SİLAHLAR SUSTU PROPOGANDA SAVAŞI DEVAM EDİYOR

Medyatava.net BBC Direktörü Greg Dyke´nin Amerikan televizyonlarına yüklendiğini ancak BBC´nin de savaş yayınları nedeniyle farklı tarafların eleştirilerine maruz kaldığını yazmıştı. NTV ve CNBC-e televizyonlari ile NTVMSNBC haber portalının Londra Londra muhabiri Zafer Arapkirli Radikal´e yazdığı yazıda durumu, ´Silahlar sustu ama propoganda savaşında durdurak yok´ diye yorumluyor.

Google Haberlere Abone ol
SİLAHLAR SUSTU PROPOGANDA SAVAŞI DEVAM EDİYOR

Medyanın savaş muhasebesi



Irak'ta, silahlar şimdilik sustu. Düzenli ve düzensiz ordular, nöbet değişimi ve silah temizlemekle meşgul. Ama propaganda savaşında, dur durak yok. O savaşın silahları hiç yorulmaz. Zaman zaman tutukluk yapar, o kadar. O savaşın cephaneliklerinde mermi hiç tükenmez.

Ancak, muharebe günlerinde propaganda güçlerinin kitlelere ve düşman kampa yönelttikleri silahlar, şimdi birbirlerine dönmeye başladı. Geçen savaşta da böyle olmuştu. Amerikalılar İngilizleri, İngilizler Amerikalıları suçlamışlardı. Tüm dünyanın, antenlerini yönelttiği 'bilgi ışınları' şimdi birbirlerine ateş etmeye başladı.

İlk salvo BBC'den... Savaş boyunca yaptığı yayınlarla, Blair hükümetinin borazanı gibi davranmakla suçlanan ve 'Blair Broadcasting Corporation' diye anılmaya başlanan dünyanın en ünlü yayın kuruluşu, bir yandan kendini 'Her iki taraf da (hükümet de, savaş karşıtları da) şikâyet ediyor, demek ki doğruyu yapmışız' diye komik biçimde savunmaya çalışıyor. Savaş karşıtı göstericileri 'suç işlemişcesine' eleştiren, Murdoch gazeteleriyle paralel bir üslupla, işgal güçlerinin Irak'ı 'özgürleştirmeye
gittiği' yalanını dillendiren BBC, İngiliz askeri birliklerinin 'her gittikleri yerde çiçekler ve sempatiyle karşılandıkları' izlenimini vererek, harekât boyunca o ünlü tarafsızlığını defalarca ihlal etti.

Bağdat'tan bildiren muhabirinin haberine, sürekli olarak 'Irak yönetiminin denetimi altında ve hareketleriyle söyledikleri sansürlenmektedir' uyarı notunu iliştirirken, silahlı kuvvetlerle seyahat eden 'embedded' muhabirlerinin sanki başka bir kısıtlamaya tabi olmadığını ima edecek biçimde, sadece 'Bulundukları mevkii bildirmelerine izin yok' ifadesiyle yetindi. Oysa ki, asıl o muhabirler 'hükümetin ve silahlı kuvvetlerin talimatları ve emirleri doğrultusunda hareket etmek' üzere taahhütname imzalamıştı.

'Düşman' tarafının her söylediği 'iddia', ABD-Britanya komutanları ve siyasetçilerinin her sözü, 'açıklama' veya 'beyanat' olarak sunuldu. Ünlü 'BBC kuşkuculuğu' ve birkaç bağımsız kaynaktan doğrulatma ilkesi, uçup gidiverdi.

Binlerce örnek sıralanabilir ama, harekâtın 'zafer' gününde birkaç düzine Iraklının Amerikan askerlerinin çabasıyla gerçekleştirdiği heykel yıkma eylemi 'tarihi' bir olay olarak öne çıkarılırken, binlerce Iraklının günlerdir sürdürdüğü işgal karşıtı gösteriler bir keresinde 'küçük bir azınlığa' mal edilmek bile istendi.

Heykelin yıkıldığı ve anlaşılan BBC'ye göre 'Irak'a özgürlük geldiği' gün, siyasi haberler editörü Andrew Marr, "Blair, hem savaşın gerekçesi hem de sonucu konusunda haklı çıktı" yorumu yaparak iyice 'tüy' dikti.

En önemli gerekçesi, yani kitle imha silahları meselesi (bu yazıyı yazdığımız saatlerde) hâlâ kanıtlanmayı beklerken, 'sonuç' konusunda Bush ve Blair bile, hâlâ kesin bir şey söylemiş değil.
İşte, o BBC'nin Genel müdürü, Blair'in yakın dostu Greg Dyke da, Londra Üniversitesi'nde geçen hafta bir konferansta, ABD televizyon kanallarını
'milliyetçilik' ve 'sorgusuz sualsiz devlet yanlısı yayın yapmak'la suçlayarak, kendilerini aklamaya çalışıyor. Fox, CNN, ABC, NBC'yi yerin dibine batırıyor, İngiliz medyasını da 'Amerikanlaşma' konusunda uyarıyordu.

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin