Ünlü yazar Ayşe Kulin, Mustafa Koç'un ardından yazdı...

Kulin, geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç'un ardından bir yazı kaleme aldı.

Google Haberlere Abone ol
Ünlü yazar Ayşe Kulin, Mustafa Koç'un ardından yazdı...

Tanınmış yazar Ayşe Kulin, geçtiğimiz günlerde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşaımını yitiren Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç'un ardından duygusal bir yazı kaleme aldı.



İşte, Kulin'in o yazısı:



BİR KUYRUKLU YILDIZ GİBİ PARLAK VE HIZLA AKARAK, GİTTİ MUSTAFA



Benim Mete’mden iki yaş büyüktü(o yüzden benim için hâlâ ana kuzusudur, o) ve tıpkı Mete gibi mavi gözlü, sapsarı saçlı bir civcivdi küçükken. İlk okulu aynı okulda okudular. Sonra yılların içinde komşu da oldular, Yeniköy korularında oynadılar. Üniversite yıllarında yolları ayrıldı.  Mustafa, ülkenin en önemli sanayicisinin oğluydu; işinin başına geçtiğinde, kendi olanaklarıyla yolunu bulmaya çalışan Mete’yi bir çocukluk anısı olarak, geçmişinde bırakır sanmıştım. Yanılmışım. Mustafa değil birlikte büyüdüğü arkadaşlarına, tanıdığı, tanıştığı her insana gönlünde yer açtı. Sevimli gülüşüyle, kocaman yüreğiyle, sıcacık sevgisiyle yediden yetmişe herkesi dost bildi, gerektiğinde yardım elini uzattı, gerektiğinde arka çıktı, onu tanıma fırsatını yakalamış herkesin hayatındahoş bir seda bırakarakdolu dolu ve hızlı yaşadıama kaderinin omuzlarına yüklediği vazifenin hakkını vermesini de bildi. Yetmedi, ülkenin bence en büyük ihtiyacı olan çağdaş eğitime öncelik vererek, kadını erkekle eşitleme projeleri üreterek fark yarattı. Ülkesini uluslararası platformlarda büyük başarılarla temsil etti.



Sonra, “Rüzgar/ bir anda ipleri bıçakla kesilmiş gibi/düştü”



Adına kader mi  yoksa nazar mı diyeceğime karar veremediğim bir bilinmez,o sıcak gülüşlü, güzel huylu, mavi gözlü genç adamınbu dünyadaki serüvenini,en verimli çağında, bir başka evrende devam ettirmek üzere,kesintiye uğrattı.Mustafa, su damlası gibi güzel eşini, sevgili kızlarını, kardeşlerini, anasıyla babasını kanadı kırık kuşlar gibi bırakıp, parlak bir kuyruklu yıldız gibi hızla akarak, gitti. Ama gidişi de yaşamı  gibi değerli ve anlamlı oldu. Hepimize bir mesaj, bir ders verdi giderken.



‘İYİ ve MERHAMETLİ İNSAN’ olmanın, ünlü, zengin güçlü ya da karizmatik olmaktan çok daha etkin, çok daha birleştirici, kavrayıcı olduğunu; en büyük sinerjiyi,kişinin İYİ BİR İNSAN olduğu için sevilmesinin ürettiğini, öğretti bize. Yoksa, hayatlarında Mustafa’nın yüzünü dahi görmemiş binlerce vatandaş, cenazesinde kar altında saatlerce saf tutmaz, başsağlığı kuyruğu Divan Otelinden ta Harbiye’ye ulaşmazdı. Kendilerine “Neden buradasınız?” sorusuyla uzatılan mikrofonlara, “Halkını seven bir evladımızı, bir kardeşimizi uğurlamaya geldik,” yanıtı alınmazdı. Kindarlığı yücelten iktidar tarafından, başına gelebilecek her türlü belayı göze alarak; terörle en ufak ilgisi olmayan insanlar gazlanır, buz gibi tazyikli suyla ıslanırlarken, otelinin kapılarını açarak,onları muhtemel ölümlerden kurtarmış olan ailenin acısını paylaşmazlardı.



Bizlere giderayak, evrendeki en büyük gücün, servet ya da unvan değil, merhametli bir yürek ve sevgi olduğunu ispat eden Mustafa, dilerim sen ışıklar içinde uyurken, geride kalan bizler de dersimizi almış oluruz! 


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin