Hürriyet Yazarı ve sinema eleştirmeni Uğur Vardan, sinema tarihimizin en iyi filmlerini, yönetmenler, yapımcılar, oyuncular ve sinema yazarlarından oluşturulan bir jüri ile belirledi.
Uğur VARDAN / HÜRRİYET
Sinemamızın en iyi 100 filmi
Bir uzun yürüyüştür sinema bu ülkede. Hem uzun hem zorlu ve
meşakkatli... Kimileri kabul etmese de genel olarak üzerinde
hemfikir olunan bir ‘çıkış noktası’na sahibiz; o da 1914 tarihli
Fuat Uzkınay imzalı ‘Ayastefanos Abidesi’nin Yıkılışı’. Bu ‘ilk’
filmin üzerinden neredeyse 103 yıl geçmiş. Geride de onca emek,
onca hatıra, onca birikim var. Bütün bu izleri takip ederek genel
bir resme soyunmak istedik Hürriyet Pazar olarak. 100 kişiden
oluşan, sinema erbabı bir grup insana beğenilerini, sinema
tarihimiz içinde sevdikleri, önemsedikleri filmleri sorduk, ‘En iyi
10 film’lerini istedik (bazıları kıyamadı, listelerini ‘sırasız’
verdi). ‘Türkiye sinemasının en iyi 100 filmi’ işte böyle çıktı
ortaya. Yönetmenler, oyuncular, yapımcılar ve sinema yazarları
seçti; bize de sonuçları paylaşmak düştü. Bu soruşturmayı sizlerle
paylaşırken de jürideki kimi isimlerden en sevdikleri filmler
hakkında duygularını, düşüncelerini aldık, sevdalarının ifadelerini
istedik. Toparlarsak; böyle geniş bir çalışmayı sayfalarımıza
taşımaktan, sizlerle paylaşmaktan ve büyük bir sinemasal mirasın
genel fotoğrafını çekmekten gurur duyduk, umarız sizler de
beğenirsiniz...
1- Umut | Yönetmen: Yılmaz
Güney / 1970 / Aldığı puan: 361
Umut’ neden ‘En iyi film’dir? (Ercan Kesal yazdı)
1970’li yıllarda Türkiye giderek yükselen sosyal ve siyasal
altüst oluşun kucağındadır. Hükümetler ülkeyi yönetemez hale
gelmiş, toplumsal muhalefet ayağa kalkmıştır.
O günlerde sansürden geri çevrilen ‘Bebek’ filmini Lütfi Akad’la
yapmak isteyen Yılmaz Güney, Akad’dan olumsuz cevap alınca boynunu
büker ve “Öyle olsun ağabey, ben de gider başka bir şey yaparım”
der. “Ne yapacaksın?” diye sorar Lütfi Akad. “Kafamda bir şey var
ne zamandır, onu yaparım ben de, hoşça kal.”
Yılmaz Güney 3 ay sonra ‘Umut’ filminin negatifleriyle döner.
‘Umut’ filminin ilk gösterimi yapıldıktan sonra Ömer Lütfi Akad’ın,
Yılmaz Güney’i kucaklayarak şöyle dediği söylenir: “Bu bizim ilk
gerçekçi filmimiz.”
‘Umut’u benzersiz kılan öncelikle onun ‘Türkiye Sineması’nın ilk
gerçekçi filmi olmasıdır.
Her film yönetmenin kendi dünyasıdır. ‘Umut’ da öyle.
“Eve kırk lira bıraktıydım, çoluk çocuk açtır şimdi!” diyerek
kendini deliliğin kucağına bırakan ‘Arabacı Cabbar’ın, define
peşine düştüğü umutsuz hikâyesindeki dünya, Yılmaz Güney’in
Adana’sının ve Türkiye’nin fotoğrafıdır.
İyi film, güçlü filmdir. İnsan bu güçten etkilenmeli ve bu yüzden
harekete geçmelidir. Böyle filmler, sadece duyguları harekete
geçirerek insan ruhunu dönüştüren filmlerdir; ‘Umut’ gibi.
Hiç kimse ‘Umut’u seyrettikten sonra dünyaya filmden önceki
gözleriyle bakamaz çünkü.
İyi filmler insanın kalbinde kıvılcımlar çakar, ateş yakar. Ateş
dünyayı değiştirmiştir. İyi filmler de değiştirir. ‘Umut’u en iyi
film yapan da budur.
2- Yol | Yönetmen: Şerif
Gören / 1982 / Aldığı puan: 355
'Yol'u bu coğrafyadan geçen herkese... (Özcan Alper yazdı)
Hapishaneden bayram izni için dışarı çıkan beş karakterin dışarıdaki büyük hapishaneyle karşılaşma ve hesaplaşma hikâyesidir ‘Yol’. Ancak bu beş sıradan insanın özelinde adeta dönemin Türkiye’sinin portresini sunmuştur. Üstelik sinemada çok az örneği olacak şekilde anlatılmış büyük bir sinema eseridir. Bu yönü ile kendisi de yönetmen olan Yılmaz Güney’in senarist olarak başka bir yönetmenle (Şerif Gören) aynı zamanda ortaklaşa gerçekleştirdikleri büyük bir yapıttır. Aslında Oğuz Atay’ın hep yazmak istediği Türkiye’nin sinemadaki karşılığıdır bir nevi. Ve halen daha içinden çıkamadığımız coğrafyadaki en ilkel kabile kültürünün, hukukunun tüm temellerini görebildiğimiz bir tablodur aslında. Bu yönü ile belki de biz sinemacıların değil sadece, siyasetbilimcilerin, sosyologların, felsefecilerin de dönüp dönüp bakabilecekleri büyük bir yapıttır. Yakın geleceğimiz adına izlenmeye ve yorumlanmaya hep açık kalacaktır. Bu yüzden de zamanın ruhunu yakalayıp, zamanını ve coğrafyasını aşan bir yapıt olmayı sürdürmektedir.
3- Bir Zamanlar Anadolu'da | Yönetmen: Nuri Bilge
Ceylan / 2011 Aldığı puan: 283
Modern western (Cansel Elçin yazdı)
Sergio Leone’nin filmlerine göz kırparak ülkemizin geleneklerini ve bürokrasisini bir aşk cinayeti üzerinden anlatır ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’. Çekimleri, oyunculukları, genel atmosferi onu evrenselleştirmiştir. Polis arabalarının uzaktan gelip bize yaklaşıp toplanarak içinden çıkan memurların çeşme başı konuşmasıyla başlayan filmin bu ilk sahnelerinden birini hiç unutmayacağım. Hemen Anadolu’da geçecek olan modern bir western filminde olduğumu anladım. Bir de diyaloglarda usta Ercan Kesal Abimiz var tabii. Sofra sahnesi zihinlerimize kazınmıştır. Teşekkürler Nuri Bilge Ceylan.
4- Muhsin Bey | Yönetmen: Yavuz
Turgul / 1987 Aldığı puan: 278
Bitmeyen umudumuzdur ‘Muhsin Bey’ (Cem Yılmaz yazdı)
‘Muhsin Bey’ sinema salonlarında çok ama çok az Türk filmi görebildiğimiz o kısır yıllarda vizyona çıkmıştı... Ben 14 yaşındaydım... Arzu Film külliyatına ezberdim... Video dönemine pek tenezzül etmediğimi hatırlıyorum. Orada bizlik bir şey yoktu. 86-87’de yalnızca film değil seyirci de çok azdı, asıl acıklı olan buydu... Video dönemi kasıp kavuruyordu... Ve nasıl ki ‘Eşkıya’ 90’ların ikinci yarısına merhem olduysa, sinemaya çıktığı senede de ‘Muhsin Bey’ içerik ve performans kalitesiyle biz genç sinemaseverleri çok mutlu etmiş, umut olmuştu. Beyoğlu’nda zor bela izlemiştim, az kaldı vizyonda galiba. Festivalden sonra bir daha vizyona girmişti ama yanlış hatırlıyor olabilirim... Yavuz Turgul, Şener Şen hayranlarını bugüne süren uzun bir maceraya hazırladı bu film. Kaya gibi sağlam hikâyesi, duygusu hep aklımdadır. Çok severim. ‘Muhsin Bey’, bitmeyen umudumuzdur, derstir...
5- Sevmek Zamanı | Yönetmen: Metin
ERKSAN / 1965 Aldığı puan: 254
Tadilat için gittiği evin duvarında asılı fotoğraftaki kıza âşık
olan bir adamın hikâyesi. Metin Erksan imzalı yapım, hâlâ
hatıralardaki yerini koruyan muhteşem başyapıttır.
6- Susuz Yaz Yönetmen: Metin
Erksan / 1963 Aldığı puan: 231
7- Selvi Boylum Al Yazmalım | Yönetmen: Atıf
Yılmaz / 1978 Aldığı puan: 221
Malum, sevgi emektir... (Murat Özer yazdı)
Türkan Şoray ‘en güzel’dir ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’da, Kadir İnanır’sa ‘en yakışıklı’. Her ikisinin oluşturduğu ‘bütün’, İlyas ile Asya’nın aşkını inandırıcılığa taşır, izleyiciyi de mendillerine başvurmaya kadar götürür. Asya’nın kendisine yönelttiği “Sevgi nedir?” sorusuysa gene genç kadının cümlesiyle cevaplanır: “Sevgi emektir.” Bu filmin sloganı budur, Cengiz Aytmatov’un ruhundan süzülüp alınır. Yazarın ‘insan’ı bulma arayışına ortaklık eden Atıf Yılmaz-Ali Özgentürk ikilisi, arayışa son noktayı koymayı başarır bu cevapla. Bunu “İnsan budur” diye yorumlamak da mümkündür, her türlü iyi ve kötü özellikleriyle insan budur gerçekten de.
8- Sürü | Yönetmen: Zeki
Ökten / 1978 Aldığı puan: 211
Kıskandığım tek film (Şerif Gören yazdı)
Filmi Yeni Ar Sineması’nda (sonradan Sinepop oldu) seyretmiştim. Çok beğendim, gittim Zeki Ökten’i buldum, “Kalk ayağa” dedim ve ekledim: “Hayatımda ilk defa bir filmi kıskanıyorum”... Sonra da alnından öptüm.
9- Vesikalı Yarim | Yönetmen: Lütfi
Akad / 1968 Aldığı puan: 205
Aşılamamış noktalardan biri... (Görkem Yeltan yazdı)
Ömer Lütfi Akad beğendiğim ve sinemadaki duru yolculuğunu ilgiyle ve her defasında şaşırarak izlediğim bir yaratıcı. Bu filmde kurduğu dünyanın şiirler ve öyküler arasından çıkmış gibi duran çizgisi, o çizginin gerçeklikle ele alınışı, filmdeki oyunculuk gücünün etkileyiciliği, gölgeli siyah-beyazlığın şarkıların içinde gezinişi tesiri altında tutuyor beni en çok. ‘Vesikalı Yârim’ farklı yaşlarda belki de farklı olarak izleyip her defasında beni etkisi altında tutan bir film. Sinemamızdaki aşılamamış noktalardan biri olduğunu düşünüyorum.
10- Masumiyet | Yönetmen: Zeki
Demirkubuz / 1997 Aldığı puan: 161
Tutkulu bir aşkın ifadesi olan bu Zeki Demirkubuz şaheseri, o
unutulmuz monolog sahnesiyle hem zihinlerimizdeki hem de sinema
tarihimizdeki yerini çoktan almıştır.
11- Anayurt Oteli | Yönetmen: Ömer
Kavur / 1987 Aldığı puan: 158
İşte sinemanın mucizesi (Tülin Özen yazdı)
Bir film var, izliyorum ama çocuğum daha, anlamama imkân yok. Çakılıp kalıyorum karşısında. Işığı, atmosferi, oyuncuları, onların taşıdığı yükü, gizemi, kasveti, yalnızlığı, bekleyişi, artık beklemeyişi ve oteli ve odaları ve yatakları... Hepsi neden ve nasıl kazınır, hiçbir şey anlamayan bir çocuğun aklına? Sinemanın mucizesi... Hele yıllar sonra kitabını okuyunca ve sonra filmi bir daha izleyince... Ve bütün edebiyat uyarlamalarından çok korkarken...
12- Gelin - Düğün - Diyet | Yönetmen: Ömer Lütfi
Akad / 1973-1974 Aldığı puan: 130
Ömer Lütfi Akad’ın bu üç harika filmi, taşradan kente göçün
yarattığı artçı sarsıntıların izini sürer: Bir yandan ataerkil
düzenin baskısı, öte yandan ‘geçim derdi’ denen bir belanın
varlığı. ‘Göç üçlemesi’, sinemamızdaki en kıymetli sosyolojik
ifadelerdendir.
13- Eşkıya | Yönetmen: Yavuz
Turgul / 1996 Aldığı puan: 87
Seyirciyi salonlara döndüren film (Ata Demirer yazdı)
Televizyon ve diğer faktörler neticesinde ölüm uykusuna yatmış olan sinema seyircisini tekrar salonlara çekmiştir. Bir çeşit Türk Rambo’sudur ve çok inandırıcıdır. Duygusu seyirciye çok hızlı geçen oyunculuklar barındırır. Ve bence müzik-resim uyumunun en iyi örneğidir. ‘Fırat Türküsü’ olmadan ‘Eşkıya’yı düşünemiyor insan! O kadar uyumlu. Ve tabii senaryosu da çok sağlamdır...
14- Kış Uykusu | Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan /
2011 Aldığı puan: 85
Cannes’dan ‘Altın Palmiye’yle dönen ‘Kış Uykusu’, üç ana karakterin
etrafında gezinse de temel olarak ‘Aydın ahlakı, vicdanı ve
refleksleri’ üzerine bir hesaplaşma filmidir.
15- Uzak | Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan /
2002 Aldığı puan: 81
Hayallerinin peşinde İstanbul`a gelen Yusuf’la, evine yerleştiği
fotoğrafçı akrabası Mahmut`un öyküsü... Muhteşem kar görüntüleri
eşliğinde hüzünlü bir yalnızlık senfonisidir ‘Uzak’.
16- Züğürt Ağa | Yönetmen: Nesli Çölgeçen /
1985 Aldığı puan: 80
Yıkılmaya yüz tutmuş bir sistem içinde hâlâ eski haşmetli günlerini
yaşadığını düşünen bir ağanın trajikomik hikâyesi. Kabuk değiştiren
dinamiklerin de ifadesidir ‘Züğürt Ağa’.
17- Kader | Yönetmen: Zeki Demirkubuz /
2006 Aldığı puan: 76
‘Masumiyet’in öncüsü, hikâyenin hareket noktasıdır ‘Kader’.
Neredeyse aynı oranda sevilmiş, sinemaseverin yüreğine ve zihnine
işlemiştir.
18- Gurbet Kuşları | Yönetmen: Halit Refiğ /
1964 Aldığı puan: 69
Sinemamızda bir başka taşradan kente adım atan ve kaygan zeminde
ayakta kalmaya çalışanların ‘derin’ öyküsü.
19- Tabutta Rövaşata | Yönetmen: Derviş Zaim /
1996 Aldığı puan: 65
Asla ölmeyecek bir film... (Onur Ünlü yazdı)
Hikâyeye yaklaşım biçimi olarak zamanının ötesinde bir çalışma. O sertliğin içinde başkarakterine saf tutmayı başarmış bir film. Bu açıdan iyi yazılmış ve iyi oynanmış bir başkarakteri olan bir film. Belli ki çekim şartları oldukça zorlu fakat bunu dert etmeyerek durumu kendi lehine çevirmiş bir film. Güçlü duygusunu filmin tamamına yaymış bir film. Hayatla ilişkisi çok güçlü olduğu için asla ölmeyecek bir film.
20- Otobüs | Yönetmen: Tunç Okan /
1974 Aldığı puan: 62
Bir otobüsle Anadolu’nun bağrında İsveç’e ‘ekmek parası’ için giden
dokuz işçinin simgelerle örülü hikâyeleri.
Listenin tamamına BURADAN ulaşabilirsiniz.