İsmail KÜÇÜKKAYA/AKŞAM
Tutuklu gazetecilerin sonu
Mehmet Yılmaz Hürriyet'te, Bakan Egemen Bağış'tan tutuklu
gazetecilere sempati duymasını beklemediğini ama hiç olmazsa
onlarla empati kurması gerektiğini yazmıştı.
Yılmaz'ın, özellikle Avrupa Birliği Başmüzakerecisi Bağış'a
seslenmesinin sebebi, Bakan'ın 'Türkiye'de mesleklerinden dolayı
tutuklu gazeteci olmadığı'nı söylemesiydi.
Bağış'a bunu sordum. 'Ne yapabilirim ki' diye söze girdi. İki elini
yana açarak...
'Benim görevim Türkiye'nin Avrupa Birliği müzakereleri konusunda
çalışmak. Elimden ne gelir' cümlesiyle devam etti. Son zamanlarda
hangi Türk yetkili yurtdışına gitse veya konuğu gelse mutlaka
tutuklu gazeteciler konusu bir şekilde gündeme geliyor.
Cumhurbaşkanı Gül buna dahil...
Yani bu konu, sınırlarımız içinde basın özgürlüğünün de dışına
çıkıp, Türkiye'nin uluslararası arenadaki imajı açısından hayati
bir mesele olarak dikkat çekiyor. Bu fikrimi ve gözlemimi aktararak
Bağış'a sordum. Kendisi sürekli olarak içeride, dışarıda Avrupalı
muhataplarıyla görüşüyor, adeta fiilen askıda olan Ankara-Brüksel
müzakerelerini ayakta tutmaya çalışıyor. Değerlendirmesi şöyle
oldu:
'Evet haklısın. Maalesef bu konu ayağımıza pranga haline geldi.
Çözmek gerek, şu anda hükümet yargının hızlandırılması için önemli
bazı girişimlerin içinde. Dilerim bir an evvel bu yapılır, hızlı
karar verilir ve kimin ne olduğu hakim kararıyla belirlenir.
Suçlular cezasını çeker, varsa masumlar dışarıya çıkar. Tek
istediğim bu.'
Başmüzakereci Egemen Bağış'la bu görüşmemden bir gün sonra CHP
milletvekili Umut Oran gazeteye ziyaretime geldi. Bir nevi o da
'gölge müzakereci'... Aynı konuyu tartıştık.
AVRUPA'NIN BAKIŞI...
Umut Oran, ana
muhalefetin Brüksel ile temaslarını yürütüyor. Sık seyahat ediyor
ve Avrupa'da kulis çalışmaları yapıyor. İlginç bulduğum bir
gözlemini anlattı. Şöyle:
'Avrupalılarla ne zaman görüşsek, uzun tutukluluk konusu masaya
geliyor. Biz özellikle gündemin başına yerleştiriyorduk. Ama artık
bizim kelime etmemize bile gerek kalmadan onlar konuşuyorlar.
Avrupalı'nın bakışı oldukça şaşırtıcı aslında. Balyoz dediğimizde
ani tepki alıyoruz, yüzleri ve ifadeleri değişiyor. Orada katılar.
CHP'nin imajını hatırlayıp hemen olumsuz tutum içine giriyorlar.
Ergenekon'dan söz açıp tutuklu vekilleri konuştuğumuzda biraz
yumuşuyorlar ama tutuklu gazeteciler dediğimizde gerçekten aynı
dili konuşuyoruz. Hele son zamanlarda bu tutuklu gazeteciler ve
basın özgürlüğü meselesi en önemli sorun haline geldi. Adeta
Türkiye'nin demokratik standartlarının ve hükümetin niyetinin
göstergesi gibi algılanıyor. Arkadaşlar en son AİHM'de
haklılıklarını ispatlar.'
Umut Oran hükümetin, Avrupa'nın bu tepkilerine kayıtsız
kalamayacağını, bir düzenlemeyi yakında gerçekleştireceğini
düşünüyor. Yargılamanın hızlanacağına inanıyor. Fakat bu defa da
siyasi baskılarla tutuklulukların hakim kararına bağlanacağı gibi
kötümser bir bakış açısına sahip. O kadarını bilemem. Bağımsız
yargıya her zaman güvenmişimdir. Yargılama hızlansın, bence uzun
tutukluluk halinin önemli kısmı çözüme kavuşur. Türkiye de çeşitli
olumlu gelişmelere rağmen basın özgürlüğü konusunda kendisine
yakıştırılan olumsuz algıdan ve hatta ayıptan bir an evvel
kurtulur. Dileğimiz bu.