Taraf'ın yeni yazarından giden yazarlara eleştiri!: "Ben yoksam Taraf batsın diyenler.."

Taraf Gazetesi'nin yeni yazarları arasında yer alan Cafer Solgun bugün ilk yazısını yazdı.

Google Haberlere Abone ol
Taraf'ın yeni yazarından giden yazarlara eleştiri!: "Ben yoksam Taraf batsın diyenler.."

Cafer Solgun yazdığı ilk yazısında Taraf Gazetesi'nde gerçekleşen yönetim değişikliği üzerine yaşanan, "önce barış sonra demokrasi, önce demokrasi sonra barış" tarışması üzerine yazdı. Bu tartışmayı “Ben yoksam Taraf batsın diye düşünenler yanlış yapıyor" diyerek eleştirdi.



Cafer Solgun'un Taraf Gazetesi'nde yazdığı ilk yazı...



‘Bu Taraf’ta olmak...



Taraf kadar yayınlarıyla gündem olan, tartışma yaratan bir başka gazete daha yoktur herhalde. Son olarak da yönetim düzeyinde gerçekleştirdiği değişiklik ve ardından yazarlarının çoğunun vedası ile gündem oldu. Bu değişikliğin kendisinden çok, bunun nedeni olduğu iddia edilen görüşler önemli. Zira iddia odur ki, Taraf’ta gerçekleştirilen değişikliğin özünde barış ve çözüm sürecine destek olanların gönderilmesi vardır. Sonrasında bu iddiaya “barış mı, demokrasi mi?” şeklinde bir ikilem üzerinden, son yıllarda tanık olduğum en abes tartışma eşlik etmeye başladı. Hatta bu ikilemi ortaya atanlardan bazısı, bu tartışmaya ilgi duyanları da saflarını netleştirmeye davet eden yazılar yazdı.



Oysa hiç kimse hava ile su kadar ihtiyaç duyduğumuz barışı demokrasiye, demokrasiyi barışa yeğlemek gibi bir dayatmayı kabul etmek zorunda değil. Tabii ki demokrasiyle alakası bulunmayan bazı ülkelerin etnik temelli sorunlarını uzun çatışma süreçlerinin ardından barış ve uzlaşma ile çözdükleri örnekler olduğundan haberdarım. Ama cumhuriyeti demokratikleştirerek yeniden yapılandırmak şans ve imkânını ağır bedeller göğüsleyerek elde ettiğimiz ve Kürt sorununda barışçıl çözüm ihtimalinin ilk defa bu denli ciddi bir olanak hâline geldiği bu dönemde, illa da ilham alacağımız örneklere ihtiyacımız varsa bunlar neden diktatörlük rejimleri olsun? Demokratik ülkelerin deneyimleri de birer örnek olarak önümüzde duruyorken... Hatta niçin Kürt sorununu demokrasi ve özgürlükler bağlamında kalıcı bir çözüme kavuşturmuş olarak kendi örneğimizin sahibi olmayalım?





Neşe Düzel’i 90’lı yıllarda, Ahmet Altan’la birlikte yaptığı tartışma programlarından biliyorum. Ve elbette ele aldığı konuyu olmadık detaylarına değin didikleyerek bütün açıklığıyla ortaya koyan röportajlarından. O’nun kadar “neden” sorusunu tam da yerinde yönelten bir gazeteci daha var mı, bilemiyorum. Bu tartışmalar içerisinde Neşe Düzel ve onun üzerinden Taraf için adeta “barış karşıtı”gibi bir algı yaratılmak istendiğini görüyor ve bunun büyük bir haksızlık olduğunu düşünüyorum.“Kürt” demenin dahi korkuyla, endişeyle düşünmeyi gerektirdiği yıllarda Kürt sorununun demokratik çözümünü tartışan, tartıştıran Neşe Düzel mi “barış karşıtı” bir gazeteci?



Mesele Taraf’ın Neşe Düzel yönetiminde “barış sürecine karşı” bir mecraya çekilmesi filan değil. Bu,Taraf’ın varlık gerekçelerini inkâr etmesi olur. Mesele, kalıcı bir barışın ancak demokrasi içinde mümkün olabileceğinin bilinciyle gazetecilik yapmak. Bu da bağımsız bir duruşu olmayı, süreci demokrasiden yana bir duruşu benimseyerek yeri geldiğinde eleştirebilmeyi, sorgulayabilmeyi gerektirir.



Peki, bu gerekli midir? İşte bence Taraf’ı asli misyonu ile, “farkı” ile yeniden ve dilerim daha güçlü, etkili bir şekilde buluşturacak olan soru budur.



PKK’nin silahlı güçlerini sınır dışına çekmesiyle “sürecin” önemli bir aşamaya taşındığı bu dönemde,“barış”tan kimin ne anladığını açıklıkla konuşmaya, tartışmaya ihtiyacımız var. “Hükümet nasıl olsa gereğini yapıyor” diye süreci izlemek bu sürecin kalıcı, eşit ve onurlu bir barışla taçlanmasına hizmet eden bir tutum olmuyor. Barıştan yana olmak illa da AKP’li olmayı gerektirmediği gibi, kalıcı bir barışın ancak demokrasi ve özgürlük standartlarımızı yükseltmekle mümkün olabileceğini dile getirmek de “süreç karşıtı” olmak anlamına gelmiyor. Taraf, tam da bu noktada çok önemli bir rol oynamaya aday. Bu rolü Taraf da üstlenmezse, asıl o zaman barış ve demokrasi beklentilerimiz açısından kaygı duymamız gerekirdi...





“Teraziyi sürekli elinde tutan kendi ağırlığını unutur” diye bir söz var. Öyle görünüyor ki bazılarının kendilerine “mesele” ettikleri şey, Taraf’ın barış ve demokrasiden yana tutumunu daha da belirginleştirmeye yönelmesidir.





Taraf, askerî vesayeti teşhir eden cesur gazeteciliği ile medya tarihimizde önemli bir kilometre taşı oldu. Demokratikleşme çabamıza ivme kazandırdı. “Ben yoksam Taraf batsın” diye düşünenler yanlış yapıyor. Çünkü bugün de Taraf’ın başarısı, Türkiye’nin sağlam, sağlıklı ve işleyen bir demokrasi inşa etmesi açısından aynı önemde bir anlam ifade etmektedir.



Son günlerde bu gazetenin sayfalarında birçok “veda” yazısıyla karşılaştınız. Ben de “Bu Taraf”tanmerhaba diyorum. Dersim’de bir işe koşana denir, “Hızır yardımcın olsun” diye. Hızır zorda, darda olanın, üstlendiği işi yapmaya azmetmiş olanın yardımcısıdır. Kalbinin temiz olması, doğru bir iş yapması, yaptığı işi başarmaya kararlı olması kaydıyla... Hızır, yardımcımız olsun.





cafersolgun@gmail.com


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin