Eğitimli sürü için artık Amerika hayal! Teknofest gerçeği ve yeni model eğitimin başarısı

Türkiye’de pek konuşulmadı ama ilgili çevrelerde yankısı bir hayli güçlü oldu. ABD Başkanı Donald Trump peş peşe imzaladığı kararnamelerle, Amerika’ya çalışmak ya da eğitim görmeye gelmek isteyenler için bedeli çok yüksek bariyerler koydu.

İmzalanan kararnameyle yüksek vasıflı işçilerin getirilmesini sağlamak amacıyla yapılan "H-1B vize başvuruları” nda bundan böyle 100 bin dolarlık ücret alınacak.

Ticaret Bakanı Howard Lutnick artık sadece en "En üst düzeydeki olağanüstü" insanları ülkeye kabul edeceklerini belirterek "Birini eğitecekseniz, ülkemizin büyük üniversitelerinden yeni mezun olmuş Amerikalıları eğitin, işlerimizi almak için yabancıları getirmeyi bırakın” dedi.

Bu arada OTURMA İZNİ 1 MİLYON DOLAR ÖDENEREK alınacak. Bunun adını da ALTIN KART olarak koydu ABD hükümeti.

Evet, durum bu.

Gelişmekte olan ya da az gelişmiş post kolonyal ülkelerin yabancı dilde eğitim almış, efendi-köle ilişkisinde travmatize olmuş bireylerinin kendi ülkesi ve toplumu ile ilgili öfke ve hayal kırıklığıyla sürekli göç etme hevesi içinde olmalarını konuşuyoruz son yıllarda.

Bu öfke ve hayal kırıklığının özellikle sosyal medya platformlarında paylaşılması duygusal bulaşmada ve atipik sürülerin harekete geçmesinde çok önemli rol oynadığı biliniyor. Tıpkı bir meydanda toplanmış tipik sürülerde olduğu gibi. (*)

Peki neden bizim gibi ülkelerin bu tarz travestik yabancı dil eğitimiyle ülkesine, toplumuna, geçmişine ve geleceğine yabancılaşmış bireylerinden oluşan sürü davranış modeli ortaya koyan gençler böylesine bir optik illüzyonun tutsağı olmakta?

Yıllarca sömürge ya da yarı sömürge ülkelerin toplumlarının kaderidir bu. Beyazlaşarak ve Beyaz’a yaklaşarak kurtuluş umudu.

1948 yılında İsmet İnönü’nün ABD ile imzaladığı en büyük ihanet anlaşması olan Fullbright anlaşması, bugün yaşadığımız sonucun en büyük müsebbibi. Bu anlaşmayla yakın zamana kadar Milli Eğitim Komisyonlarımız Amerikalılar eliyle dizayn edilmekle kalmadı, eğitim müfredatımız millilik kimliğinden sıyrıldı, bilim ve teknolojiden uzak tutuldu. Devlet okullarındaki yabancı dil eğitimi tamamen yanlış ve sakat bir sistem üzerinden yürütülerek yabancı dilde eğitim veren okullar ve kolejler teşvik edildi, yaygınlaştırıldı. Böylece MİLLİ KİMLİĞİNDEN SOYUTLANMIŞ TRAVESTİK BEYAZ TÜRKLER üretildi. Uzun yıllar, hatta AK Parti iktidarında bile, ülkeyi kritik noktalara yerleştirilmiş yabancı dilde eğitim almış bireyler yönetti. Tabii AK Parti’nin milli ve muhafazakâr kimlikli, eğitimli kadrolarını bunun istisnası olarak dışarıda tutuyoruz.

2002 yılında değişen iktidar, ülkemizde kökleşmiş ve kemikleşmiş post kolonyal yapının eğitim kurumlarını dönüştürmekte yetersiz kalsa ve bu konuda hayli gecikse de muhafazakâr ve milli kimlikli yapı kendi okullarını kurmaya başladı. Özellikle Bayraktar ailesinin öncülük ettiği, SELÇUK BAYRAKTAR’ın bayrağını taşıdığı milli savunma sanayii ve teknoloji hamlesi ile birlikte bambaşka bir dönüşüm başladı.

Bu yılki TEKNOFEST’te yarışmak için tam 1 milyon 200 bin öğrencinin başvurduğu dikkate alınırsa ne kadar önemli bir adım atılmış olduğunun farkına varılır. Artık milli kimlikli, amacı beyazlaşmak ya da beyaz kabul edilmek olmayan eğitimli yerli bireyler ve gençler ülkelerinde kalıp, burada hizmet etmeye başladılar. Hatta öyle ki özellikle Karadeniz’de doğal gaz çıkarma faaliyeti sırasında onlarca üst düzey teknik elemanın yurtdışından gelip çalıştıklarını gördük.

İlk defa ülkemizde bir Milli Eğitim Bakanı; YUSUF TEKİN tedrisatımızı ve yabancı dil eğitimimizi değiştirip dönüştürmeye, evrensel standartlara yükseltmeye yönelik adımlar attı. Tarih terslerini millileştirme yolunda önemli farklılıklar getirdi. Bu bile travestik lingustik eğitimden geçmiş kapitalist muktedirleri rahatsız etti. Nitekim geçen yıl 11 Ağustos tarihli yazıma (**) baktığınızda göreceksiniz, yeni eğitim müfredatıyla ilgili olarak TÜSİAD üyesi, Sabancı Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e gidip buyurgan bir dille “Müfredatı bir yıl erteleyin” diyebildi.

İşte böyle bir ülkede yaşıyoruz.

Bir yandan Teknofest’te yarışmak için başvuruda bulunan 1 milyon 200 bin genç ve festivale katılan yüzbinler, öte yanda çiseden nem kapan, siyasi huzursuzluk, ekonomik istikrarsızlık gibi konuları bahane ederek atipik sürü davranışı içinde başka ülkelere ikinci sınıf beyaz olmaya giden “beyin göçü” nün sürüleri. Çok doğal, çünkü ülkemiz burjuvazisi, medyası ve akademisyenleri aracılığıyla beyaz özentilerinin kafasına Batı’nın değerlerini “en yüce değerler” olarak aşıladı.

Ama bu sürüler, gerçeği kendilerinden bile gizleyerek yola çıkışlarının nedenlerini ülke ekonomisinin başarısızlığı olarak nitelendiriyorlar.

Oysa Türkiye ile ekonomisi kıyaslandığında hayli ileri durumda olan Almanya’dan yurtdışına göçlere bakıldığında ülkemizdeki bu durumun ekonomik istikrarsızlıktan çok milli kimlik yoksunluğundan kaynaklandığı apaçık görülmekte. Almanya Federal İstatistik Dairesi'nin verilerine (***) göre, son yıllarda Almanya'da yılda yaklaşık 750 bin ila 1 milyon 100 bin kişi ülkesini terk ederek yurt dışına yerleşti.

SİYAH İNSAN kendi dilinin üzerine efendisinin dilini koyduğunda BEYAZ olmuyor.

Şunu anlamamız gerek.

Yabancı dilde eğitim veren okullarda kazanılan travestik dil, kişiyi kendi bedenine, rengine, diline ve kültürüne, kimliğine yabancılaştırır.

Bu model derhal terkedilmeli.

(*) SÜRÜ ZEKASI/Beyin Göçü Sürü Davranışıdır. Yazar: Dr. Ahmet Koyuncu

(**) https://www.tv100.com/guler-sabancinin-bakan-yusuf-tekinden-istegi-1-yil-erteleyin-makale-774641

(***) https://www.dw.com/tr/almanyadan-g%C3%B6%C3%A7-mutlu-ediyor/a-71124176