Diyabet ve obezite tedavisinde doktor kontrolünde kullanılması gereken ve beyindeki iştah merkezini baskılayarak kilo vermeyi sağlayan 'GLP-1 reseptör agonistleri' yani halk arasında bilinen adıyla zayıflama iğneleri, sosyal medyada mucize gibi pazarlanırken, merdiven altı satışlar ölümcül tehdit oluşturuyor. Reçetesiz, denetimsiz ve bazıları sahte olabilen bu iğnelerin 'biraz kilo vereyim' kaygısıyla kozmetik amaçlı kullanımının teşviki, doktor kontrolünde kısa süreli kullanılabilecek bu tedavinin suistimaline ve el altından satışlarla sağlık tehlikelerine yol açıyor. Bu iğnelerin doktor kontrolü olmadan kullanımı, kalp krizinden böbrek yetmezliğine, şiddetli alerjik reaksiyonlardan kalıcı organ hasarına varana kadar pek çok riske yol açabiliyor. İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sait Gönen, zayıflama iğnelerinin merdiven altı satışının ABD'de yüzde 60'lara ulaştığını, ülkemizde de durumun benzer olduğunu kaydetti.
''BUNLAR SİHİRLİ İLAÇLAR DEĞİL''
Prof. Dr. Gönen, "Obezite tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bir halk sağlığı sorunu. Yüzde 40'ın üzerinde kadın ve erkek, fazla kilolu ve obez. Tabii ki bir hastalık olduğu için obezite ile mücadele gerekiyor. Obezite ile mücadelede başlangıçta yapılması gereken şey öncelikle obeziteye yol açan, metabolizmayı yavaşlatan nedenlerin araştırılması. Bir dizi hastalık metabolizmayı yavaşlatıp fazla kilolara yol açabiliyor. Hipotiroidi, insülin direnci, diyabet, bunların araştırılması gerekiyor. Halk arasında zayıflama iğnesi olarak bahsedilen ilaçlar şu anda ülkemizdeki eczanelerde de var. Bunlar arasında en sık kullanılanları semaglutid ve tirzepatid etken maddeli ilaçlar. Ama bunlar böyle sihirli değil. Zayıflama iğneleri olarak adlandırılan bu iğnelerin soğuk zincirde muhafaza edilmesi gerekiyor. Ancak maalesef ithal vs diyerek soğuk zincirin kırıldığını bunların reçetesiz tedarik edildiğini görüyoruz" dedi.