MedyaTava / Betül Yiğit
MedyaTava'ya konuşan "San Francisco Kafası" kitabının yazarı ünlü oyuncu İrem Altuğ; kitabı nasıl yazdığını, neden San Francisco'da geçtiğini ve daha fazlasını anlattı. Altuğ, "San Francisco Kafası, Amerika’da yaşarken başımdan geçen anıları kaleme dökerek başladı. Fikrine güvendiğim kişilere yazdıklarımı yolladım olumlu eleştiriler gelince daha çok heveslendim ve içine kurgu da katarak kitabı oluşturdum" dedi.
Neden San Francisco Kafası?
İsmi editörümüz buldu aslında. Kitaptaki hikayelerin hemen hepsinde muzip ve matrak bir dil kullandım, tam da yirmili yaşlardaki konuşma ve düşünme tarzımı korumaya çalıştım, haliyle içinde argo da var. O nedenle bu ismin kitaba uygun olacağına karar verdik.
Kitapta başınızdan geçen onlarca olay var. Evlilik, oyunculuk, dansözlük hatta dilencilik… Bunların hepsi gerçekten yaşandı mı?
Kitabı hem yaşadığım hem de yaşasaydım nasıl olurdu diye hayal ettiğim olayları düşünerek yazdım. Bir kısmı kurgu bir kısmı gerçek ama hangisi hangisidir buna okuyucular karar versin.
Kitapta fazlaca aşka yer vermişsiniz? Aşk sizce çok mu önemli? Hayatınızda aşk var mı, olmadan yaşayamıyor musunuz?
O yaşlarda aşkın tanımı farklıydı, aşkı karşı cinse duyduğum duygu olarak tanımlıyordum. Şimdi öyle bakmıyorum aşk kavramına, hayatta kendim kadar değer verdiğim her şeyin karşılığında aşk duyuyorum. Hayvanlarım mesela aşkın en güzel tanımı benim için. Ama şu an biriyle gönül ilişkim var mı diye soruyorsanız, yok.
Hayvan sever olarak da tanınıyorsunuz, bu yanınızdan biraz bahsedebilir misiniz?
Sokak hayvanları yararına kurduğumuz Bir Pati Çetesi adlı derneğimiz var. Kitabın gelirlerinin yüzde on beşi derneğimize geliyor, Mona yayınları böyle bir jest yaptığı için çok mutluyuz. Kendi sahiplendiğim üç kedim ve bir köpeğim var, onun dışında birkaç senedir sokaktan kurtardığımız dostlarımızı sahiplendirene kadar kendi imkanlarımla geçici yuvalık yapıyorum. Şimdiye kadar üç hamile kedi doğdu evimde ve sayısız dostumuza misafirlik ettim.
Kitapta çok defa kendinize ‘’cahil’’ yakıştırması yapmışsınız, bu yanınızı nasıl aştınız?
O yaşlarda herkes kadar ve belki de herkesten fazla bildiğimi sanarak yaşamanın cezasını çeke çeke öğrendim. Sophokles’in bir lafı var, tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir diye. Bunu kabul ettiğim anda cehaletimden sıyrıldım sanırım.
Okuyucular bu kitabı sizce neden almalı?
Yarı kurgu, çokça gerçek ve bence oldukça matrak olan bu kitapta, on dokuz yaşında hayal dünyasının ve Amerikan rüyasının cazibesine kapılan genç bir İrem’in maceraları var. Cebinde 300 dolar ve yanında en yakın arkadaşı ile dünyanın öbür ucuna hiçbir plan yapmadan gitmeye cesaret edecek kadar yürekli, hayallerinin tepe taklak olmasına rağmen yola devam edecek kadar azimli, aynı hataları tekrar edecek kadar cahil bir genç kızın anıları. Bir yanda aşk, bir yanda oyunculuk sevdası, bir yandan da hayatta kalma mücadelesi içinde var olmaya çalıştığım yıllar. Özellikle yurt dışına gitmek isteyen gençlerin ve gencecik bir oyuncunun hayatını merak edenlerin bir çırpıda okuyacaklarına inanıyorum.
Oyunculuk kariyerinizden bahsediyorsunuz kitapta, baktığınız zaman kariyerinizde hem cesur sahnelerin olduğu projeler var hem de son dönemde çok popüler olan Çukur dizisi var. Sizi en çok heyecanlandıran roller hangileri oluyor?
İşimi severek yapıyorum, beni zorlayacak sahneler olduğunda daha çok heyecanlanıyorum. Oynadığım karakterlerin birbirinden farklı olması hoşuma gidiyor. Özellikle bir rol diğerinden fazla önemli olmadı ama farklı olmasına özen gösterdim.
Çağla Ural son kitabı “Sultanla Son Dans”da sürgünde büyüyen Şehzade Cem’in hikâyesini anlattıRöportaj