Belgesel fikri nasıl doğdu?
Enver Özkahraman, karikatürist Ender Özkahraman'ın babası. Enver
abinin geleneksel teknolojiyi canlandırma gayretlerini ve bu
kızların da yaşadığı zorlukları zaten biliyoruz. Hareket noktamız,
oradaki insanlara yardımı olacak bir iş çıkarmaktı.
Neden TV'lere başvurmadınız? Daha büyük izleyici kitlesi
için...
Bizim televizyonların Türkiye'deki yoksul kızların haliyle
ilgileneceğini sanmıyorum. Keşke televizyonlar alıp gösterse,
üzerine para verse, ben de parayı kızlara göndersem. Ama bunun için
sponsor bulmam gerekecek! Zaten kimseden tek kuruş almadan bu filmi
yapmışım. Kızlara faydası olacaksa filmi veririm, yoksa vermem.
Kızlar size nasıl tepki verdi?
İlk başta çok çekingendiler. Burcu hemen onlarla samimi oldu.
Üçüncü günden sonra artık biz de "Utanma gel şuraya," durumuna
geldik kızlarla. Çok sevdiler bizi. Giderken ağladılar.
'Zerda' dizisinde de aynen böyle bir kilim atölyesi var...
Dizi, perşembe günü bizim top oynama saatimize denk geldiği için
izleyemiyorum. Ama onu yazanlar arkadaşlarım. Bu konuyu bilen
insanlar.
Gazetecilik, fotoğrafçılık, müzisyenlik, yazarlık... El atmadığınız
iş kalmamış gibi.
Aslında öyle değil. Film yapmak, hayatta yaptığım bir sürü işi
içinde barındırıyor. Benim 'Sinema da yapayım, müzik de' gibi bir
amacım asla olmadı. Bir dönem tasarımcılık yaptım. Kitap kapağı
tasarlayarak hayatımı kazandım. Sayfa sekreterliği yaparken de
kitap kapağı yapar hale geldim. Sonuçta sadece kitap yazarak
hayatını kazanmak mümkün değil ki.
Müziği salt kilim dokuma sesinden yapma fikri nereden çıktı?
Montaj öncesinde çekimleri tararken kızların dokuma sesleri
dikkatimi çekti. Bilgisayarda kullandığım bazı müzik yapma
programları var zaten. Denemeye başladım, hoşuma gitti.
Müzisyenlik döneminizin faydasını görmüşsünüz belli ki.
Evet. Şimdi bunun çok hayrını görüyorum. Böylece telif hakkıyla
uğraşmak ya da onun bunun müziğini araklamak zorunda
kalmıyorum.
Atölyede eğitim veren herkes Enver Özkahraman kadar şefkatli
mi?
Zannetmiyorum.
Bu kızlar çok şanslı o zaman.
İnsanlar köyde yaşarken, iyi kötü bir hayat dengeleri varmış.
Üç-beş hayvan, biraz toprak; orada aç kalmıyor yani insan. Köyden
şehrin kenarına gelen, yapacak hiçbir işi olmayan 15 kişilik bir
aileysen perişan oluyorsun. Erkekler için hiçbir iş yok. İşsizlik
sorununun yanında, bu insanlar şehirdeki işlerin gerektirdiği
vasıflara da sahip değiller. Bu kızların büyükleri de tam evlenme
çağında olduğu için onları çalıştırmıyorlar.
Onun için her şey bu kızların sırtına kalmış. 13 yaşındaki kız,
yedi yıldır kilim dokuyor.
Bütün aileyi onlar mı geçindiriyor?
Pek çoğu. Orada en hızlı çalışan kız ayda 120 milyon lira civarında
kazanıyor.
ÜMİT KIVANÇ: BİZİM TELEVİZYONLAR YOKSUL KIZLARLA İLGİLENMEZ
Gazeteci, müzisyen, yazar, fotoğrafçı Ümit Kıvanç, tüm bu becerilere bir de belgesel yönetmenliğini ekledi. Kıvanç´ın çektiği, 12-13 yaşındaki Vanlı kızların hayatını anlatan, "Kızlar ve Kökler" belgeseli bugün saat 19.30´da Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampüsü´nde gösterilecek. Kıvanç gösterim öncesi Radikal´e konuştu...
Sıradaki Haber İçin Sürükleyin