Türkiye'de başarı cezası kalmaz derler. Bu önermenin doğru çıktığını kimi zaman yaşam da kanıtlar bize. Tabii cezadaki amaç, başarıyı getiren yaratıcılığın önünün kesilmesidir. Sinemamızın dâhi yönetmeni Metin Erksan'ın yaşadıkları göz önüne alınırsa, bu önermeye bir şey daha eklenebilir: Bağımsız duruş da cezalandırılır. Çünkü Erksan, sansür aracılığıyla devlet tarafından cezalandırılır birçok defa. Ama onu aydınlar da pek sevmez. Filmleri dönemin aydınları tarafından hor görülür, sineması pek anlaşılamaz; 'Erksan'ın yaratıcılığı engellenmeli' kampanyaları başlatılır. Yeşilçam'daki kartellere karşı mücadele veren Erksan'a kimi yapımcılar ve sinema salonu sahipleri de tavır alır. En somut örneği, Sevmek Zamanı gibi bir filmin gösterime girememesidir.
MECLİSE PERDE KURULSUN
Ama Erksan çelik
gibi sinirleriyle, tek başına, farklı cephelerde mücadele vermesini
bilir. Tabii bir yere kadar, 1977'te Sensiz Yaşayamam'ı çektikten
sonra, aktif sinema macerasını 48 yaşında bırakır. Lakin, kendi
döneminden birkaç yönetmenin anlayabildiği dehası ve bağımsız bir
sanatçı olarak var olma çabası, sonraları birçok yönetmene,
sanatçıya da ilham verecektir. Erksan'ın sansür macerası, daha ilk
filmi Âşık Veysel'in Hayatı - Karanlık Dünya ile başladı. Peyami
Safa'nın romanından uyarladığı ikinci filmi Beyaz Cehennem'in,
Halide Edib'in romanından uyarladığı Yolpalas Cinayeti, Fakirt
Baykurt'un kitabını beyazperdeye aktardığı Yılanların Öcü sansürden
nasibini alan diğer filmleridir. Bu süreçte başına ilginç olaylar
gelir. Mesela Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in emriyle sansürden
kurtulduğu bilinen Yılanların Öcü filminin pek bilinmeyen bir
macerası daha var. Gürsel'in emrine rağmen sansür kurulunun filmi
yasaklı ilan etmeye devam etmesi üzerine, dönemin milletvekilleri
İbrahim Saffet ile Sabit Kocabeyoğlu, TBMM'de filmle ilgili ilginç
bir önerge verirler. Önergenin kabaca içeriği şöyle: Meclise perde
kurulsun, Yılanların Öcü oynatılsın, vekiller filmin sansürlenip
sansürlenmeyeceğine karar versin. İlginç olan, bu önerge kabul
edilir. Tam meclise perde kurulacakken, Gürsel bir kez daha duruma
el koyup filmi serbest bıraktırır. Böylece bir skandalın da önüne
geçilir. Devletin bu denli uğraştığı bir sanatçının, aydınlarla
arasının iyi olduğu düşünülür. Gelin görün ki öyle değil. Erksan'ın
TRT için çektiği, Sait Faik'in aynı adlı öyküsünden uyarladığı
Müthiş Bir Tren filmi sonrasında, Aziz Nesin öncülüğünde 'Metin
Erksan'ın yaratıcılığı engellenmeli' kampanyası başlatılır. Bunun
da sebebi Erksan'ın "Ben ne halk için ne sanat için, kendim için
film çekiyorum," demesidir.
ACIKLI PORNO MACERASI
Ya Erksan'ın deyişiyle
Yeşilçam'ın ağa babaları? Onlar da Erksan'a cephe alır. Tabii
kıskançlık da var işin içinde. Mesela Susuz Yaz, Berlin'de Altın
Ayı alınca, Erksan'ı tebrik eden tek bir sinemacı vardır: Yılmaz
Güney. Erksan "Herkes sus pus olmuştu. Bir tek Yılmaz Güney'i
hatırlıyorum. Koşa koşa yazıhaneme geldi, gözlerinin içi gülerek
beni tebrik etti," diyerek anlatacaktır. Susuz Yaz'ın yurtdışındaki
'porno' macerası da bir başka darbedir. Yapımcı ve filmin başrol
oyuncusu Ulvi Doğan'ın filmi, sonradan çekilen erotik sahneleri
Susuz Yaz'a ekleyerek Kardeşimin Karısı adıyla, yurtdışında porno
oynatan sinemalarda seyirciye sunmasını Erksan hiç affetmez. Ya
bağımsız sinema örneği Sevmek Zamanı'nın başına gelenler? Erksan'ın
beş kişilik bir ekiple ve kendi parasıyla çektiği film,
gösterilecek sinema salonu bulamaz. Bir acı olay da Erksan'ın
çektiği Hicran Yarası filmiyle ilgilidir. Yapımın kopyası 1973'te
Devlet Film Arşivi'nde çıkan yangında yanar. Böylece dâhinin en
sevdiği film de silinip gider... Bütün bunlara ancak 25 yıl
dayanabilen Erksan da 1977'de aktif sinema yönetmenliğini
bırakır.
FİLMLERİ 'EN İYİLER' ARASINDA
1980'lerde, yeni
kuşak sinemacılar Erksan'ın değerini anlamaya başlar; onun bağımsız
sinemacı tavrı, ilham kaynağı olur. Erden Kıral'ın "Sinemamıza
yaptığı katkılarla hepimize büyük öncülük etti. Sinemayı
bırakmasına rağmen hayatta olması hepimize güç veriyordu," demesi
bu yüzden biraz da. Kutluğ Ataman da "80'lerin sonuna doğru Türk
sinemasında hem içerik hem de sinema dili olarak birçok yenilik
peşinde koştu. Bunu yaparken seyirci ve sinema endüstrisi nezdinde
zorlanmıştık. Ki Erksan bizden yıllar önce bu zorluğu yaşamıştı,"
diyor. Sonrasında Erksan'ın filmleri en iyi Türk filmleri arasında
ön sıradadır. Sevmek Zamanı, Tunç Başaran, Ömer Vargı, Ezel Akay,
Uğur Yücel gibi yönetmenlerin en sevdiği Türk filmdir. Kıral'ın en
sevdiği yerli yapım Erksan'ın TRT için çektiği Sazlık'tır. (Kültür
Bakanı Ertuğrul Günay, Erksan'ın tabutuna omuz verdiği gibi, onun
TRT için çektiği dört filminin yeniden gösterilmesine de omuz verse
ne iyi olur.)
BAŞKA BİR ÜLKEDE DOĞSAYDI...
Bir dönemin hor
görülen, yaratıcılığı tırpanlanmak istenen Metin Erksan, başka bir
ülkede doğsaydı ne olurdu? Bu soruyu, Türk sinemasının kurucu
yönetmenlerinden Lütfi Akad, Işıkla Karanlık Arasında kitabında
soruyor kendine? Ve şöyle yazıyor: "Metin'e gelince... Yapmaya
imkan bulamadıklarının acılarını içine gömerek savaşını sürdürüyor.
Bazen kuşkuya düşer kendime sorarım; 'Türkiye, Metin Erksan gibi
büyük hayalcilere elverişli bir ortam değil midir?' diye. Başka bir
ortamda dünya sinemasının büyük isimleri arasında olabileceğinden
hiç kuşku duymadım."
(Pazar Sabah-Olkan Özyurt)