Siyasetin en büyük maçı...
ismail.kucukkaya@aksam.com.tr
Tıpkı futboldaki gibi bir kupa finali ile karşı karşıya olduğumuzu
varsayalım. Bu, iki maçlık bir final olsun. Büyük bir derbiden
bahsediyoruz. Bugün siyasette yüz yüze olduğumuz tabloyu belki
böyle bir metaforla özetleyebiliriz. Yaşadığımız tüm gelişmeler iki
eksen etrafında şekilleniyor. Hatta o kadar kritik bir kavşağa
gelindi ki ilgisiz olaylar bile bir şekilde 'oraya' bağlanıyor.
Finalin ilk ayağı Cumhurbaşkanlığı seçimidir. İkincisi ise beş yıllık yeni bir iktidar dönemi, yani genel seçimler.
Adalet ve Kalkınma Partisi lider kadrosu şimdi bu kupa finalinin stratejisini uyguluyor. Hani derbiler öncesinde 'sinirlerine hakim olan kazanır' denilir ya o hesap. İktidarın karşıtları da bu derbiye hazırlanıyorlar. Şimdiden ısınma turları, hazırlık pasları yapılıyor.
İktidar, iki maçı da kazanmanın hesabı içinde. Karşıtları da kendileri açısından iki sıfırlık galibiyet peşindeler. Ama burada derbi maçların o değişmez kuralı geçerli olacak. Bu tür maçların favorisi olmaz. Ve ağırlıklı olarak beraberlik havası kokar.
O büyük pazarlıkta, çetin karşılaşmada 'bir sana-bir bana' sözleşmesinin geçerli olacağına inanıyorum. Her iki taraf da hesabını kitabını yapacak. Kendileri açısından 'olmazsa olmaz'ı, 'vazgeçilmez olanı', 'hayati çıkarı' belirleyecek ve sonuna kadar onun pazarlığını yapacak.
Ben Adalet ve Kalkınma Partisi için Cumhurbaşkanlığı'ndan ziyade genel seçimlerin ön plana geleceğini görüyorum. Bir dönem daha tek başlarına iktidar olmanın peşinde koşacaklardır. Dört yıla yakındır tek başlarına iktidarda olduklarına göre seçimi kazanmaları halinde 'seçilirler ama iş başına getirilmez' nakaratlı o eski şarkı artık geçerli değildir. Üstelik halk nezdindeki itibarlarıyla yani 'sahadaki savaşan futbolcularıyla' burada şanslı durumdalar.
Ama öte taraftan Cumhurbaşkanlığı çok riskli bir mücadeleyi gerektirir. Tüm güçlerini oraya aktarırlarsa genel seçimlere takatleri kalmayabilir. Dimyat'a pirince giderken eldeki bulgurdan olmak da var.
Gelelim rakiplerine...
Onlar açısından Cumhurbaşkanlığı en kritik final durumunda. Bu maçı kaybetmek istemiyorlar. Tüm güçleriyle savaşacaklar. Motivasyonları bu final için. Kuşkusuz genel seçimleri de istiyorlar. Ama 'yukarıda' bir sigorta olduğu sürece içleri daha rahat edecek. Sistem kendisini güvende hissedecek.
İşte iki maçlık bir final serisine girerken takımların psikolojileri böyle. Ben, uzun hesap kitapların ardından bu maçların berabere biteceğini öngörüyorum. Futbolun ve hayatın o eşsiz kuralı işleyecek: 'Kim neyi daha çok istiyorsa onu kazanır.'
Şans faktörü elbette belirleyici olacaktır. Ama sistem
Cumhurbaşkanlığı finalinden galip çıkar. Adalet ve Kalkınma Partisi
de bir dönem daha iktidara gelme maçından. O zaman da bu maç
berabere biter. Fakat bu öyle bir sonuç olur ki 'herkes istediği
puanı kazanır.' En azından kimse 'kaybetmeyi göze alamayacağı'nı
kaybetmez. Yaşasın futbol...