TÜRKİYE'NİN METİN ERKSAN TRAJEDİSİ

Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Türk sinemasının usta yönetmeni Metin Erksan, aktif sinema hayatını 25 yıl sürdürebildi ama bağımsız bir sanatçı nasıl olunur, bunu da herkese gösterdi.

Google Haberlere Abone ol
TÜRKİYE'NİN METİN ERKSAN TRAJEDİSİ

Türkiye'de başarı cezası kalmaz derler. Bu önermenin doğru çıktığını kimi zaman yaşam da kanıtlar bize. Tabii cezadaki amaç, başarıyı getiren yaratıcılığın önünün kesilmesidir. Sinemamızın dâhi yönetmeni Metin Erksan'ın yaşadıkları göz önüne alınırsa, bu önermeye bir şey daha eklenebilir: Bağımsız duruş da cezalandırılır. Çünkü Erksan, sansür aracılığıyla devlet tarafından cezalandırılır birçok defa. Ama onu aydınlar da pek sevmez. Filmleri dönemin aydınları tarafından hor görülür, sineması pek anlaşılamaz; 'Erksan'ın yaratıcılığı engellenmeli' kampanyaları başlatılır. Yeşilçam'daki kartellere karşı mücadele veren Erksan'a kimi yapımcılar ve sinema salonu sahipleri de tavır alır. En somut örneği, Sevmek Zamanı gibi bir filmin gösterime girememesidir.


MECLİSE PERDE KURULSUN
Ama Erksan çelik gibi sinirleriyle, tek başına, farklı cephelerde mücadele vermesini bilir. Tabii bir yere kadar, 1977'te Sensiz Yaşayamam'ı çektikten sonra, aktif sinema macerasını 48 yaşında bırakır. Lakin, kendi döneminden birkaç yönetmenin anlayabildiği dehası ve bağımsız bir sanatçı olarak var olma çabası, sonraları birçok yönetmene, sanatçıya da ilham verecektir. Erksan'ın sansür macerası, daha ilk filmi Âşık Veysel'in Hayatı - Karanlık Dünya ile başladı. Peyami Safa'nın romanından uyarladığı ikinci filmi Beyaz Cehennem'in, Halide Edib'in romanından uyarladığı Yolpalas Cinayeti, Fakirt Baykurt'un kitabını beyazperdeye aktardığı Yılanların Öcü sansürden nasibini alan diğer filmleridir. Bu süreçte başına ilginç olaylar gelir. Mesela Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in emriyle sansürden kurtulduğu bilinen Yılanların Öcü filminin pek bilinmeyen bir macerası daha var. Gürsel'in emrine rağmen sansür kurulunun filmi yasaklı ilan etmeye devam etmesi üzerine, dönemin milletvekilleri İbrahim Saffet ile Sabit Kocabeyoğlu, TBMM'de filmle ilgili ilginç bir önerge verirler. Önergenin kabaca içeriği şöyle: Meclise perde kurulsun, Yılanların Öcü oynatılsın, vekiller filmin sansürlenip sansürlenmeyeceğine karar versin. İlginç olan, bu önerge kabul edilir. Tam meclise perde kurulacakken, Gürsel bir kez daha duruma el koyup filmi serbest bıraktırır. Böylece bir skandalın da önüne geçilir. Devletin bu denli uğraştığı bir sanatçının, aydınlarla arasının iyi olduğu düşünülür. Gelin görün ki öyle değil. Erksan'ın TRT için çektiği, Sait Faik'in aynı adlı öyküsünden uyarladığı Müthiş Bir Tren filmi sonrasında, Aziz Nesin öncülüğünde 'Metin Erksan'ın yaratıcılığı engellenmeli' kampanyası başlatılır. Bunun da sebebi Erksan'ın "Ben ne halk için ne sanat için, kendim için film çekiyorum," demesidir.

ACIKLI PORNO MACERASI
Ya Erksan'ın deyişiyle Yeşilçam'ın ağa babaları? Onlar da Erksan'a cephe alır. Tabii kıskançlık da var işin içinde. Mesela Susuz Yaz, Berlin'de Altın Ayı alınca, Erksan'ı tebrik eden tek bir sinemacı vardır: Yılmaz Güney. Erksan "Herkes sus pus olmuştu. Bir tek Yılmaz Güney'i hatırlıyorum. Koşa koşa yazıhaneme geldi, gözlerinin içi gülerek beni tebrik etti," diyerek anlatacaktır. Susuz Yaz'ın yurtdışındaki 'porno' macerası da bir başka darbedir. Yapımcı ve filmin başrol oyuncusu Ulvi Doğan'ın filmi, sonradan çekilen erotik sahneleri Susuz Yaz'a ekleyerek Kardeşimin Karısı adıyla, yurtdışında porno oynatan sinemalarda seyirciye sunmasını Erksan hiç affetmez. Ya bağımsız sinema örneği Sevmek Zamanı'nın başına gelenler? Erksan'ın beş kişilik bir ekiple ve kendi parasıyla çektiği film, gösterilecek sinema salonu bulamaz. Bir acı olay da Erksan'ın çektiği Hicran Yarası filmiyle ilgilidir. Yapımın kopyası 1973'te Devlet Film Arşivi'nde çıkan yangında yanar. Böylece dâhinin en sevdiği film de silinip gider... Bütün bunlara ancak 25 yıl dayanabilen Erksan da 1977'de aktif sinema yönetmenliğini bırakır.

FİLMLERİ 'EN İYİLER' ARASINDA
1980'lerde, yeni kuşak sinemacılar Erksan'ın değerini anlamaya başlar; onun bağımsız sinemacı tavrı, ilham kaynağı olur. Erden Kıral'ın "Sinemamıza yaptığı katkılarla hepimize büyük öncülük etti. Sinemayı bırakmasına rağmen hayatta olması hepimize güç veriyordu," demesi bu yüzden biraz da. Kutluğ Ataman da "80'lerin sonuna doğru Türk sinemasında hem içerik hem de sinema dili olarak birçok yenilik peşinde koştu. Bunu yaparken seyirci ve sinema endüstrisi nezdinde zorlanmıştık. Ki Erksan bizden yıllar önce bu zorluğu yaşamıştı," diyor. Sonrasında Erksan'ın filmleri en iyi Türk filmleri arasında ön sıradadır. Sevmek Zamanı, Tunç Başaran, Ömer Vargı, Ezel Akay, Uğur Yücel gibi yönetmenlerin en sevdiği Türk filmdir. Kıral'ın en sevdiği yerli yapım Erksan'ın TRT için çektiği Sazlık'tır. (Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, Erksan'ın tabutuna omuz verdiği gibi, onun TRT için çektiği dört filminin yeniden gösterilmesine de omuz verse ne iyi olur.)


BAŞKA BİR ÜLKEDE DOĞSAYDI...
Bir dönemin hor görülen, yaratıcılığı tırpanlanmak istenen Metin Erksan, başka bir ülkede doğsaydı ne olurdu? Bu soruyu, Türk sinemasının kurucu yönetmenlerinden Lütfi Akad, Işıkla Karanlık Arasında kitabında soruyor kendine? Ve şöyle yazıyor: "Metin'e gelince... Yapmaya imkan bulamadıklarının acılarını içine gömerek savaşını sürdürüyor. Bazen kuşkuya düşer kendime sorarım; 'Türkiye, Metin Erksan gibi büyük hayalcilere elverişli bir ortam değil midir?' diye. Başka bir ortamda dünya sinemasının büyük isimleri arasında olabileceğinden hiç kuşku duymadım."

(Pazar Sabah-Olkan Özyurt)

Etiketler Ezel Akay
Sıradaki Haber İçin Sürükleyin