İsmail Küçükkaya/Akşam
Teşhis açık: Gazetecilik
Seçim bitti, gündemi iki konu kapladı: AKP nasıl yüzde
50'ye ulaştı, CHP neden yüzde 26'da kaldı.
Siyaset ve Türkiye bu tartışmaların peşine düştü. Gazeteciler
de...
Günlerdir yüzde 50'nin sırrını en iyi analiz eden haber ve
röportajları AKŞAM'da okuyorsunuz. Rakiplerimize çok açık fark
attık. Prof. Süleyman Seyfi Öğün'ün saptamaları hem çok farklı hem
de sarsıcıydı.
Diğer taraftaki, muhalefetteki en çarpıcı yorumu ve en büyük haberi
de önceki günkü manşetimizde gördünüz: Stockholm sendromu.
O manşet Türkiye'nin 1 numaralı gündemi oldu. Hürriyet dahil
neredeyse bütün gazeteler birinci sayfasında, İsmet Berkan, Ahmet
Hakan ve daha pek çok önemli köşe yazarı sütunlarında, bütün
televizyonlar ekranlarında 'Stockholm sendromu'nu ele alıyor.
İnternet dünyası adeta bu konuyla çalkalanıyor.
Keyif haftasının gelişi pazardan belliydi.
Milliyet'te Çetin Altan ve Nuray Mert aynı gün AKŞAM'ın iki haberi
üzerine yazılarını kurmuşlardı.
Her hafta, her gün yaşadığımız örneklerden sadece birkaçı bunlar.
Şimdi, ilgi çekici gazetecilik öyküsü olduğuna inandığım Stockholm
sendromuna dönelim...
KILIÇDAROĞLU'NDAN AÇIKLAMA VAR MI?
Ankara temsilcimiz Çiğdem Toker, CHP'li bir yöneticiyle
görüşecekti, konuşmuştuk... Ardından Çiğdem bomba haberi verdi.
Acele etmedik, teyit için ikinci bir isimle görüştük, doğrulattık.
Bununla da yetinmedik. Kılıçdaroğlu'na not bıraktı. Çiğdem
telefonda doğrudan sorunca da olayın nasıl cereyan ettiğini birinci
ağızdan kesinleştirdik. Manşetimiz haliyle büyük ses getirdi. Bu,
büyük atlatma haberlerdendir. 18 kişilik CHP MYK toplantısında
konuşuluyor ve sadece biz yazıyoruz, öyle bir haber yani... Çok
keyifli.
Bazı yayın yönetmeni arkadaşlarım arayıp kutladılar, 'CHP'den tepki
yok mu, Kılıçdaroğlu'ndan açıklama, yalanlama gelmedi mi?' diye
sordular. 'Manşetin çıktığı gazetenin logosuna ve haberin altındaki
imzaya bakın' diye net bir yanıt verdim. O kadar emindik ki... Her
zamanki gibi çok titiz işçilik yapıldı. Yazı işlerimiz o deneyime
ve hassasiyete sahip.
Yazımı yazarken gözüm NTV'de, konuk Nazlı Ilıcak... Ekranda
'Stockholm sendromu konuşuluyor' altyazısı...
'SÖZ MUHABİRİN' OLUNCA
Seçim sonrasının en büyük haberciliği işte böyle bir hikayeye
sahip. Bu, muhabir odaklılığın başarısıdır. Bizde, yayın yönetmeni
de temsilcilerimiz de yazarlarımız da muhabir ruhludur. 12
Haziran'a çok az kala uzman muhabirlerimizin analizlerini 'Söz
muhabirin' diyerek manşetten duyurmuştuk. O öngörülerden daha
sağlıklısını okumadım desem yeridir. Arkadaşlarımla beraber
mütevazı bir devrim yaratıyoruz. Özel haber ve muhabir merkezli
gazeteciliği geri getiriyoruz, üç yıldır... Devrim demişken, çok
kutlama aldık ama vurgulamakta fayda var. Seçim gecesi Can Dündar
ertesi günkü manşetimizi sormuştu, tarif ettim ama söylemeye
kıyamadım. Tek farklı manşet ve en güzel sayfa bizimkiydi. 'Turuncu
Devrim' demiştik. İddiamızı tekrarlayalım, gazetecilik ölmeyecek.
Habercilik kazanacak.
Sendrom için 'belirti' diyebiliriz. Tıptaki karşılığı, 'Birbiriyle
ilişkisiz gibi görünen ancak bir araya geldiklerinde tek bir
hastalık olarak kendini gösteren şikayetler bütünü'.
Biz ise bugün teşhis koyuyoruz:
Gazetecilik...
var tmp;
tmp = document.getElementById("author_article_content").getElementsByTagName("a");
for(i=0; i