SAKIZ ÇİĞNENEN ÜLKELERDE DEMOKRASİ

Neslihan Acu'dan tiyatro krizi üzerine bir yazı. Nagehan Alçı'nın "örtülü tiyatro" yazısındaki rahatsız edicilik... ve Sümeyye Erdoğan'ın Facebook'ta çıkan mektubundaki sakız çiğneme özgürlüğü meselesine eleştirel bir yaklaşım...

Google Haberlere Abone ol
SAKIZ ÇİĞNENEN ÜLKELERDE DEMOKRASİ

Tiyatro krizi diyip geçmemeli.


Olaylara nasıl yanlı, nasıl sübjektif bakıldığını gösteren önemli bir örnek...


Dün her yerde Sümeyye Erdoğan’ın Facebook’ta yayınlanan mektubu vardı.



Mektupta önce neden en ön sırada oturduğuna dair –hiç de gereği olmayan- bir açıklama yapıyor. (İkimiz de başörtülüyüz ve bir tek orada yer kaldığı için en öndeyiz)


Bir Başbakan kızı bu ülkede protokoldan başka yere oturtulmaz, hepimiz biliriz. Ayrıca o kadar kötü bir şey de değil bu. Protokol sıraları bunun için var zaten. O yüzden mektubuna bu açıklamayla giriş yapması pek içtenlikli bir tavır olmamış bence.


Sümeyye Erdoğan mektubunda özet olarak, kendisi ABD yaşam tarzına alışık olduğu için tiyatro izlerken sakız çiğnemenin gayet normal bir şey olduğunu söylüyor. Tiyatroda oyuncu Tolga Tuncer’in sakız olayına takmış olmasını eleştiriyor (…kimse de bana kalkıp tiyatroda normal bir şekilde sakız çiğnemenin oyuncuya saygısızlık olduğunu söylemesin! Biraz dünya görmelerini tavsiye ederim!) ve sonra da meseleyi kendince açıklıyor: “Zaten adam aslen sakıza değil, başörtüsüne takmıştı”


 


Bu satırlar üzerinden birkaç eleştiri..


ABD’de “sakız olayı” bambaşka bir şeydir benim bildiğim. Orada tiyatroda, konserde, bir tv şovunda, Oscar alındığında ödül konuşması yaparken vs sakız çiğnenebilir ama aynı şekilde Başkan’ın karşısına çıktığınızda da sakız çiğneyebilirsiniz. Amerikalıların adetleri bizimkinden epey farklı yani...


Türkiye’de de bir Başbakanın, bir devlet büyüğünün karşısında azarlanma korkusu olmadan sakız çiğneyebildiğiniz gün, tiyatroda sakız çiğnemenin gayet normal bir şey olduğundan söz edilebilir.


Oysa Türkiye gibi ülkelerde devlet büyüklerinin karşısında değil sakız çiğnemek, vatandaş olarak onların karşısına çıkabilmek bile mümkün değildir. Yöneten ve yönetilen arasında uçurumlar vardır.


Bir demokrasinin ne kadar ileri olduğunu anlayabilmek için, ülkeyi yönetenlerle vatandaş arasındaki mesafeye bakmak yeterlidir. Şayet bir ülkede bir bakan, bir devlet yetkilisi, herhangi biri gibi biletini alıp tiyatroya ya da bir gösteriye gidiyorsa ve kimse de ona tapınmıyorsa, önünde iki kat olmuyorsa, orada ileri bir demokrasi var denebilir.


Oysa bizde yönetenler her yere korumalar ordusuyla ve büyük tantanayla giderler.


Kısacası, Sümeyye Erdoğan’ın sakız çiğneme özgürlüğünün var olduğunu söylediği ülkelerde başka özgürlükler de vardır.


Bu durumu da mektubunda ifade etmesini isterdim ben şahsen.


 


Gelelim Nagehan Alçı’nın yazısına.


Okurken gerçekten çok gerildim. Çünkü mantık hatalarıyla dolu ve bir gazetecide olması gereken objektiflikten eser miktarda bile olmaması nedeniyle çok rahatsız edici bir yazı.


İlk sorum şu: Sayın Alçı, oyuncu Tuncer’in başörtüsüne taktığını, başörtüsü alerjisi olduğunu nereden anlamıştır?


Ya gerçekten “sakız”a taktıysa?


Alçı’nın yazısında öyle kesin ifadeler var ki, adeta sayın Tuncer’in beyninden bildiriyor durumu. Kendisiyle konuşmaya ne hacet, değil mi!


 



Başörtüsü takanların, başörtüsü takmayanlara yönelik “bize takıyorlar” hırçınlığından hakikaten sıkıntı bastı bana.


Nagehan Alçı gibi yazarların da onların sözcüsü rolüne soyunmalarından!



Asıl ayrımcılığı, düşmanlığı kendilerinin yaptığının farkında değiller mi?


 


Evet, otobüslerde sokakta tiyatroda falan başörtülülere düşman gibi bakan bazı kendini bilmezler var.


Ama onlar yüzünden tüm laikleri (laiklik kavramını da iyice çarpıtarak!) aşağılamak ya da dinle ilgisi olmayanları kafadan başörtüsü düşmanı ilan etmek ne demektir?


Hele de bir gazeteci yapar mı bunu?


Ayıp oluyor ama.


 


Üstelik yazının bir yerinde Tolga Tuncer’den bahsederken, “Behzat Ç’de de oynuyormuş bu arkadaş!” diye yazmış.


So what yani sevgili Nagehan Alçı?


Behzat Ç’de oynamak da bir tür suç haline mi geldi biz farkında olmadan?


 


Önemli not: Facebook'taki mektubun Sümeyye Erdoğan'a ait olmadığı iddia edildi sonradan ve mektup kaldırıldı. Ben Nagehan Alçı'nın yazısından hareket ettim. Alçı yazısında o mektuptan yola çıktığı için, ben de mektupla ilgili kritiğimi yazdım.


 


NESLİHAN ACU


neslidost@gmail.com


 

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin