Medyanın savaş muhasebesi
Irak'ta, silahlar şimdilik sustu. Düzenli ve düzensiz ordular,
nöbet değişimi ve silah temizlemekle meşgul. Ama propaganda
savaşında, dur durak yok. O savaşın silahları hiç yorulmaz. Zaman
zaman tutukluk yapar, o kadar. O savaşın cephaneliklerinde mermi
hiç tükenmez.
Ancak, muharebe günlerinde propaganda güçlerinin kitlelere ve
düşman kampa yönelttikleri silahlar, şimdi birbirlerine dönmeye
başladı. Geçen savaşta da böyle olmuştu. Amerikalılar İngilizleri,
İngilizler Amerikalıları suçlamışlardı. Tüm dünyanın, antenlerini
yönelttiği 'bilgi ışınları' şimdi birbirlerine ateş etmeye
başladı.
İlk salvo BBC'den... Savaş boyunca yaptığı yayınlarla, Blair
hükümetinin borazanı gibi davranmakla suçlanan ve 'Blair
Broadcasting Corporation' diye anılmaya başlanan dünyanın en ünlü
yayın kuruluşu, bir yandan kendini 'Her iki taraf da (hükümet de,
savaş karşıtları da) şikâyet ediyor, demek ki doğruyu yapmışız'
diye komik biçimde savunmaya çalışıyor. Savaş karşıtı göstericileri
'suç işlemişcesine' eleştiren, Murdoch gazeteleriyle paralel bir
üslupla, işgal güçlerinin Irak'ı 'özgürleştirmeye
gittiği' yalanını dillendiren BBC, İngiliz askeri birliklerinin
'her gittikleri yerde çiçekler ve sempatiyle karşılandıkları'
izlenimini vererek, harekât boyunca o ünlü tarafsızlığını defalarca
ihlal etti.
Bağdat'tan bildiren muhabirinin haberine, sürekli olarak 'Irak
yönetiminin denetimi altında ve hareketleriyle söyledikleri
sansürlenmektedir' uyarı notunu iliştirirken, silahlı kuvvetlerle
seyahat eden 'embedded' muhabirlerinin sanki başka bir kısıtlamaya
tabi olmadığını ima edecek biçimde, sadece 'Bulundukları mevkii
bildirmelerine izin yok' ifadesiyle yetindi. Oysa ki, asıl o
muhabirler 'hükümetin ve silahlı kuvvetlerin talimatları ve
emirleri doğrultusunda hareket etmek' üzere taahhütname
imzalamıştı.
'Düşman' tarafının her söylediği 'iddia', ABD-Britanya komutanları
ve siyasetçilerinin her sözü, 'açıklama' veya 'beyanat' olarak
sunuldu. Ünlü 'BBC kuşkuculuğu' ve birkaç bağımsız kaynaktan
doğrulatma ilkesi, uçup gidiverdi.
Binlerce örnek sıralanabilir ama, harekâtın 'zafer' gününde birkaç
düzine Iraklının Amerikan askerlerinin çabasıyla gerçekleştirdiği
heykel yıkma eylemi 'tarihi' bir olay olarak öne çıkarılırken,
binlerce Iraklının günlerdir sürdürdüğü işgal karşıtı gösteriler
bir keresinde 'küçük bir azınlığa' mal edilmek bile istendi.
Heykelin yıkıldığı ve anlaşılan BBC'ye göre 'Irak'a özgürlük
geldiği' gün, siyasi haberler editörü Andrew Marr, "Blair, hem
savaşın gerekçesi hem de sonucu konusunda haklı çıktı" yorumu
yaparak iyice 'tüy' dikti.
En önemli gerekçesi, yani kitle imha silahları meselesi (bu yazıyı
yazdığımız saatlerde) hâlâ kanıtlanmayı beklerken, 'sonuç'
konusunda Bush ve Blair bile, hâlâ kesin bir şey söylemiş
değil.
İşte, o BBC'nin Genel müdürü, Blair'in yakın dostu Greg Dyke da,
Londra Üniversitesi'nde geçen hafta bir konferansta, ABD televizyon
kanallarını
'milliyetçilik' ve 'sorgusuz sualsiz devlet yanlısı yayın yapmak'la
suçlayarak, kendilerini aklamaya çalışıyor. Fox, CNN, ABC, NBC'yi
yerin dibine batırıyor, İngiliz medyasını da 'Amerikanlaşma'
konusunda uyarıyordu.
SİLAHLAR SUSTU PROPOGANDA SAVAŞI DEVAM EDİYOR
Medyatava.net BBC Direktörü Greg Dyke´nin Amerikan televizyonlarına yüklendiğini ancak BBC´nin de savaş yayınları nedeniyle farklı tarafların eleştirilerine maruz kaldığını yazmıştı. NTV ve CNBC-e televizyonlari ile NTVMSNBC haber portalının Londra Londra muhabiri Zafer Arapkirli Radikal´e yazdığı yazıda durumu, ´Silahlar sustu ama propoganda savaşında durdurak yok´ diye yorumluyor.
Sıradaki Haber İçin Sürükleyin