Engin Ergönültaş'tan bir roman: Minare Gölgesi

Kariktürist ve çizgi romancı Ergönültaş'ın yeni romanı raflardaki yerini aldı.

Google Haberlere Abone ol
Engin Ergönültaş'tan bir roman: Minare Gölgesi

Mikrop ve Pişmiş Kelle mizah dergilerinin kurucusu, karikatürist ve çizgi romancı Engin Ergönültaş, bu kez bir romanla okurun karşısında. 367 sayfalık Minare Gölgesi, İletişim Yayınları'ndan çıktı. 



Kitabın ismi nereden geliyor?

 

Romanda, evinden kaçıp minareye saklanmış, artık şerefede yatıp kalkan küçük bir çocuk var. İki yaşlı kadının, bir tas içindeki suya bakarak o kayıp küçük çocuğu aradıkları anda, tam o suya baktıkları an'da, -dışarıda güneş batmaktadır- minarenin gölgesi, şerefesindeki küçük çocuğun başının gölgesiyle birlikte kararmaya başlamış odanın karşı duvarına vurur.



Romanın adı o an'dan gelme



Şimdilerde pek kullanılmıyor ama geçmişte “Minare gölgesi/ Davul tozu” şeklinde sıkça duyulurdu. 'Hiçlik', 'Yokluk' anlamına gelirdi. Tam 'Yokluk' ta değil, daha doğrusu; 'bir var/ bir yok' olmayı, gölgenin 'dokunulamaz', 'ele geçirilemez'liğini, 'geçiciliğini' de hissettirirdi.



Çocuklukta işitildiğinde, sanki bir 'sır'la, 'gayb âlemi'ne ait bir şeyle; bir 'muamma' ile karşılaşılmış duygusu da verirdi. Çocuklar gölgelere düşkündür.



Mümkün olabilseydi eğer, insanların, kitabın kapağında yazılı “minare gölgesi” adını, o eski zamanlarda, -mahalle sanki koca bir güneş saatiymiş gibi minarenin gölgesi evlerden evlere geçe geçe, bir uzayıp bir kısalarak dönüp dururdu- geçmiş bir çocuklukta işitilmiş haliyle; bir çocuğun muhayyelesinde oluşmuş o tuhaf tınısıyla algılamalarını isterdim.



Bir romana ad vermenin zorlu bir süreç olduğunu biliyoruz. Romanın adı yazım sürecinin başından beri belli miydi?



Evet, sahiden epey zorlu, sancılı bir iş. Sanki sizden, 370 sahife boyu anlattığınız bir şeyi sıkıştırıp iki kelime haline getirmeniz isteniyormuş gibi bir durum. Gibisi de fazla belki, basbaya öyle bir yanı da var. -Padişah'ın zavallı Keloğlan'dan istediği şeylere benzemiyor değil. Son satırın noktasını koyuncaya kadar,-beş yıl boyunca- zihnimin içinde çeşit çeşit muhtemel isim adayları da dönüp dönüp durdu tabi ama bitişinden hemen sonra, romanın adının içinde 'gölge' kelimesinin geçmesi isteği ağır bastı. Hem 'gölge' nin çok anlamlılığı sebebiyle, -aklımın kuytularında Hitchcock'un, Ayzeynştayn'ın, Alman dışavurumcu siyah beyaz filmlerinin ürkütücü gölgeleriyle, Karagöz'ün, Hacivat'ın, eğlenceli gölgeleri içiçe, titreşip duruyor, fonda, derinlerde 'dünya bir gölgeliktir' türküsü çalıyordu- hem de Platon'un ünlü 'mağara analojisi'nden bu yana, iki bin yılı aşkın bir zamandır 'gölge' sözcüğü, insanların hakikati, ancak mağara duvarına vuran gölgelerini seyrederek, eksik anlamalarını yani 'eksik anlamayı' (dolayısıyla eksik anlatmayı da) hatırlattığı için romana 'gölge'li bir ad vermek, belki bir çaresizliğin, bir aczin ikrarını da içerir diye ummuş olabilirim.



Roman için bir İstanbul romanı diyebilir miyiz?



Diyebiliriz gibi, ama... sanki diyemeyebiliriz de... İstanbul, o kadar dallandı budaklandı, karmaşıklaştı, birbirine benzemez o kadar acaip şeyi birden ihtiva eder bir hale geldi ki, artık bir roman için 'İstanbul romanı' demek, 'Herşey'e dair bir roman' demek gibi bir şey oldu. İstanbul içinde binbir türlü 'İstanbullar' var. Minare Gölgesi, Haliç kıyısında, surların, eski mezarlıkların arasında saklı bir mahallede başlıyor. Yani bir 'sur içi' romanı. Kuledibi'nde genelevler sokağında, Tarlabaşı Caddesi'ne inen yokuşlardaki izbe Müzikhollerde, çalgılı meyhanelerde devam ediyor.



Bir yazar için kendi yazdıklarını nitelemenin zor olduğunu biliyoruz ama Minare Gölgesi'ni nasıl tanımlardınız?



Zor oluşu bir yana, zaman içinde yazarın kendi tanımlamasının bir kıymeti harbiyesi olabilecek midir? Galiba en doğrusu, doğan çocuğa hemen bir ad vermeyip, çocuğun büyüyüp bir delikanlı olduktan, ancak bir kahramanlık yaptıktan sonra kendi tanımını, lâkabını, adını, kendi kendisinin almasını bekleyen eski kabilelerin yaptığı... Romancı da onların yaptığı gibi romanını meydana sürüp beklemeli. Gitsin kendi 'mana'sını kendi edinsin... Artık rezil mi olur vezir mi olur? Kendi macerası... Minare Gölgesi'nin tanıtım filmini aşağıdan izleyebilirsiniz.







Minare Gölgesi romanı tanıtım filmi from iletişim yayınları on Vimeo.




Sıradaki Haber İçin Sürükleyin