Oyuncu Nejat İşler, sakin bir yaşam sürmek için Bodrum'da bir köye yerleşti. Bu göçün geçici mi yoksa temelli mi olduğunu zaman gösterecek ama İşler, bu gidişten bir hayli memnun
Nejat İşler'i ünlü olmadan önce tanıyanlar için o Nejat Abi'dir. Haksızlığı sevmez, tepki gösterir. Anarşisttir, özgürlüğe düşkündür. İnsanlara not vermez. Kim olursa olsun, samimi olsun, onun dünyasında yeri vardır. Ama bir de ünlü olan Nejat İşler var. Kameralar sürekli onu takip eder. Her yaptığı gazetelere yansır. Birtakım haksızlıklara karşı çıktığı için 'arıza' diye adı çıkar. Hayranlarına derdini anlatmaya çalışır ama bir türlü olmaz. Şimdi o, Nejat Abi olarak sade bir yaşam sürmek için Bodrum'a yerleşti. Bodrum'da öyle lüks içinde yaşadığını düşünmeyin. Bir köye yerleşmiş. Orada köylülerle birlikte yaşıyor. Söylediğine göre de çok mutlu. İstanbul'u temelli mi yoksa geçici bir süreliğine mi terk etti, bunu zaman gösterecek. Ama Bodrum yaşantısının kendisine iyi geldiği de açık. Birtakım kararlar da almış. Uzun zamandır ara verdiği tiyatroya dönmenin hazırlığını yapıyor. Artık dizilerde oynamak istemiyor. Yılda sadece iki filmle sınırlıyor kendini. Şansa bakın o iki film de (Çınar Ağacı ile Kaybedenler Kulübü) arka arkaya vizyona giriyor. 40 yaşına bir adım kala Nejat Abi'nin yolu İstanbul'a düşmüşken bir kapısını çalalım dedik.
Bodrum'da kahvede oturuyorum arkadaşlarla oyun oynuyorum
- İstanbul'u terk edip, Bodrum'a yerleşmişsiniz...
- Bodrum'da bir köye yerleştim. Köylülerle daha sakin bir hayat
yaşıyorum. Spor yapmayı seven arkadaşlarım var, onlarla beraber top
oynuyorum. Gümüşlükspor'un maçlarına gidiyorum. Kahvede oturuyorum,
oyun oynuyorum arkadaşlarla. Keyfim yerinde. Şahane hayatım var. İş
çıkarsa, çekimler oldukça, İstanbul'a geliyorum.
10 SENE ÇOK ÇALIŞMIŞIM
- Ne oldu da gittiniz?
- Kameralar sürekli senin yanında. Her gün kendimi Truman Show
filmindeki karakter gibi hissediyordum. Ayrıca, bu dezenformasyon
fırtınasından uzaklaşmak istedim. Şimdi daha sağlıklı kalmaya
dikkat ediyorum. Delirmemeye çalışıyorum.
- Neredeyse 40 yaşınıza geldiniz. Dönüp geriye bakma ihtiyacı
duyuyor musunuz?
- Aksine, daha iştahla ileriye bakmak istiyorum.
- Geriye baktığınız zaman ne görüyorsunuz?
- Çok çalışılmış son 10 sene, onu görüyorum.
- Bu çok çalışılmış 10 yıl, sizi kariyer olarak tatmin etti
mi?
- Aslında etti diyebilirim. Dokuz dizi, 15-16 film. 10 sene için
iyi.
- Unutamadıklarınız hangileri?
- Mustafa Hakkında Herşey ilk filmim olduğu için özeldir. Barda ve
Yumurta da benim için özel filmler. Ama hiçbirinde Kaybedenler
Kulübü'nde olduğu kadar eğlenmedim. Kendim film çeksem, ben de
90'ları, o rock'n roll günlerini anlatırdım. Bu kadar empati
kurduğum bir film olmamıştı.
HERKES MAKUL SAATLERDE EVE GİTMEK İSTER
- Neye göre seçiyorsunuz oynayacağınız filmleri?
- Yılda iki filmde oynuyorum. Çünkü, bunu aktörler bilir, sana
teklif edilen bütün filmlerde oynamak istiyorsun. Ama bir yerde
kendimi tutmam gerekti. Öncelikle hikayelere bakıyorum. Yavaş yavaş
maddiyat da önemli olmaya başladı. Çünkü dizilerde var olan bir
oyuncu olmak istemiyorum. Ancak, Behzat Ç. gibi konuk oyuncu olarak
dizilerde yer alabilirim.
- Behzat Ç.'de rol almanızın sebebi Serdar Akar mı?
- Evet, ama Emrah Serbes, Erdal Beşikçioğlu da arkadaşım. Serdar
iyi bir kaptan. Bir de dizi çekerken herkes evine makul saatlerde
gitmek ister. Serdar da insanları makul saatlerde evlerine
gönderiyor.
Ben değil ama millet, oynadığım karakterlerin etkisinde
kalıyor
- Sizi yakından tanıyanlar için Nejat Abi'siniz. Nejat Abi,
haksızlığa karşı çıkar, anarşist bir tavrı vardır. Bir de şov
dünyasının bize sunduğu Nejat İşler var. Siz bu iki kimliğin
farkında mısınız?
- İlişki aslında bir etki tepki meselesidir. Ben, oyun oynamayı
seviyorum. Benimle ilgili sonradan yaratılan o ünlü şehir
efsanesini talep eden insanlar var. Onlara karşı Nejat İşler
olabiliyorum. Genelde ciddiye almadığım insanlara karşı oluyor bu.
Mesela geçenlerde bir fotoğrafçı ile çalıştım. Bana 'Senden
korkuyorum,' dedi. Bana genelde 'Oynadığın karakterlerin etkisinde
kalıyor musun?' derler. Bana bir şey olmuyor da anladığım, millet
galiba o karakterlerin etkisinde kalıyor. (Gülüyor)
- Nejat Abi için arkadaşlık çok önemli galiba...
- Gün geçtikçe daha da önemli oldu. Eskiden sokaktan arkadaşlarım
vardı. Sonra sinema dünyasında bir başka sokak oluştu ve oradan
arkadaşlar oldu.
Babam Fener maçına götürdü, Fenerli oldum
- Fenerbahçeli olmaya nasıl karar verdiniz?
- Çocukken babam Fenerbahçe maçına götürmüştü beni. Ali Şen, o
zaman çok kuvvetliydi. Dünya Karması'nı getirmişti. O maça gittik
ve yendik Dünya Karması'nı. O maçtan sonra 'Fener Dünya'yı yener'
diye tezahürat çıktı. Eee, böyle bir maça gidince Fenerli olmaz
mısın!
- Sıkı bir taraftarsınız ama artık endüstriyel futbolda taraftar
demek, müşteri demek. Siz ne düşünüyorsunuz?
- Bu yaklaşım çirkin geliyor ama ne yapayım... İnsan sevgilisinin
kusurlarını göremez ya, bu da öyle bir şey. Açıkçası futbola da
Marksist açıdan bakamıyorum. (Gülüyor)
- Rakip takımları takdir eder misiniz?
- Etmez olur muyum? İyi top oynayanı takdir ederim. Mesela Aykut
Kocaman'ın takıma getirdiği bir şey var. Rakibe saygı göstermeyi
aşıladı takıma. Bu, taraftara da yansıyor. Rakibe saygı
göstermezsen yanarsın. Biz neler gördük, Pendikler falan... Bir de
Fenerbahçe camiasının sevdiğim bir yönü de kendi adamına sahip
çıkması. Mesela Aykut Kocaman, Oğuz'la takımdan atılmıştı. Şimdi
takımın başında. Ama Aykut'un getirdiği bir şey daha var, 'Koşulsuz
başarı yoktur' diyor. Başarının bazı koşulları vardır. Bu bakışı
seviyorum.
Kendimi babalığa hazırlıyorum
- Baba olma isteğiniz var mı?
- Garip bir dönemde yaşıyoruz. Gazetelerdeki haberlere, sokakta
yaşananlara bakıyorum, bir çocuğum olsa yanımdan ayırmam. Çok
iğrenç şeyler oluyor. Çocuk yapmak için de kendimi daha güvenli bir
konuma getirmem gerektiğini hissediyorum, yoksa nasıl büyüteceksin.
Çocuk yapmak şimdilik aklımda yok. Ama oraya doğru evrildiğimi de
hissediyorum. Bilmem kaç yaşına gelince 'Keşke bir çocuk
yapsaydım,' demek istemiyorum. Ben kendimi hazırlayayım da sonra
yapar veya yapmam.
- Sizin babanızla ilişkiniz nasıldı peki ?
- Mutlu bir çocukluk geçirdim ama babamı sadece pazar günleri
görüyordum. O işçiydi, çalışıyordu. Şu an baba olmak aklımdan
geçmiyor. Fakat babalığa da hazırlanmak gerekiyor. Çocuğumun beni
sadece pazar günleri görebileceği bir işte çalışmak
istemiyorum.
SAHNEYİ ÇOK ÖZLEDİM
- Sahaflığı da bırakmışsınız.
- Bırakmak zorunda kaldım. Çünkü takip edemiyorum. Takip edemeyince
de hakkıyla yapamıyorsun işi. Devamlı uğraşan bir arkadaşım vardı,
ona bıraktım.
- Kitaplarla aranız nasıl?
- Orada bir sorun yok. Okumaya devam ediyorum. Kitap eklerine
bakıyorum, kitapçılara girip çıkıyorum, ilgimi çekenleri hemen alıp
okuyorum.
- Son zamanlardaki favori yazarınız kim?
- Mehmet Eroğlu'nu seviyorum.
- Dizi yok, yılda iki film ama tiyatro yok mu planlarınızın
arasında?
- Olmaz olur mu? Çok özledim sahneyi. Bir de antrenman yapmam
gerek. Kendim bir şeyler yazıp anlatmayı özledim. Çalışıyorum bir
metin üzerinde.
- Nasıl bir hikaye var kafanızda?
- Bir sahil kasabası... Fazla açık vermeyeyim... Önceden kabareye
yakın işler yapıyorduk, daha anarşist, müzikli işler. Ama
şimdilerde metaforlu takılmayı sevmeye başladım. Memleketin
dertlerini, beraber yaşadığımz ortak dertleri anlatmak istiyorum.
Bunu da metaforlar aracılığıyla yapmaya çalışacağım. Yazıp, yönetip
oynamayı düşünüyorum.
Başrol takıntım yok
- Diziler neden sıkıyor sizi?
- Dizilerde insan, hayatını rutine bağlamak zorunda kalıyor.
Memuriyet hayatı ne kadar sevilebilir ki! Diziler için de temelde
böyle bir sorun var. Ayrıca konsantre olma şansınız çok az.
Senaryonun sonunu bilmiyorsun, bütünü göremediğin için karakter de
yaratamıyorsun, sadece bir tavır buluyorsun. O tavırla da işi
kotarmaya çalışıyorsun.
- Başrol takıntınız yok gibi.
- Yok. Aksine karakter oynamayı daha çok seviyorum.
- Dünyanın gidişatından pek de memnun değilsiniz. Neler rahatsız
ediyor sizi?
- Ya kovboy filmlerinde, iksir satan sahtekarlar vardır. Biri
iksiri gösterir, diğer düzenbaz da içer ve hemen iyileşir. Bunlar
kasaba kasaba dolaşırlar ve kimse de çıkıp 'Siz ne yapıyorsunuz?'
demez. Kasaba şerifleri de hiçbir şey yapmaz. Ben bu şeriflere
kızıyorum. Şerif iyi iş çıkarmayınca millet adaleti kendi sağlamaya
çalışıyor. Aslında aklıma iki şey geliyor, ya şerifler beceriksiz
ya da bu iksircilerle birlikte çalışıyor. Türkiye'de 60-70 yıldır
olan bu
.
- 90'ları nasıl hatırlıyorsunuz?
- 90'lar, Soğuk Savaş'ın bittiği ve başka bir şeyin yaşandığı
yıllar. Herifler çok iyi bir oyun tezgahladılar, sonra karşı tarafı
yendiler. Tek başlarına kalınca da dünyayı iyice yangın yerine
çevirdiler. Bu bize de şöyle yansıdı: Malum dünyada savaşlar,
sermayenin el değiştirmesiyle ortaya çıkıyor. Millet birbirini
indirip duruyor. Güneydoğu'da acayip bir savaş vardı, Kürt
işadamlarını, gazetecileri öldürüyorlardı. Bize de bunlarla
ilgilenmeyelim diye acayip, yapay bir özgürlük alanı yarattılar.
Tonton Amca, Türkiye'ye çağ atladık diyordu. Çağ atladık da 'Işınla
beni Scotty' gibi oldu. Normalde bu çağ atlama işi için millet
bedel öder, ama bize yukardan geldi. Biz de aldık, yedik.
İlişki durumum karışık
- Nejat Abi'nin anarşist bir tavrı var. Bu devam ediyor mu?
- Giderek keskinleşiyor diyebilirim. Çünkü bende bazı şeyler
kemikleşti. İnsan hayatta birtakım seçimler yapıyor. Ben yaptığım
tercihlerle bazı şeylere karşı çıktım ve bunun da olumlu anlamda
karşılığını aldım. Ama bazı karşı çıkışlarınızla bir şeyleri
değiştiremiyorsunuz. Ama son tahlilde görüyorum ki haklı olduğum
birçok konu var.
- Ya aile meselesi?
- Gün içerisinde bunun üzerine düşündüğüm oluyor. Benim dedemle
babaannem, 70 yıl birlikte yaşadı. Keza annemle babam da 50 yıldır
beraberler. Bunlar benim önemsediğim şeyler. Ben çok şanslı bir
ailede yetiştim. Baban ve annen hayatta gördüğün ilk figürler ve
belliler, değişmiyorlar. Kafanda soru işareti olmuyor. Eve döndüğün
zaman onlar oradalar. Garantidesin yani. Bu garanti hissi insana
başka yerlere gitme özgürlüğü veriyor.
- Şimdi niye ilişkiler uzun soluklu değil?
- Tüketimi pompalayınca ilişkiler de tükeniyor. Azaltarak, yenisini
yerine koyuyorlar. Bu ilişkilere de yansıyor. 1960'dan kalma
telefonu hâlâ kullanabilirsin. Ama bu cep telefonunu bir yıl sonra
kullanamazsın. Hani teknoloji değişiyordu, bunun (cep telefonunu
kastediyor) daha sağlam olması gerekmez mi!
- Şimdilerde ilişki durumunuz nedir?
- Karışık diyeyim. (Gülüyor)