Türkiye'nin en çok okunan yazarı, ne Ayşe Kulin, ne Elif Şafak.
Konya'da yaşayan öğretmen Sinan Yağmur. Forbes dergisinin en çok
kazanan yazarlar araştırmasına göre, Yağmur'un kitapları 2011'de
850 binden fazla satmış. Listeye göre, en çok Yağmur'un kitapları
okunmasına rağmen, telifi düşük olduğu için en çok kazananlar
listesinde Ayşe Kulin, Elif Şafak, İskender Pala, Zülfi
Livaneli'den sonra beşinci sırada yer alıyor. Geçen yıl da aynı
listede dokuzuncu olmuştu. Çok okunan bir yazar olmasına rağmen,
adı sıkça zikredilen bir isim değil Yağmur. Ama özellikle Aşkın
Gözyaşları Tebrizli Şems ve Aşkın Gözyaşları II Hz. Mevlana
herkesin dilinde. Arda Turan'dan Aziz Yıldırım'a, Fatih Terim'den
Gülben Ergen'e, Cemil İpekçi'den Murat Göğebakan'a kadar pek çok
hayranı olduğunu söylüyor. Son olarak Aşk'a Yolculuk Veysel Karani
kitabını yayımlayan Yağmur, kitap fuarlarının da kapı pencere
kırdıran yazarlarından. Peki kimdir Sinan Yağmur? Yazarlık geçmişi
nedir, nelere ilgi duyar, bilinmiyor. Medyada neredeyse hiç
görünmeyen Yağmur 'En iyi iletişim, direkt iletişimdir,' diyerek
okurlarıyla yüz yüze görüşmeyi tercih ediyor. Bunun için de
yaklaşık bir yıldır il il dolaşıp insanlara Mevlana'yı, Şems'i,
yani tasavvufu anlatıyor. Bu söyleşiler bazen bir üniversitede,
bazen de bir hapishanede olabiliyor. Kırşehirli olan Yağmur,
gördüğü bir rüya üzerine Konya'ya yerleşmiş. Din kültürü hocası
olarak yıllarca öğrencilerine ders veriyor, kitaplar yazıyor, bir
gün, zar zor bastırdığı bir kitap sayesinde hayatı değişiyor.
Öğretmenlik mesleğini çok kısa bir süre önce, okurlarına ve
kitaplarına yoğunlaşmak için bırakan Yağmur, eserlerinin herkes
tarafından okunmasını istiyor. Ama aynı zamanda rakamlarla da
işinin olmadığını söylüyor. Başarısını, yeteneğinden çok "Rabbim
'Yürü ya Sinan kulum,' dedi. Sinan Yağmur'a halk sahip çıktı,"
diyerek mistik bir şekilde açıklıyor. Mevlana'ya, Afganistan'a
gidip Taliban'a esir düşecek kadar âşık. Lakin toplum olarak
Mevlana'yı özümsemediğimizi düşünüyor. "Mevlana sadece bizim
dudağımızda," diyor.
BİNLERCE TEŞEKKÜR MAİLİ ALDIM
- Nasıl başladı yazarlık serüveniniz?
- Konya'da
yaşıyorum. Öğretmenim. Mevlana ve tasavvufla ilgili 20 yıllık bir
araştırma dönemim var. Sadece kütüphanelerde kitap okumaktan
bahsetmiyorum. Onun yaşadığı coğrafyalara gidip, o havaları
koklamayı da kapsıyor bu araştırma. 2004 yılında ilk kitabım
Tennure ve Ateş Hz. Mevlana yayımlandı. Ama Türkiye kamuoyu beni
Aşkın Gözyaşları Tebrizli Şems kitabımla tanıdı. Bu kitabı da çok
zor yayımlattım.
- Yani hiç bir yayınevi bu çok satan kitabın değerini
anlayamadı mı?
- İstanbul'da yayınevlerini dolaştım.
Kimse ilgilenmedi kitapla. İki tane çok yakın arkadaşımın yayınevi
var, onlar da ilgilenmedi. Ben de kitabın yayın tarihiyle ilgili,
sosyal medyada bir tarih vermiştim. Tarih yaklaştıkça, sözümü
tutamama mahubiyetine kapıldım. 'Kendi imkanlarımla bastırayım,'
dedim. Bankaya kredi için başvurdum, ev kredim olduğu için
vermediler. 'Eşten dostan para toplayayım,' dedim, toplayamadım.
Sonra Konya'da Mevlana ve Şems'e uğrayıp, 'Ey manevi büyükler,
himmetiniz nerede, ben sizi insanlara anlatmak istiyorum,' diye dua
ettim. Konya'da yeni kurulmuş bir yayınevine gittim. Onlar da
ilgilenmedi, 'Herkes Mevlana ve Şems yazıyor, çok moda oldu,'
dediler. Yayınevinin çalıştığı matbaayı biliyordum. Gidip emrivaki
yapar gibi, 'Yayınevinden falancanın selamı var, bu kitabı 2 bin
adet basacaksınız,' dedim. Matbaa da bastı. Yayınevi, madem
basılmış, yapacak bir şey yok diye çok da itiraz etmedi. Bir hafta
sonra kitabı almayan dağıtımcılar sipariş etmeye başladı. Birinci
ayında 200 bin sattı.
- Peki o bir hafta içinde ne olmuş olabilir?
-
Edebiyat dünyasında iki türlü yol vardır. Ya medyanın pohpohladığı
bir edebiyatçı ya da halkın sahiplendiği, Allah'ın 'Yürü ya kulum,'
dediği bir edebiyatçı olursunuz. Rabbim 'Yürü ya Sinan kulum,'
dedi. Bana halk sahip çıktı.
- Kitap çıktığında tanınan bir yazar değildiniz. İnsanlar
size nasıl tepki verdi?
- Fısıltıyla, tavsiyeyle kitap
okura ulaştı. Her imzamda ayılanlar, bayılanlar, gözyaşları...
Binlerce mail geliyor. Kimi 'Kitabınızı okuduk, namaz kılmaya
başladık,' diyor, kimi de 'Kitabınızı okuduk, tasavvufa ilgi
duymaya başladık'. Her kesimden insan ilgi gösterdi. Asker ve
siyasetçi de okuyor beni; işçi ve öğrenci de...
- Arda Turan bile sizin kitabınız sayesinde birtakım
sıkıntıları aştığını söyledi. Bunun da kitabın tanınmasında bir
etkisi olmuştur.
- Arda kitapla ilgili görüşünü
söyledi, kitap yayıldı. Sadece o değil, Aziz Yıldırım, Fatih Terim,
Cemil İpekçi, Murat Göğebakan gibi birçok insan, bana maille,
mektupla ulaşıp teşekkür etti. Hatta Yunanistan'da yaşayan bir
papaz 'Kitabınızı okudum, huzur buldum, teşekkür ederim,' diye
yazdı.
- Peki kitabın bu kadar ilgi görmesini siz neye
bağlıyorsunuz?
- Bir yazar olarak kalemime, yüreğime
güveniyorum tabii. Ama bu kaleme dermanı ve yüreğime fermanı verene
daha çok güveniyorum. O da Allah. Ben 20 sene çile çektim. 'Rabbim
sana sığınıyorum,' dedim. Rabbim de 'Kulum sabrettin, buyur,' dedi.
Yanımda Mevlana, Şems de vardı.
- Yabancı dillere çevrildi mi kitaplarınız?
- Aşkın Gözyaşları, İngilizce ve Almancaya çevrildi. Yurtdışından
da yoğun ilgi var. Çok teşekkür alıyorum.
MEVLANA'YI KULLANIYORUZ
- Mevlana'nın öğretisini gerçekten hayata geçirebiliyor
muyuz?
- Biz toplum olarak Mevlana'yı çok konuşuyoruz,
ama hiç yaşamıyoruz, anlamıyoruz. Avrupalılar, Amerikalılar,
Kanadalılar, Japonlar Mevlana'yı bizden daha iyi tanıyor, anlıyor.
Mevlana'ya onlar ermiş, biz konuşuyoruz. Mevlana bizim sadece
dudağımızda. Açıkçası biz Mevlana'yı kullanıyoruz. Oysa Mevlana
herkesi kucaklıyor. İnsanları ötekileştirme gibi bir hakkımız yok.
Bizim hatamız, insanları ötekileştirmemiz. Siyasette, futbolda,
edebiyatta, toplumun her alanın ötekileştirme olursa, gün gelir
ötekileştirdikleriniz sizi öcüleştirir. Mevlana'yı anlamak demek,
onun sözlerini sokağa asmak; insanları, renk, cinsiyet, şu veya bu
şekilde ayırt etmek demek değildir. Mevlana'yı anlamak,
Diyarbakır'daki Ahmet'i, Edirne'deki Mehmet'i kucaklamak demektir.
Bugün Türkiye'nin Mevlana modeline, Mevlana kucağına ihtiyacı
var.
- Peki Şems ile Mevlana ilişkisini nasıl anlamak
gerek?
- Şems bilinmeyi pek istemedi. Mevlana, Şems'in
eseridir. Şems'e 'Kitabın yok,' diyorlar. O da 'Allah bana bir eser
verdi, ona hamdolsun. Mevlana benim eserimdir,' diyor. Şems'i
anlamadan, Mevlana'yı anlayamazsınız. Bir gül bahçesi düşünün,
etrafı gül duvarlarla çevrili. Büyük bir kapı var, o kapıdan içeri
gireceksiniz. O kapı Şems'tir. Tekrar bir kapı var. O kapı da
Mevlana'dır.
MEVLANA AŞKI, TALİBAN'A ESİR DÜŞÜRDÜ
- Mevlana ile ilgili araştırma yapmak için Afganistan'a gittiğiniz
zaman, Taliban tarafından kaçırıldığınız söyleniyor. Nedir işin
aslı?
- İki yıl önce Aşkın Gözyaşları II Hz.Mevlana
kitabımla ilgili araştırma yaparken Afganistan'a gittim. Mevlana ve
Şems ile ilgili yoğun kaynakların olduğu Mezar-ı Şerif ve Kabil
Üniversitesi'nin kütüphanesindeki kitaplara bakmak, bir de
Mevlana'nın doğduğu evi görmek istedim. Üçüncü gün, bir yolculuk
sırasında Taliban güçleri, ellerinde silahlarla bizi gözaltına
aldı. Neden Afganistan'a geldiğimizi sordular. Ben de Mevlana ile
ilgili araştırma yaptığımı söyledim. Müslüman olduğumuzu öğrenince
Kuran-ı Kerim'le ilgili sorular sordular, cevapladım, ama sonra
'Mevlana nereli?' dediler. Ben de 'Mevlana her yerli, kimin
gönlünde aşk varsa Mevlana oralı'. dedim. Türkiyeli olmamız,
Müslüman olmamız ve Mevlana âşığı olmam nedeniyle bizi serbest
bıraktılar.
- Bu kaçırılma bir travmaya neden oldu mu?
-
Olmadı. Benim için bir anı olarak kaldı. Bir Mevlevi, tıpkı Şems
gibi önce başından vazgeçmelidir. Mevlana'yı yazan, tasavvufa gönül
verenler, aynı tasavvufun pirleri gibi, ölmeden ölümü gündeme
almalı. Beni Türkiye'nin her yerinden çağırıyorlar. Rahatımı
düşünsem hiçbir yere gitmem. Ama 400 gündür yollardayım. Geçtiğimiz
yıllarda, Yüksek Seçim Kurulu, Güneydoğu'daki bazı belediye
başkanlarının başvurusu veto etmişti. Güneydoğu'da birçok yerde
protesto olayları yaşanmaya başladı. Bu olaylar sırasında ben
İdil'de, Mardin'de öğrencilere Mevlana'yı, Şems'i anlattım. Eşim
dostum 'Ne işin var Güneydoğu'da, orada terör var,' dedi.
Aldırmadım, çünkü Güneydoğu'daki insanlar benim secde kardeşim.
Sevginin esas kaynağı orası çünkü. Kapitalizmin gitmediği yerde
sevgi vardır. Kapitalizmin olduğu yerde sevgi yok olur; riya,
sahtekarlık başlar.
İZMİRLİLER DAHA ÇOK OKUYOR
- En çok hangi bölgede ilgi gördünüz?
- Aşkın
Gözyaşları serisini en çok okuyan il İzmir. Ama en az okuyan da
Konya.
- Konya, kendi yazarına sahip çıkmıyor mu?
-
Halkı sahip çıkıyor, ama bugüne kadar Konya Belediyesi'nden bir
söyleşi için bile teklif almadım. Ama İzmir'e 13 defa gittim.
- Kitaplarınız bu kadar satarken, medyanın size ilgi
göstermemesi de ilginç değil mi?
- Konyalısınız ve
öğretmensiniz. Biraz önyargılı davranıldı galiba.
- Röportaj vermediğinize dair de bir söylenti
var.
- Bu konuda haksızlık ediliyor. En çok söyleşi
veren yazarlardan biriyim. Kimseyi kırmam. Okul dergilerine, her
gittiğim imzaya gelip beni bulan dergilere röportaj veriyorum.
EN ÇOK DUA ALAN LİSTESİNDE İLK ÜÇE GİRERİM
- Kitaplarınızın bu kadar ilgi görmesi hayatınızı nasıl
değiştirdi?
- Yazmaya ve okurlarıma yoğunlaştım.
Öğretmenliği bıraktım. Çünkü her gün bir şehre gidiyorum. Okullara,
cezaevlerine, üniversitelere söyleşilere gidiyorum.
- Yolculuklarınızda sizi tanıyan çıkıyor mu?
-
Son altı aydır tanıyorlar. Ama yine de tanıyanlar çok değil. Ama
şuna inanıyorum, beni sima olarak tanımasalar da 'Türkiye'de en çok
dua alan kimdir?' derseniz, ilk üçe girerim. Bu dualar neticesinde
işim hep rast gitti.
- Çok kazanan yazarlardan birisiniz, herhalde kredi
borcunuzu da kapamışsınızdır?
- Kapattık krediyi, tabii
maddi açıdan da değişiklik oldu. Ama benim derdim para kazanmak
değil. Benim telifim çok düşüktür. Telifime zam yapmıyorum. 70
milyon, tüm dünya beni okusun istiyorum. Ayrıca kitaplarının
korsanlarına dava açmayan tek yazar benim. Korsan kitaplarını
imzalayan tek yazar benim
. - İlgi alanınız sadece tasavvuf mu?
- Hayır, annelerle, babalarla, öğretmenlerle, peygamberimizle
ilgili kitaplarım var. Toplumda bizi ayakta tutan bütün değerler
üzerine yazmaya çalışıyorum. Ama beni besleyen alan tasavvuf.
(Sabah-Olkan Özyurt)