Neslihan ACU/YENİ ASIR
Şahdamarım mısın?
Gülben Ergen, "Şahdamarım
mısın sen benim?" ve "Sahip misin sen bana?" mesajlarıyla gündemin
ortasına düşünce, kendini soğukkanlılıkla savundu: "Kiminle
mesajlaştığımın hesabını vereceğimi düşünmezdim doğrusu...
Unutmayın ki bana bir şey olmaz, şimdi de gülerim, sonra da
gülerim..."
Esasında bir insanın telefon mesajlarının ortalığa böyle saçılması
gerçekten çok rahatsız edici bir durum.
Ama ülke bu, magazincilik bu, hatta dünya bu... Yapacak pek bir şey
yok.
Benim asıl yazmak istediğim konu başka.
Gülben Ergen hakikaten güçlü bir kadın... Çakalların cirit attığı
vahşi şov dünyasında yıllardır -hem de bir sürü varta atlatarak-
ayakta kalabilmiş olması, bunun ispatı.
Mesajları tam da bu yüzden iç burkuyor.
"Şahdamarım mısın sen benim" ya da "Sahip misin sen bana"
sözcükleri şiddetli bir korunma, sahip çıkılma özlemini dile
getiriyor gibi geldi bana.
Sosyal alemde bu sözlerin epey makarası yapıldı. Ne arabeskliği
kaldı, ne kıroluğu...
Ama ben sözcüklerin tipine değil, neyi ifade ettiklerine bakmayı
tercih ediyorum. Ve orada, çok güçlü /yırtmış kadınların bile,
gerçek sevgiye /sağlam bir erkeğe duydukları özlemi görüyorum.
"Şahdamarım mısın sen benim?" sorusunda, "Beni hep sever misin,
korur musun, sana güvenebilir miyim, zor zamanlarımda da yanımda
olacak mısın?" anlamları gizli.
Entelektüel bir kadın derdini başka biçimde ifade ederdi belki ama
özlemler bence çoğu kadında aynı.
Ne yazık ki, karşılığı yok.
Çünkü sağlam erkekler siyah-beyaz filmlerde kaldı. Şimdikiler işin
sırf eğlencesinde, skorcu tipler. Kadının zor zamanlarında uzamayı
tercih ediyorlar.
Acu'nun köşesinin tamamını okumak için