Youthism
Buyurun bakalım bunu da ben uydurdum; madem 'popülizm' halk
dalkavukluğu demek, aha bu da gençlik dalkavukluğu!
Çünkü, elbette 'ticari kaygılar' da güdülerek, ülkemiz basınında
hem kadın dalkavukluğu yapılıyor, hem de gençlik dalkavukluğu.
Bazı gazetelerin ilk sayfaları da son sayfaları da Ağdacı
Melahat'in bekleme salonuna döndü: Manken ve işadamı çiftleşmesi,
şarkıcı dedikodusu, zayıflama reçetesi ve yemek tarifinden başımızı
alırsak, dünyada neler olmuş, arada öğreneceğiz.
İçeride de gelsin kadın yazarlardan koca bulma, erkek kafese koyma
ve elde tutma reçeteleriyle, kadın müşteriye yönelik kozmetik mal
üreten erkek yazarlardan aşk yazıları.
'Esnafın çilesi ne zaman bitecek?' edebiyatıyla popülizm, 'hey
dostum, kısıtlama kendini, göster enerjini' teranesiyle de
'youthism', isterseniz 'youngism', artık ne derseniz deyiniz.
Bu ticari girişim, ilerilik, ilericilik ayaklarında pazarlanıyor.
Çağdaşlık, modernlik.
Birtakım zıpırlara bakıp da 'bunlar düz salak yahu' demeye hakkınız
yok. 'Gençliği anlamayan durmuş oturmuş, içi geçmiş yazar'
olursunuz.
Ama kart karı, kendisi de genç havalarda, döktürür de döktürür
'youthism' edebiyatını.
Genç okuyucuyu tavlamanın en kestirme yolu da 'bu ülke gençlere ne
verebildi ki' sloganı. Özellikle 19 Mayıs gibi bayramlarda 'günün
mana ve ehemmiyetine' denk düşüreceksin.Ve, gençlere 'derhal bir
meslek edinin' şeklinde öğüt veren morukları suçlayacaksın.
Edinmeyin yavrum, edinmeyin, edinmeyin de ilerleyen yıllarda Bodrum
barlarında tabakçılık yaparsınız yapa yapa, kafanızda
bandana...
Gazete ve dergilerde size akıl veren yarı-aydın feminist hanımların
kafasına uyun ki, otuz beş yaşınızda kendinizi ergenlik çağına
girmek üzere babasız bir kız çocuğu ve çantanızda bikiniyle bir
kıyı kasabasında bulun onlar gibi...
Durduk yerde kavga çıkarın ve erkekle sürekli çatışın. Herife günün
birinde kazara biryerlerde rastlarsanız, 'ex kocam' diye
tanıtırsınız, şimdi çok moda bu laf.
'Bir şirkette çalışkan bir böcek' de olmayın sakın, ya tembel ve
verimsiz bir böcek olun bir şirkette, ya da daha iyisi, işsiz
güçsüz dolaşın.
'Üretmek' kavramıyla ilişkiniz olmasın, heeey dostum, özgürsün sen
özgür! Göster enerjini!
Yalnızca tüket yavrum. Önce gofret ve gazoz, sonra babanın
arabasını.
Bu tür yazıları da tüket ki ablan da para kazansın.
Çünkü sen 'apolitik' bir neslin mensubusun. Seni apolitik olmakla
suçlayan moruklara hiç aldırma, onlar politik oldular da ne oldu
kardeş? Birbirlerini öldürdüler alt tarafı, üstelik hapislere de
düştüler, süründüler, kendi başlarını yediler enayiler.
Ayol bizim cep telefonumuz, İnternet bağlantımız, sopalı
dondurmamız ve Matrix filmine biletimiz var, politika da
neymiş?
Size 'cahil kuşak' da diyormuşuz biz...
'Biz nasıl okurduk, nasıl bilirdik' diye ekleyebilmek için...
Tam üstüne bastın teyze, kaldır ayağını: Evet, biz nasıl da
okurduk, neler de bilirdik! Şimdi de okuruz, şimdi de biliriz.
Onlar bilmesinler boşver, Matrix'e gitsinler.
Bilirlerse, kadın yazarları ve aşk yazarlarını kim okuyacak?
GENÇLİK BİLİRSE KADIN VE AŞK YAZARLARINI KİM OKUYACAK?
Engin Ardıç, her zaman olduğu gibi, günün... daha doğrusu dünün, önem ve ehemmiyetine vurgu yapan bir yazı yazmayı unutmadı. Yine aykırı tonda... Kadın ve aşk yazarlarının dikkatine!
Sıradaki Haber İçin Sürükleyin