlığınızın ihtiyaçlarına kulak verin. Çünkü kısıtlı bir şekilde beslenmek sağlıklı sürdürülebilir olmamasının yanında bir takım sağlık problemlerine ve yeme bozukluklarına sizleri götürebilir.

Bedeninizin ve ruhunuzun eşsiz olduğunu unutmamanızı hatırlatır sağlıklı günler dilerim :)