Uzun zamandır bu kadar heyecanlanarak gittiğim bir röportaj
olmadı. Saati kesinleştirmek için telefonlaştığımızda “Bana ‘Ay
nasıl başarılı oldunuz, nasıl ayakta kaldınız?’ diye aynı şeyleri
sorma. Sıkıldım anlatmaktan” demesi de tüy dikti. Ama sormayacaktım
zaten, yazmayacaktım da. Neden bu kadar heyecan verici bir kadın
olduğunu anlamak için hayatını özetleyen herhangi bir kaynağa göz
atmak yeterli. ‘Seks yıldızı’ Arzu Okay’ın 14’ünden bugüne
yaşadıklarını; kimseye eyvallahı olmayan, cesur, her zaman kendi
doğrularının ya da yanlışlarının arkasında duran, sahneden inip
solcu arkadaşlarıyla buluşan, günü geldiğinde “Yetti be!” deyip tek
başına ticarete atılıp Paris’te sıfırdan bir hayat kuran kadını
uzun uzun anlatmak istemedim.
10. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nde ‘Onur
Ödülü’ almak üzere İstanbul’a gelmişken, hâlâ ‘70’lerin seks
filmleri yıldızı’ olarak anılan Arzu Okay’ın şimdi ‘ne
hissettiğini’ anlamak istedim. Akşamüzeri evinde buluştuğumuzda
tahmin ettiğim gibi eğlenceli, matrak ve güçlü kadın Arzu Okay’ın
yanı başındaydım. Sohbet saatlerce sürdü, sığdırabildiklerim
burada...
Filmmor Ödül Töreni’nde “Bu ödül benim için iade-i
itibar” dediniz. O cümlenin sahnede söylemediğiniz devamını
dinleyebilir miyim?
Sinemayı bırakmanın ardından 30
sene geçti. Daha da fazla… Hâlâ benimle ilgili haber çıkarken ‘Türk
sinemasının seks yıldızı’, ‘Seks filmleri furyası yıldızı’ diye
geçiyor. 120 film yaptım, 24’ü bu dönemi kapsıyor. İnsanlar beni
eleştirecekse, dönemi eleştirebilir. Tek başıma bir şey yapmadım
ki. O dönemde çok canım acıdı. Geçinmek zorundaydım, başka da
mesleğim yoktu. Ama Arzu olarak benimle, sinemadaki Arzu’nun aynı
şey olmadığını görmek istemedi pek çok insan. Brigitte Bardot da
soyundu, Sylvia Kristel da... Hiçbiri ülkelerinde bu şekilde
incitilmedi. Oysa evvelki senelerdeki Arzu neyse, o gün de o
Arzu’ydu. Sinemayı bıraktıktan sonraki Arzu da aynı, bugünkü Arzu
da. Böyle anılmam itibarımın zedelenmesi anlamına geliyor. Kötü
filmlerde oynadım ama tek başıma yapmadım ki.
Böyle bir değer tesliminin eksikliğini hissediyor
muydunuz?
Çok iyi geldi ödül. Daha önce, Orhan Arıburnu Ödülleri’nde ‘Arzu
Okay Onur Ödülü’nü koydular, pek çok sanatçı arkadaşım itiraz etti.
Ki ben onlarla aynı filmlerde oynamıştım. Ödülü Tunç Başaran’ın bir
filmine verdiler. Tunç’tan da kötü bir tepki gelmedi. Ama bu olayda
iade-i itibar diye düşünüyorum. Canımı ne kadar acıttıklarını bir
nebze olsun anlattım.
‘70-80-90 Masum, Küstah, Fettan’ belgeselinde Alin
Taşçıyan diyor ki “Bugünün yetişkin kuşağı ilk cinsel deneyimlerini
o filmlerle yaşadı.” Hakikaten de sizinle röportaja geleceğimi
duyan, 30’larındaki erkek arkadaşlarım, “Ooo Arzu Okay!” diyor.
Sizi bilen kadınlar içinse güçlü ve cesur bir kadınsınız. Bunun
sizdeki karşılığı nedir?
Ne gözle baktığına bağlı…
Cesur olduğum konusunda mütevazı olmayacağım. B şıkkım olmadı, hep
A şıkkı üzerinden hayatımı devam ettirmem lazımdı. Fiziğim düzgün
olmasaydı gene başarırdım. Hayallerine çirkin kadın olarak
girerdim, erkeklerin.
İnsanların aklına hep sonradan çektiğiniz soft porno
filmler geliyor ama öncesinde daha önemli bir şey var. Biz hep,
öpüşecekken yanağını çeviren ‘masum Yeşilçam kadınları’nı bilirken,
siz ilk filminizde bile öpüşen, sevişen, gerçek bir kadın olarak
varsınız.
Dokunmadan hamile kalanlar… (gülüyor)
Yeşilçam’ın diğer ‘masumlarının’ aksine, daha gerçek bir
kadını oynadığınızın farkında mıydınız o yaşta?
Ne
zaman farkına vardığımı bilmiyorum. Ama nasıl yaşadığıma bakarsak,
muhtemelen ayırdında olduğumu görürüz. Hep daha materyalist
düşündüm, ayaklarımın yere basması gerektiğini düşündüm.
Yadsıyamayacağım bir şeydi; bir adamla öpüşmek, sevişmek. Çünkü
normalinde hayat böyle devam ediyordu. Çok ufak bir yaştaydım, bir
arkadaşım Jack London vermişti, Japonca gibi gelmişti! İki sene
sonra falan anlamaya başladım ve o güzergâhta gitti, okuduğum
şeyler. Sartre okumaya başladım... Bunları okuduğunda yaptığın işin
insana çok ters gelecek bir tarafı olmadığının farkına varıyorsun.
Kimse arkanda durmuyor. Yanlış, yaptıklarının arkasında duramadığın
zaman başlıyor.
Şarkı söylerken bardak atılınca ‘Yeter’ deyip 22
yaşınızda tek başınıza İngiltere’ye gidiyorsunuz. Aç kalınca seks
filmlerinde oynuyor sonra yine çok genç yaşta tek başınıza
Fransa’da ticaret yapmaya başlıyorsunuz. Kimseye müdanası olmayan
bir kadın… Bu kadın bu gücü nereden almış, alıyor?
Yalnız olmaktan! Çok küçük yaştan beri yalnızım… Biraz insanın
kişiliğiyle de alakalı. 15’imde sinemaya başladım, 14’ümde
fotomodellik yapmaya başladım. Hep çevremde benden büyük insanlar
vardı. Doğru insanlarla tanıştım. 15 yaşımda karar verip Jack
London okumayı düşünmezdim muhtemelen.
İlk başta nasıl bir hevesle girmiştiniz ki
yarışmaya?
Hevessiz oldu! (gülüyor) Zeki Müren’le
fotoromanda oynayacak birini arıyorlardı. Beni seçtiler. Annemin
etkisi… Maddi durum kötü, para lazım. Her zaman para lazım!
Günaydın’da kuponla dağıtılan hediyelerin fotomodeli olmaya
başladım. Sinema güzeli yarışması vardı, annem dedi ki “Buna gir,
maddi durumumuz çok kötü…” Kazandım, İtalya’ya gittim, dördüncü
oldum, geldim, 10 tane film anlaşması koydular önüme. Öğretmenlerim
geldi, çok iyi talebeydim, oyuncu olmak istemiyorum. Okumak
istiyorum da olmuyor bir türlü! (gülüyor)
Hiç ‘Ünlü oldum, bu hayata adapte olayım” durumu olmadı
mı?
Adapte falan değil, aksine çok rahatsız edici...
Ciddi bir can acısı. Yıllarca duvara karşı oturdum. Oturuyorum,
biri gözümün içine bakıyor, gülümsüyorsun mecburen. Sırtımı deniz
manzarasına dönüp, önümü de duvara döndüm mü sen sağ ben
selamet!
Bugün Google’a Arzu Okay yazınca bir dolu ‘ateşli
sevişme’ vs başlıklı videolar çıkıyor. Hâlâ kırgın hissediyor
musunuz?
O rahatsız edici. Ama önlemenin nasıl bir
yolu var bilmiyorum. Bir gün bakıyordum; benim yüzüm ama başka bir
vücut... Ben değilim. Parça! Elini gördüm kadının, benim elim
değil. Bir arkadaşım; Türk sinemasının önemli oyuncularından biri
için “Arzu, internette bunun pornosu var” dedi. “Manyak mısın, asla
olmayacak bir şey” dedim. İçime sinmiyor, kadının torunu, torbası
var... Bir yakınının telefonunu buldum. Mahkemeye vermişler, sonra
baktık siyah olmuş, çıkmış gitmiş... Onun ailesi uğraştı. Ben nasıl
uğraşacağım... Rahatsız ediyor tabii, etmez mi...
Sürekli “Ben solcuydum o zaman…”
diyorsunuz...
O ‘dum’u at bir kere (gülüyor).
Nasıl başladı ‘solculuk’?
Okuduğum
kitaplar, arkadaşlarımın etkisi… Başka bir şey keşfediyorsun, o
keşfettiğin şeyi seversin ya da sevmezsin. Ben sindirmişim ve
hayata hep o tarafından bakmaya çalıştım. Grevde balık
ayıklıyordum. Setten çıkıyorum, yallah nerede grev var, oraya...
Kaç kilo hamsi ayıkladım!
Hâlâ soldan tarif ediyorsunuz kendinizi...
Evet. Ama bir türlü toparlanamıyor sol. Kimisi ikinci cumhuriyetçi,
kimisi sol… Paramparça. Ben nerede durduğumu biliyorum tabii ki ama
en sevdiğim arkadaşımla bazı şeylere 20 sene önce aynı gözle
bakarken, artık farklı bakmaya başlıyoruz.
‘Erkek oyuncuların arkası silindi’
Seks filmleri furyasında erkek oyuncular da oynadı, erkek
yönetmenler çekti ama akılda kalan kadınlar oldu...
Tabii… O filmlerde oynadığım bir yığın oyuncu arkadaşım var.
Saymaya gerek yok, sinema tarihçileri daha iyi bilir. Hepsi ödüller
aldı, onurlandırıldı… Hepsinin arkası silindi. Aynı filmde
oynamadık mı? Neden kabak kadınların başına patlıyor? Bir yığın
kadın oyuncu terk-i diyar etti, kendilerini yok saydırdı. Mine
(Mutlu) öldü, Feri de (Cansel)... Bir yığın oyuncu da toz oldu…
(Radikal-Bahar Çuhadar)