Geçtiğimiz günlerde AA’nın geçtiği bir haber, ABD’de yaşayan Türk moda fotoğrafçısı David Natu’nun dünyanın en iyi 10 fotoğrafçısı arasına girdiğini ve ülkemizi başarıyla temsil ettiğini ilan ediyordu. ‘Amerika bu Türk’ü konuşuyor’ başlıkları ulusça göğsümüzü kabarttı, biz sevindik. Ama bu gurur pek uzun sürmedi ne yazık ki. Çünkü birkaç gün sonra ajanslara düşen başka bir haber sevincimizi kursaklarda bırakmış, objektiflerin parlayan yıldızı David Natu’nun hayatını kaybettiği duyurulmuştu. Buna göre Natu, 22 Ocak’ta Kolombiya’da geçirdiği trafik kazasının ardından üç haftalık yaşam mücadelesini kaybetmişti. Habere göre cenaze 3 Mart’ta fotoğrafçının memleketi İzmir’de düzenlenecekti.
Gerçekler ortaya çıkıyor
Buraya kadar parlayan bir değerin zamansız ölümüyle ilgili trajik
bir haber okudunuz. Lakin kazın ayağı pek de öyle değil.
Değilmiş... Hemen hemen her gazete ve haber sitesinde Natu’nun
ölümüyle ilgili haberlerin patlak vermesi, fotoğrafçılıkla yakından
ilgilenenlerin dikkatini çekmişti. Ortada dünyaca ünlü bir Türk
fotoğraf sanatçısının ölümü söz konusuydu ama bu isim daha önce hiç
duyulmamıştı. Fotoğrafla ilgilenen isimlerden Baha Uygar Mitat da
bu garip durumdan işkillenmiş, durumu sitesinde şöyle anlatıyor:
“Normalde fotoğrafçılık ile biraz ilgilenen kişiler dünyada iş
yapan Türk fotoğrafçıları az çok tanır. Fakat David Natu kimsenin
bildiği bir isim değildi. Yabancılar da bilmiyordu, Türkler de.
Sitesine girip baktığımda fotoğrafların çalıntı olduğunu hemen
anlamıştım. Zira fotoğrafları arasında ne kullanılan ekipman, ne
teknik ne de tarz birbirine uyuşuyordu.”
Mitat, gerçeğe Facebook’taki ‘Hırsız Fotoğrafçılar’ sayfasından
ulaşmıştı. Natu’nun kendi sitesinde ‘benim fotoğraflarım’ diye
sunduğu kareler, alanında isim yapmış başka sanatçıların
koleksiyonlarından alınan fotoğraflardı. Mevzu ortaya çıkınca,
David Natu’nun şahsi sitesi ‘davidnatu.com’daki fotoğraflar ortadan
kalktı, sonra siteye erişilmemeye başlandı. Sonunda da pazar günü
Natu’nun öldüğü bilgisi geldi. Hem de ölüm döşeğinde çekilmiş bir
kareyle birlikte. Karenin de birkaç sene önce trafik kazasında
hayatını kaybeden Barış Akarsu’nun yoğun bakım fotoğrafı olduğu
anlaşıldı tabii.
‘David’ mi ‘Sezer’ mi?
Sonraları sosyal
medyada David Natu’nun kim olduğuna dair sorular sorulmaya
başlandı. Basın bültenlerinde yazanlara göre Natu 1973’te doğmuştu.
İsmini ise asistanlığını yaptığı ünlü Fransız fotoğrafçı Philippe
Monges koymuştu. Sonraları adına Google’da bile rastlanmayan
dünyaca ünlü pek çok fotoğrafçıyla çalışmış, en sonunda da New
York’ta kendine bir stüdyo açarak projelerine devam etmişti. Bir
yandan hayır işlerine de imza atıyordu bu gizemli kahraman.
Samsun’da engelliler yararına düzenlenen projede yer almış,
normalde 3 ile 15 bin arasında değişen çekim ücreti yerine kare
başına 100 lira karşılığında deklanşöre basmıştı. Toplanan paranın
da engellilerin yer aldığı bir dans projesine harcanması
kararlaştırılmıştı.
Biraz araştırınca gördük ki Natu bu proje için Samsun’daki dans
eğitmeni Gamze Birsöz ile görüşmüştü. Dün görüştüğümüz Birsöz
olanları şöyle anlatıyor: “David Natu Samsun’a gelmek için bizi
aradı. Fotoğraf çekerek yurtdışında sergi açmak istiyorum dedi.
‘Böyle bir projeye önayak olabilecek bir durumda değiliz’ dedik.
Araya belediyeyi soktuk. Sonunda Natu Samsun’a geldi, ağırladık.
Yeşilyurt’ta ücretli bir çekim yaptı. Arada belediye olduğu için de
toplanan para projeye gitti. Ancak bildiğim kadarıyla Natu, benzer
projeleri İzmir, Antalya, Mersin ve İstanbul’da da yapmaya kalkmış
ve söylenene göre de yaptığı ücretli çekimlerde bir miktar para
almış. Sonraları asistanı bizi aradı ve toplanan paraların
yerlerine gitmediğini söyledi. Kimliğini deşifre ederek, Natu’nun
gerçek adının Sezer Gök olduğunu söyledi. En sonunda da ABD’ye
yerleştiği haberini aldık.”
Öte yandan ‘David Natu’nun sahte bir karakter olduğunun ortaya
çıkmasının ardından, kendisiyle projede yer alan şirketler de
açıklama yayımlamaya başladı. ABD’de faaliyet gösteren ‘Purple
Media Solutions’ın açıklamasında şu ifadeler yer alıyordu: “David
Natu firmamıza gelerek kendisini dünyanın en iyi ikinci
fotoğrafçısı olarak tanıtmıştır. Firmamız da kendisini bazı
projelerinde destekleme sözü vermiştir. Ancak şahsın gerçek adının
‘Sezer Gök’ olduğunun öğrenilmesi ve fotoğraflarının çalıntı
olduğunun anlaşılması üzerine firmamız tüm ilişkilerini
durdurmuştur.
Tüm yazışmalar sonucunda David Natu yani Sezer Gök`ün haberlerde
yer aldığı gibi trafik kazasında ölmediği, tespitlerimize göre
Orlando yakınlarında bulunduğu ortaya çıkarılmıştır. Bu şahsın
Türkiye’de ‘Sezer Şan Tibet’ ismiyle de faaliyet gösterdiği tespit
edilmiştir.”
Türk basını kandı
David Natu, yabancı
fotoğrafçıların arşivlerine girerek fantastik bir özgeçmiş yazdı,
fotoğrafları kullanarak nice unvanlar elde etti. Kaynağı bilinmeyen
basın bültenleriyle medyaya zokayı yutturdu. Türkiye’deki hemen
hemen tüm gazeteler de ajansın geçtiği habere aldanarak yoktan bir
kahraman yarattı, sonra da o kahramanı kendi eliyle toprağa gömdü.
‘Dünyanın en iyi ikinci fotoğrafçısı’ David Natu, küllerinden doğdu
ve bir anda yok oldu…
Röportaj bile vermiş!
Natu, 10 Aralık
2011’de Habertürk’e bir röportaj vermişti. Elif Kask imzasıyla
yayımlanan söyleşide Natu, Kim Kardashian’ın fotoğraflarını çekmek
için 1 milyon dolar istediğinden bahsediyordu. Anlattığına göre,
ABD televizyonlarında yayımlanacak bir projede 10 genç kızın
hayatını değiştirecek, rüyalarını gerçekleştirecekti. Röportajda
ayrıca “Murat Boz’u çıplak çekmek isterim; Manhattan’da. ‘Yeniden
Doğuş Konseptli’ bir projeyle” diye konuşmuştu.
Hayal ürünü ilk karakter değil
Natu’nun
hikâyesinde göze çarpan bu olaya ‘Impostor’ deniliyor. Türkiye’de
akla gelen ilk örnek ise Mete Serdar Çoban vakası. İddiaya göre
Çoban, Galatasaray’ın altyapısında oynamış, altı sene de Inter’in
formasını giymiş, sonunda adı Real Madrid’le anılmaya başlanmıştı.
Türkiye’den ‘ajansspor.com’ Mete ile ‘özel röportaj’ yaptı. Hemen
hemen bütün gazetelerde “Real Madrid’e 4. Türk yolda” haberleri yer
alırken, AA da sözde oyuncunun menajeriyle konuştu. Tabii sonraları
hikâyenin hayal ürünü olduğu ortaya çıktı...
(ALPBUĞRA BAHADIR GÜLTEKİN / RADİKAL)