Lily Allen, heyecanla beklenen ikinci albümünde dümeni ska’lardan, reggae’lerden elektro pop’a vurmuş, doğrusu bunu da üstüne bir güzel yakıştırmış.
Erkek arkadaşları ve ilişkiler hakkında kâh kaşı çatık, asabı bozuk, kâh gülmeceli güldürmeceli, şöhretler âlemine, Bush ve avanesine bol giydirmeceli dizeler kaleme almış. 2000’ler İngiltere’sinin cibilliyetli starıyla “It’s Not Me, It’s You” albümü vesilesiyle Word, Spin, The Sun, Telegraph, Times görüşmüş.
2008 eylülünde, GQ dergisinin ödül töreninde birlikte sunuculuk yaptığın Elton John’a kameralar önünde siktir çekmen epey sansasyon yarattı. Pişman mısın? Elton John’la barıştın mı?
Lily Allen: Elton John, o kalabalığın önünde sarhoş olduğumu ima edince sigortalarım attı. Büyütülecek bir şey değil. Her gün birilerine siktir çekiyorum. Elton John da büyütmedi zaten, olgun bir insan çünkü. Ayrıca, onunla küsmemiz söz konusu olamaz, menajerim Elton’un ortağı, kazancımın yüzde 15’i ona gidiyor. (gülüyor)
Müzik endüstrisine öfkeli misin?
Hem de nasıl! Geçenlerde Mick Jagger’la yemek yiyorduk, ona da siktir çektim, “senin gibi götoşlardan nefret ediyorum” dedim.
Mevzu neydi?
Müzik endüstrisi! Hiçbir zaman onlar kadar kazanamayacak olmamın beni sinir ettiğini söyledim. O da, “biz müziğe başladığımızda ortada para yoktu ki, sonra 1970’lerde, ‘80’lerde bir patlama oldu, şimdi yine başladığımız noktaya döndük” dedi. Kafama takılan şu: Ünlüyüm, plaklarım çok satıyor, peki niye zengin değilim? Plak şirketlerinden uzak durmak lâzım. En iyisi “do it yourself”, kendin pişir, kendin ye! Music Week dergisinde şirketin patronuyla yapılan bir söyleşi okudum, adam benden bir ürünmüşüm gibi bahsediyor, üstelik ucuz bir ürün. Midem bulandı. Bundan önceki albümüm (“Allright, Still”, 2006) iki buçuk milyon sattı, bana 50 bin sterlin verdiler. Yeni albümde biraz daha cömert olmalarını beklerdim, ama ne gezer! Geçenlerde şirketin zoruyla Paris’e gittim, promosyon tantanası için. İki yıldızlı bir otelde yer ayırtmışlar. Yirmi yıl önce olsaydı Ritz’de kalırdım, masamda beş gram kokain, on buket çiçek bulurdum. (gülüyor)
Yeni kuşakların rol modeli olarak görülüyorsun. Bu durum senin için ne ifade ediyor?
Kimsenin rol modeli değilim. Kimsenin de beni ya da başka bir pop starını rol modeli olarak gördüğünü sanmıyorum. Zaten bu rol modeli lafı Daily Mail gibi gazetelerin uydurması. Genç kızların pop starlarına imrendiklerini sanmıyorum, zira pop starlığın insanı mahveden bir şey olduğunu görüyorlar. İmrendikleri şey, olayın para pul ve şaşaa tarafı. Amy Winehouse ya da benim gibi olmayı kim ister? İnsanlar görkemli partilere gitmek, bol para kazanmak istiyor, hepsi bu.
Eğer şarkıcı olmasaydın hangi işle uğraşmak isterdin?
Bir resim galerisinde ya da bir pastanede çalışmak isterdim. Asla bir ofiste çalışamazdım.
Muhafazakâr Parti’nin başkanı David Cameron’un Barack Obama’ya hediye ettiği dört albümden birinin “Allright, Still” olmasına ne diyorsun?
Akla ziyan bir hadise! Obama’nın onu dinleyip dinlemediğini çok merak ediyorum. Herhalde asistanları bir kenara atmıştır, kimsenin de aklına “neymiş bu” diye bakmak gelmemiştir. Yine de, şöyle bir sahnenin hayalini kurmadan edemiyorum: Obama uçakta gidiyor, kulaklığını çıkarıp karısına uzatıyor, “Michelle, şunu bir dinlesene, komik bir kız” diyor. (gülüyor)
Albümün ruh dünyasını nasıl özetlersin?
Şöyle söyleyeyim, “It’s Not Me, It’s You”daki bazı şarkılar beni gözyaşına boğdu. Bir bebek gibi ağlattı.
“It’s Not Me, It’s You”nun açılış şarkısı olan “Everyone’s At It”de, “ihtiyar politikacılardan çoluk çocuğa” herkesin narkotik maddeler kullandığını söylüyorsun. Bu şarkı çok ses getirdi, senin uyuşturucu madde propagandası yaptığını söyleyenler oldu.
Ben gerçeği dile getiriyorum. Ve maddeler konusundaki riyakârlığa dikkat çekiyorum. O konuda atıp tutan gazetecilerin alayı ya keş ya alkolik. Anlatılan hikâye şu: Maddeler kötüdür, insanı mahveder. Ya fahişe olursun ya tecavüzcü ya da torbacı. Bu doğru değil. Haftanın üç gecesinde kokain çekip ertesi sabah işine gücüne giden bir sürü düzgün insan tanıyorum. Madalyonun bu yüzünden bahseden yok. Ben maddelerin propagandasını yapmıyorum, sadece şunu söylüyorum: Haybeden sansasyon yaratmayın, hayatta maddeler diye bir gerçek var. Bazı insanlar maddeleri kötü kullanıyor, hepsi bu. Bazı insanlar da arabalarını kötü kullanıyor, kendilerini ve başkalarını öldürüyor. Ben madde kullanmıyorum. Kullanıyordum, bıraktım. Etrafımda kafayı bulmuş insanlar olunca pireleniyorum. Kafayı bulduklarına hemen uyanıyorum ve uyuz oluyorum. Hoşuma gitmediği halde kokaine takılmam da o yüzdendi. Herkesin kafasının iyi olduğu ortamda ayık olunca kendimi yalnız bir çocuk gibi hissediyordum.
İnsanların kafayı bulduklarını nasıl anlıyorsun?
Yüksek sesle kendilerinden bahsetmeye başladıklarında anlıyorum. Beni en çok rahatsız eden de o.
“Him” adlı şarkı tanrıyı konu alıyor. Dinle aran nasıl?
Din kafamı karıştırıyor. Katolik okulunda okudum, bize eşcinsellik kötüdür, zina kötüdür, maddeler kötüdür deniyordu. Ama annemin arkadaşları eşcinseldi, babamın gönül maceraları hiç eksik olmuyordu ve maddeler ortalıkta kol geziyordu. Çocukluğum iki arada bir derede geçti. Şu kadarını söyleyeyim, Hıristiyanlıktan hoşlanmıyorum.
Bir dinler sıralaması yapsan, Hıristiyanlığı nereye koyarsın?
Hinduizm kıyak bir din, onu kesin üst sıralara koyarım. Ama böyle bir sıralama tehlikeli olur, başım belaya girer.
“Fuck You” adlı şarkını George Bush’a hitaben mi yazdın?
George Bush’a dair bir şarkı olarak başladı, ama sonra daha genel bir yere gitti. Şunun gibi şeylere. (Blackberry’sindeki neo-Nazi graffitili duvar fotoğrafını gösteriyor) “Fuck You” tam da bu fotoğrafa sesleniyor.
“It’s Not Fair”de, sana orgazm yaşatmadığı için sevgilini terkettiğini söylüyorsun.
Orgazm meselesinde, bence erkekler kadar kadınların da kabahati var. Çünkü orgazm taklidi yapıyoruz ve erkekler de kendilerini yeterli hissediyor. Hakikat öyle değil tabii.
Ama gerçek orgazmla taklidi pekâlâ ayırt edilebilir.
Sen öyle san! Erkekler orgazmın gerçeğiyle sahtesini asla ayırt edemez.
Peki, insanın sevdiği, anlaştığı birinden “orgazm olamıyorum” diye ayrılması doğru mu?
Doğrudur demiyorum ki. Ama bana haz vermeyi düşünmeyen bir herife de katlanacak değilim. Kadınlar binlerce yıldır cinsel mutluluğu yaşamak istiyor, erkekler bunu anlamıyor bir türlü.
Ama vücudun hakkında duyduğun olumsuz duyguları milyonlarca insanla paylaşıyorsun.
Mahremiyetine çok düşkün bir insan değilim. Birçok insan kişisel mevzularının internette dolaşmasından dehşete düşer. Ben öyle değilim. Bloguma içimi döküyorum. Yazdıklarımı milyonlarca insan okusa da, benim için kişisel bir şey, bir iç dökme.
En son ne zaman kendini mutlu hissettin?
2007’nin başlarında, Ed’le yeni tanıştığım günlerde, jimnastik salonuna gidiyordum, biraz kilo atmıştım. Annemin evinde büyük bir parti vermiştim, herkesle sarmaş dolaştım. Normalde sarılmayı, kucaklaşmayı yatak haricinde beceremiyorum. Bir de 2007 noelinde çok mutluydum. Ed’le birlikte annemin evindeydik, kalabalık bir sofraydı, hindi yiyip çeşitli oyunlar oynamıştık. Herkesin kafası iyiydi. Hamileydim, ertesi yılın noelinde kucağımda bebeğim olacaktı. Hayatımda hiç o kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum. Bir daha o kadar mutlu olabilir miyim, bilmiyorum.
Derleyen: Yücel Göktürk
ROLL