Ayşe Arman/HÜRRİYET
Aksoy’a göre Ağca artık suçsuz, televizyon starı
bile olabilir
DUYULDUĞU anda ortalık karıştı. Herkes
“Nasıl yani” dedi.
Ama o Med Yapım’ın Fatih
Aksoy’u. İlk kez kafaları karıştırmıyor, daha önce de
başarmıştı bunu. Sordum, Ağca’nın televizyon
yarışmacısı olması hakkındaki düşüncelerini anlattı...
Dans yarışması programı için Ağca’yı neden istediniz? Kurduğunuz mantık neydi?
Böyle bir teklifimiz olmadı, öncelikle onu söyleyeyim. Ama bu konu
şirket içinde uzun uzun konuşuldu. Ben sıcak baktım ama azınlıkta
kaldım...
Şirkette ihtilal oldu yani!
(Gülüyor) E biraz...
Patronu susturdular demek...
Bu konuşmayı yaptığımıza göre susturamamışlar! Şaka bir yana,
azınlıkta kalmam, haksız olduğum anlamına gelmiyor. Ben hâlâ, bu
dans programında Mehmet
Ali Ağca’nın olmasında bir mahzur görmüyorum. Kurduğum mantığa
gelince: Ben bir suç ve o suçun karşılığında bir ceza olduğunu
düşünürüm. Bu adam da o cezayı çekmiş. Ben insanların işlediği
suçların onları sonsuza kadar takip etmesini doğru bulmuyorum.
İyi ama sözünü ettiğimiz kişi, “tescillenmiş bir
katil”...
Ben 30 yıl yatmış biri için “tescillenmiş katil” lafını bile
kullanırken vicdanımızın bir miktar sızlaması gerektiğini
düşünüyorum.
Neden?
E çünkü o “eski” bir katil. 30 yıl yattı, cezasını çekti, artık
bizim gibi biri. Üstelik öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, Türkiye’de
katliam sanıkları afla çıktılar, iki yıl sonra milletvekili
oldular. Mehmet Ali Ağca’yı savunuyor gibi durmaktan da rahatsızım
ama bir prensibi ortaya koymak için söylüyorum: Ağca, bu ülkede
kimsenin yatmadığı kadar yatmıştır. Ona hâlâ “tescilli katil”
muamelesi yapamayız. Yaparsak, “cinayet mahkûmları topluma
kazandırılmalı” felsefesine aykırı davranırız. Toplum içine
girmelerine izin vermek lazım...
Girsinler de... Artık televizyon starı da olmasınlar!
Kafanızın altında bir yerlerde şu düşünce de var mıydı: Bu, bana
izleyici getirir, reyting patlaması yaratır, insanları ekrana
kilitler...
Ben sana bir soru sorayım, Ağca ile röportaj imkânı bulsan yapar
mısın, yapmaz mısın?
Yaparım tabii. Ağca, ana haberlere çıksın, haber
programlarına çıksın, gazeteciler sorular sorsun, buna itirazım yok
ama eğlence programına da çıkmasın!
Ben Ağca’nın, Abdi İpekçi’nin ailesi dışında bizim tarafımızdan
artık suçlanmasını gerektirecek bir şeyi olmadığını düşünüyorum.
Papa’nın kendisinin affettiği birinden söz ediyoruz. 30 yıl önce
cinayet işlemiş birine, dün işlemiş muamelesi yapmak doğru
değil.
Sizin hiç “Televizyona çıkarmam, benim programımda işi
olamaz!” dediğiniz birileri yok mu?
İnsana dair hiçbir şey bana yabancı değil. “Yaptığım programa şu şu
çıkamaz” diye bir liste yok kafamda ya da şöyle diyeyim, düşünmem
lazım, şu anda cevabını veremem bu sorunun.
Bir dizi çekseniz, Münevver’in katili Cem Garipoğlu’na
teklifte bulunur musunuz mesela? Ne de olsa yakışıklı, belki rol
kabiliyeti de vardır kim bilir...
O çok taze bir mesele, o olay üzerine konuşmak istemem. Ama 18
yaşında içeri girmişse ve afla salıverilmeden 30 yıl cezasını
çekmişse, 50 yaşında belki teklif edilebilir bu tür şeyler...
İyi de 30 yıl, birini öldürme suçunu karşılar mı? Ağca’nın
30 yıl yatmış olması, İpekçi’nin katili ve Papa’nın suikastçısı
olmasını affettiriyor mu?
Bu ceza, o suçu karşılıyor mu?
Evet. Benim gözümde affettiriyor. 30 yıl hapis yatmak, her şeyin
kefaletidir. 30 yıl dört duvar arasında kalmanın ne anlama
geldiğini, birkaç gün hapis yatan biri bile bilir. Ama özellikle
altını çiziyorum, ben ailesi değilim, o yüzden bunları
söyleyebiliyorum. Ailesi olsaydım bence sonsuza kadar
hapsedilmeliydi...
Ben de tekrar soruyorum onu meşhur etmenin, para
kazandırmanın ne manası var...
Para teklif etmedik. Ama ben edilebileceğini düşünüyorum. Etseydik
de bu anılarını yayınlaması için para teklif etmekten farklı
olmazdı. Anıları için 3 milyon dolar teklif edilmiş.
Yani cezasını çekti, ne isterse olur, televizyon yıldızı da
olur!
Evet.
Bizden biri gibi, hiç suç işlememiş biri
gibi...
Evet. Çünkü bugün, o artık suçlu değil. 30 yıl onun cezasını
sıfırladı.
Türkiye’de tutacağını düşünüyor musunuz böyle bir
programın?
Sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde çok ilgi çeker.
Ağca’yı Abdi İpekçi cinayetinden değil, Papa suikastından dolayı
hatırlıyoruz. 70’lerde İpekçi cinayeti gibi ne yazık ki bir sürü
cinayet işlendi. Papa suikastı olmasa unutulur giderdi. Ağca,
Papa’dan dolayı popüler. Çünkü bu tür olaylardan az sayıda var. Az
sayıda olan şeyler ilginçtir.
Asıl problem, her türlü ünlüye, şöhrete düşkün olan “insan
ruhu” mu?
Valla, bu işler böyle dünyanın her yerinde. Merak duygusu, okuma
isteği, görme istediği var hepimizin içinde. Bunda da bir
anormallik yok...