HOZAT EMNİYET AMİRİ'NİN İNTİHARINI SORUŞTURAN NEDİM ŞENER: AİLE BASINLA KONUŞMAMASI KONUSUNDA UYARILMIŞ

“Bu olay çok farklı biçimde sonuçlanabilir. Araştırıyorum” diyen Şener, olayı araştırırken nasıl bir resimle karşılaştığını RS FM’de ‘Atilla Güner’le Akşam Postası’ programında anlattı.

Google Haberlere Abone ol
HOZAT EMNİYET AMİRİ'NİN İNTİHARINI SORUŞTURAN NEDİM ŞENER: AİLE BASINLA KONUŞMAMASI KONUSUNDA UYARILMIŞ

 


Hozat Savcısı Önder Şeker, fişleme skandalının ardından intihar eden Emniyet Amiri Çağlar Şan hakkında gazeteci Nedim Şener’e açıklamalarda bulundu. Olayını soruşturan Savcı Önder Şeker, intihar eden Emniyet Amiri Çağlar Şan'ın masum olduğunu söyledi. Fişlemelerle ilgili ifadesi bile alınmayan Şan'ın, olayın aydınlatılması için emniyetteki tüm belgeleri savcılığa götürdüğü ortaya çıktı.


RS FM’de yayınlanan ‘Atilla Güner’le Akşam Postası’ programı canlı yayına bağlanan Nedim Şener, “Hozat Emniyet Amiri'nin intihar edip etmediği net değil. Bu olay çok farklı biçimde sonuçlanabilir” dedi.


Atilla Güner: Posta gazetesinde Nedim Şener yine iyi bir gazetecilik yaptı. Emniyet Amiri Çağlar Şan’ın intiharı ile ilgili haberler insanları tatmin etmedi. Ortada bir fişleme iddiası var ama karışık bir durumdu, iyi bir gazetecinin elini atması gerekiyordu o da Nedim Şener oldu.


Senin de kafanda bir sürü kuşkularının olduğunu tahmin ediyorum, doğruyu bulmak için yola çıktın, nasıl bir resimle karşılaştın, bu haberi oluştururken?


Nedim Şener: Öncelikle insan üzerinden yola çıkıyoruz. “Çağlan Şan’ın intihar etmesini gerektirecek o olay neydi” diye üzerinde duruyorum. Kendisi ağustosta oraya tayin edilmiş, bir aylığına eğitime gelmiş, sonra izin kullanmış dolayısıyla üç ay bile orada fiilen bulunmamış. Oysa fişlemeler 2007 ile 2011 arasında… Fakat bir anda medyada tabii intiharıyla birlikte bu kişinin sanki sorumluluğu varmış gibi bir algı doğdu. Zaten iş emniyet kaynaklı olduğu tartışılınca gözler otomatik olarak kendisine dönmüştü. Araştırınca, soruşturunca bu kişi aslında bu olayı yaratan değil, ortaya çıkmasında da yardımcı olan bir kişi.


Savcı Önder Şeker, son derece idealist bir hukuk adamı anlaşılan. Medyaya çünkü açıkça konuşabilen insan bence cesur insandır. Evet, risktir üzerinde bürokrasinin ağırlığı vardır, siyasetin ağırlığı vardır ama belli ki bu konuya çok üzülmüş. Onu da hissedebiliyorsunuz zaten doğru yolda ilerliyor soruşturması. Rahmetli emniyet amiri esasında bu olay ilk anda duyulduğunda savcıya bütün belgeleri ve emniyetin bilgisayarlarını teslim eden kişi. Dolayısıyla savcının da izlenimi o ki bu ortaya çıkması için uğraşan bir kişiydi. Sonra devreye mülkiye müfettişleri giriyor. Mülkiye müfettişleri maalesef savcılık gibi çalışmıyor, onlar daha bürokratik ve merkezden gönderilen insanlar olduğu için olayın üzerine hemen kısa bir yoldan bir sorumlu bulup dosyayı kapatma yönünde hareket ediyorlar.


Atilla Güner: Çağlar Şan’ı da dinliyorlar mı?


Nedim Şener: Çağlar Bey’le görüşüyorlar ve anladığım kadarıyla Çağlar Bey’e görevden alınacağını söylüyorlar. Çünkü bunu ailesiyle paylaşıyor “beni görevden alacaklar” diyor, eşine annesiyle konuşuyor. Hatta başının daha büyük belaya gireceğini, çok sevdiği polislik mesleğinden olacağı gibi hapse girme kaygısı da taşıyor. Ben bunu bugün yazmadım ama birinci elden duyduğum, bugün öğrendiğim şeyler. Kaygılarıyla birlikte intiharı yapıyor. Bir de tabii olay intihar mı, cinayet mi onu da biz bilmiyoruz. Bize sadece intihar olduğu söyleniyor. Evet, yazılı bıraktığı bir not var ama o notun yanına bir başka not daha bırakmış bir yazı daha var. O yazının içeriği de pek öyle olmayacağı yönünde şüpheler doğuruyor yakınlarında. Ben hep onları araştırıyorum yavaş yavaş, netleştikçe yazacağım.


Atilla Güner: Doğru şeyler çıkacak sanki burada. Mesela Albay Çiloğlu meselesini Nedim biz kaç yıl sonra konuşuyoruz. Bir masada tabanca, yazdığı vs..


Nedim Şener: Aynen öyle.Bugün artık gazetecilik çok önceki yıllarda yapıldığı gibi yapılmıyor. Daha modern yöntemler var, siz daha iyi biliyorsunuz. Eskiden gazeteciler devlet odaklı, devlet kaynaklı bilgilerle kamuoyunu yönlendirirlerdi. Örneğin Uğur Mumcu cinayetinin bugün Güldal Mumcu tarafından yazılan son kitapta belirtildiği gibi çözülememiş olmasının nedeni bana göre gazeteciliğin tam yerine getirilememiş olmasından kaynaklanıyor. Dolayısıyla biz burada mağdurlar ve mağdurlara yakın durarak bedeli ne olursa olsun, o gazeteliği yapmak zorundayız. Çünkü pırıl pırıl bir hayat sönmüş. Düşünün bir insan, bir dünya. Dünyalar iyisi bir eşi ile bir kızı şimdi ortada kaldılar. Kendileriyle görüşmeye çalışıyorsunuz ve meslektaşlarımdan bize yapılan uyarı şu: Lütfen çok fazla üzerine gitmeyin, uyarıldı aile, basınla konuşmaması konusunda uyarıldı, mesleğinden de olabilir. Bir mağdur aile eşini ve babayı kaybetmişler ama basınla bu konuyu paylaşamayacak duruma getirilmiş durumda üstleri tarafından. Çünkü devlet belki soruşturma açar, ellerinde biricik olan meslekleri var, oradan geçimini sağlıyorlar ve onu da kaybedebilirler. Böyle bir baskı ve tehdit altındalar. Onlar bu konunun yeterince arkasından gidemeyebilirler, çünkü eşi de devlet memuru, emniyet amiri. Çünkü çok fazla kaybedeceği şey var. Artık hayatlarının son noktasındalar bu anlamda. O yüzden görev tabii hep halkın da bilgi alma hakkı var. Bir de bunun toplumu ilgilendiren çok geniş bir boyutu var bu bir mağdur yönünden ele aldığımız, benim hareket noktam bu ama işin arkasından bu fişleme dediğimiz olay var. 2007-2011 arasında yapıldığı kayıtlara göre anlaşılıyor ama belki önceye dayanıyor, belki de hala günümüzde de devam ediyor. Ve aynı zamanda bu sadece Hozat’la değil, Tunceli’nin genelinde ve hatta Türkiye genelinde uygulanan bir fişleme yöntemidir. Ve bunun da referans tarihimiz ilk başlangıç 2007. Yani bu hükümetin döneminde. Hep fişlemelerden şikâyet edilen bir iktidar tarafından yönetiliyoruz ya şimdi bakıyoruz ki bir ilimizde, bir ilçemizde belki de Türkiye genelinde bu tür fişlemeler yapılıyor ve biz bunu bilmiyoruz. Savcıyla yaptığım telefon röportajında da kendi söyledi “emniyetin, kaymakamlığın ve jandarmanın bilgisayarlarına el koyduk” dedi. Ne yazık ki hard diskleri inceleyecek olanlarda da devletin kriminal laboratuarları. Buradan gelecek sonuç da bence tartışma olacaktır. Kim bilir oradan neler örtülecek endişesi var insanlarda.


İşte Nedim Şener'in açıklamalarının tamamı:

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin