Eyüp Can/HÜRRİYET
NEREDE “Telekulak Cumhuriyeti” manşetleri...
Nerede toplumsal tepki...
Nerede medya analizleri...
Kimse kusura bakmasın...
Madem çuvaldızı başkalarına batırıyoruz, iğneyi de kendimize
batıralım.
* * *
Geçen hafta emniyet çok önemli bir “Telekulak Operasyonu”na imza
attı.
Fakat maalesef konu “Rıdvan, Tanju’yu dinletmiş”e indirgendi.
İşin magazin kısmına itirazım yok.
Elbette Rıdvan Dilmen, Tanju Çolak’ı dinletmişse bu her anlamda
haberdir.
Ama ortada “Rıdvan, Tanju’yu dinletmiş”i aşan bir boyut var.
* * *
Bir kere Rıdvan dışında dinleme yaptıran işadamından sanatçısına
birçok kişi var.
Demek ki mesele Rıdvan’la sınırlı değil.
Diyelim ki Rıdvan bir sembol, iyi ama neyi sembolize ediyor...
1- Rıdvan gibi çok düzgün bir adamın düzgün olmayan işler
yapabileceğini...
2- Görüntü ile gerçeğin tam tersi olabileceğini...
3- Saplantılı ilişkilerin insana akıl almaz şeyler
yaptırabileceğini...
Evet, bunların hepsi söz konusu...
Fakat bu olaydan çıkarmamız gereken çok daha büyük iki ders
var...
Geçen hafta iyi tanıdığım ne kadar aklı başında insan varsa aynı
soruyu sordum...
“Farz edelim güvendiğin biri sana para karşılığı istediğin kişiyi
dinletebileceğini söyledi. Bir ihale öncesi rakibini... Bir kavga
sonrası sevgilin ya da karını... Şirket içi dengelerin sarsıldığı
bir zamanda yöneticini... Ne yapardın?”
Sıkı durun, soruyu bu şekilde sorunca hiç kimse gönül rahatlığıyla
“Asla böyle bir şey yaptırmazdım” diyemedi...
* * *
Türkiye yıllarca emniyet, asker ve istihbaratın yasal olmayan
dinlemelerini tartıştı.
Medya haklı olarak “Telekulak Cumhuriyeti” başlıkları attı.
Peki ama kamudan özele sıçrayan bu son telekulak operasyonu en az
birincisi kadar hatta tabana yayıldığı için ondan daha tehlikeli
değil mi?
Kamuda dinlemelere yasal anlamda daha sıkı çekidüzen verirseniz bir
şekilde “Telekulak Cumhuriyeti” olmanın önüne geçebilirsiniz...
İyi ama her sıkışan parasını ödeyip rakibini-sevgilisini
dinletebiliyorsa, Türkiye bir “Telekulak Toplumu”na dönüşmüşse
bununla nasıl mücadele edeceğiz?
Gelelim üzerinde yeterince durulmayan ikinci boyuta.
Gözaltına alınan dinleme çetesi bu işi nasıl bu kadar kolay
yapabiliyor?
Geçmişten gelen ilişki ve alışkanlıklarından dolayı...
Bugün şikâyet ediyoruz ama Türkiye’de dinlemenin yasal altyapısı
hiç yoktu.
Jandarma, emniyet ve MİT’te çalışan bir memur bile arayıp PTT’yi ya
da GSM şirketlerini istediği kişiyi dinletiyordu.
2004’te dinlemeler tek çatı altına alındı ve mahkeme iznine
bağlandı.
TİB’in kurulması tüm eksikliğine rağmen eskiyle kıyaslanmayacak bir
aşama...
Son operasyon bunu çok daha iyi gözler önüne serdi.
* * *
Hiç merak ettiniz mi “Kim bu çete, nasıl dinleme yaptırıyorlar”
diye.
Söyleyeyim, çoğu emekli polis...
TİB kurulmadan önce arıyorlardı Turkcell-Avea-Telsim’i istedikleri
kişiyi dinletiyorlardı.
İşin ilginci, yasal dinleme yetkisi emniyet, istihbarat ve
jandarmadan alınmış olmasına rağmen, bu kurumlardan emekli polis
düzeyindeki kişiler, eskiden kurdukları ilişkiler sayesinde GSM
şirketlerine istedikleri kişiyi dinlettirebiliyorlar...
Çünkü 6 yıl önce dinlemeler böyle yaptırılıyordu.
* * *
Beni fazlasıyla şaşırtan milyar dolarlık GSM şirketlerinin hâlâ bu
“eski usul ve ilişkilere” göz yumabiliyor olması.
Akıl alır gibi değil...
Nerede özel hayatın mahremiyeti, nerede güvenlik sistemleri, nerede
bu şirketlerin güvenilirliği?
Kimse kusura bakmasın...
Bu mesele “Rıdvan, Tanju’yu dinletmiş”in çok ötesinde...
Bir insan kırk yıllık arkadaşını neden dinletir?
Bir polis memuru milyar dolarlık GSM şirketini nasıl kullanır?