Reklamcılar boyaya bulandı, kamera karşısına geçti!

'Basına Renk Katanlar', Kırmızı Kampanyası için kamera karşısına geçti.

Google Haberlere Abone ol
Reklamcılar boyaya bulandı, kamera karşısına geçti!

Reklam sektörünün profesyonelleri, bu yıl 12. defa düzenlenecek olan Kırmızı Ödülleri’nin 'Basına Renk Katanlar' reklam kampanyası için CMYK (4 ana renk) renklerine bulandı.



Reklamda yaratıcılığı özendirmek, reklam ajanslarının, çalışanlarının, öğrencilerin ve reklamverenlerin başarılarını belgeleyip, ödüllendirmek amacıylan 2003 yılından bu yana düzenlenen Kırmızı’nın reklam kampanyasının ana konusu basının temel CMYK renkleri. 'Basına Renk Katanlar' söylemi ile 'yaratıcılığa önem veren, reklamverenlerin iş hedeflerine hizmet eden reklamlar yapan; reklamın etkinliği ve verimini artırmakta yaratıcılığı kullanan kreatifler' kastediliyor.



Bu yıl Filli Boya ana sponsorluğu ve Mikatur sponsorluğunda gerçekleşecek olan Kırmızı, 12 yıllık geçmişinde birçok kez sektörde çalışanları dahil eden kampanyalar yaptı. 



Başlarından aşağıya, kollarına CMYK renklerinde zararsız gıda boyaları dökülen kreatifler, çekim boyunca eğlenceli anlar yaşadılar.



İki gün süren çekimlere, Ayşe Bali, Can Faga, Engin Kafadar, Gökhan Erol, İlkay Gürpınar, Kerem Kanık, Kerem Özkut , Tuğbay Bilbay gibi Türkiye’nin önde gelen reklam ajanslarının executive kreatif direktörleri katıldı. 



"Basına renk katanlar kamera karşısında!" Galerisine Göz At



Reklamda yer alan kreatifler, kampanya ile ilgili düşüncelerini ve çekimler sırasında neler yaşadıklarını anlattı: 



Ayse Bali / Rafineri



Poster değeri açısından belki de bugüne kadar yapılmış en çarpıcı Kırmızı kampanyası. Sektör yaratıcılarının belli bir mesafeden görmeye alışkın oldukları isimlerin mesafesini sıfırlıyor. Görselin söz karşısında yenik düştüğü günümüz  Türk reklamcılığında, bir fikrin hiç söz olmadan da işleyebileceğini kanıtlıyor. Bir art direktör olarak, sanat yönetimi açısından ilham verici bu işin parçası olmaktan gurur duydum. Çekim sırasında litrelerce cyan ve magenta'nın kulak deliklerimi tamamen terk etmesi ertesi günü buldu. Fakat bu kadarcık zorluk, işi postla ve ilustrasyonla çözmeye çalışmak yerine, hiç üşenmeyip boya akıtan düzenekler üretmek, boyanın kıvamı için sayısız deneme yapmakla kıyaslandığında nedir ki?



Engin Kafadar / Geometry Global



"Basına renk katanlar "… Geceyi, gündüz yaptık uzun yıllar… Esasında her gün ilk günkü heyecan ile başlar… Hızlı geçer zaman iletişim dünyasında… Tecrübe konuşur ama geçmiş deneyimlerin yerine bugün bulduğunuz, bugün yayınlanan ilanlar yer alır hayatımızda… İlanın artık yerini başka mecralara bıraktığı bir dünya olduğu söylenir… Günün sonunda son bulduğunuz fikir kadar renk katarsınız hayata… Hayatınıza… Eğer iletişim sektöründe yaşıyorsanız. 



Kampanyanın kişileri ön plana çıkarmadan basına verilen değeri, bir basın ilanı için nasıl kafa yorulduğuna doğru örnek olduğunu düşünüyorum. Çekim sırasında boyanın tadına baktığım… CMYK değerlerini bu kadar iyi hissettiğim bir zamanı yaşamadım… Deneysel bir çalışmanın bu kadar başarılı olacağını emek harcayan kişilerin profesyonelliği ile paralel oldu.



Gökhan Erol / Medina Turgul DDB



Kırmızı’nın bu yıl yaptığı kampanya oldukça ilginç. “Basına renk katanların başına renk katılması” olarak özetleyebilirim. Bizler basına ne kadar renk katıyorsak, basın da bizim hayatımıza en az o kadar renk katıyor. Bu fikir de bunu oldukça iyi özetliyor. Çekimler çok eğlenceli ve çok zordu. Beni boyalardan koruması için üzerime giydiğim tulumu pek iyi giyememiş olsam gerek, sadece başıma değil, tüm vücuduma renk katıldığını söyleyebilirim.



Kerem Kanık / Titrifikir



Bizim meslek için eş dost hep şöyle der, “ah çok eğlenceli”.



Çünkü buzdağının görünen kısmı, yani reklam filmleri bu mesleğin en eğlenceli yeri.  Ama işin aslı tabi öyle değil. Kamera arkası, kameranın önüne göre daha zor. Sektör profesyonellerinin kamera önüne geçiyor olması Kırmızı’nın DNA’sında var. Ben bu seneki konsepti çok eğlenceli buldum. Ancak şunu söyleyebilirim ki, kameranın arkasında olmak, galiba daha kolaymış. Çekimle ilgili valla başımıza neler geleceğini bana telefonda söylediklerinde, ilk olarak aklıma sakallarım geldi. Acaba o boya sakallardan çıkar mı? Çıkmazsa rengarenk bi sakal bende nasıl durur? Hayır sakal artık reklamcı olmanın birinci kuralı olduğu için, kesmek zorunda kalma ihtimali oldukça korkutucuydu. Neyse ki böyle bir sorun yaşamadık. Üstelik, boyanın güzel bir tadı bile vardı. Artık boya da yemedik demeyiz!



Kerem Özkut / Concept



Kırmızı yıllar içinde sektör profesyonelleriyle bir arada var olan, güçlenen, gelişen bir yapı haline dönüştü. Bu nedenle bu kampanyanın da Kırmızı’nın DNA’sına uygun olduğunu, bir yandan da çarpıcı olmayı başardığını düşünüyorum.



Eğlenceli ve de doyurucu bir çekim oldu. Çekim süresince bol bol boya yedim. Hayatımın sonuna kadar içinde gıda boyası olan herhangi bir yiyecek tüketmeme gerek kalmadı sanıyorum.



TBWA CCO İlkay Gürpınar: “Sonucun tam olarak ne olacağını bilmeden, sadece akıllarımızda bir görüntüyle yola çıkmıştık”



Kampanya fikrinin hikayesini ve çekim sürecini anlatan TBWA CCO İlkay Gürpınar  “Kampanyanın kalbinde fikir olarak basın ilanının olmasını istedik. Mecra olarak basını ve basın ilanının gücünü öne çıkaracak bir yol aradık. Basın ilanlarının matbaada basılma biçiminden yola çıktık. Matbaada her hangi bir basın ilanı basılırken, biliyorsunuz dört ana renk CMYK renkler kullanılıyor. Bu renkler teker teker ilanın üzerinden geçerek ilanın orijinal renklerini oluşturuyorlar. Biz de Kırmızı Kampanyası’nda bu renkleri, ilanlar yerine, o ilanları hazırlayan kreatif direktörlerin üzerinden döktük. Kırmızı logosundaki ‘Basında en iyiler yarışıyor’ cümlesi zaten hem en iyi işler hem de o işleri yapan en iyi kreatifler anlamına geliyor. Yarışmanın varlık sebebinin de görsel bir anlatımı oldu böylece” dedi.



Çekim detayları ile ilgili olarak da “Öncelikle bir hayli meşakkatli bir çekimdi. Boyanın bulunması uzun bir vakit aldı. Boya bulunamadığı için neredeyse bu fikirden vazgeçmek üzereydik. Hem bu dört parlak renk kodunu çok iyi veren, hem kıvamı kuvvetli, hem de cilde zarar vermeyecek, yutulduğunda dokunmayacak bir boya içeriği gerekiyordu. Produksiyon şirketi 212 ve fotoğrafçımız Emre Doğru farklı boya tipleriyle çok sayıda deneme yaptı. Uzun araştırmalar sonucu aradığımız boya Türkiye’de bulunamadığı için, muhteviyatı yurtdışında hazırlandı ve 10 gün içinde Türkiye’ye getirtildi. 



Kurulan bir dörtlü akış sistemi ile boyalar gerçekten kreatif direktörlerin üzerinden akıtıldı. Bu, her seferinde doğaçlama bir akış ile farklı görüntülerin ve renk karışımlarının oluşmasına imkan tanıdı. Bizim çekim ile ilgili en beğendiğimiz konu zaten bu boyaların ilginç akış ve karışım biçimleri. Fotoğraf çekiminden sonra uzun bir retouch aşaması oldu. Art direktörümüz Kerem Şeşen dökülen boyaların yerleşimi ve dört ana rengin dengesi adına bu noktada, retoucher ile birlikte bir hayli uğraştı. 



İşin güzeli, fotoğraf çekimine kreatif direktörlerin mizaçları da yansıdı. Hepsi, kendi ruhuna ve karakterine özel ayrı pozlar ve boyanın dökülüşüne ayrı tepkiler verdi. Tahminimizden çok daha eğlenceli kareler ve görüntüler ortaya çıktı. Bazısı kahkaha atıyor, bazısı çok ciddi bakıyor, bazısı komik surat yaparken, bazısı kaşları çatıyor. Ama hepsi de kendine has ve orijinal pozlar oldu. 



Zorlu bir işti, boyalar döküldü, o boyalar yutuldu (!) yendi… Sonra silindi yıkandı, banyolar yapıldı… (Gerçekten prodüksiyon stüdyosunda banyo da yapmış olduk!). Biz de sonucun tam olarak ne olacağını bilmeden, sadece akıllarımızda bir görüntüyle yola çıkmıştık. Ama sonuç tahminimizden iyi oldu. Bu zorlu çekime katılımlarından dolayı tüm kreatif direktörlere tekrar ayrı ayrı teşekkür ediyoruz, Filmiyle, fotoğrafıyla hepimize güzel bir anı oldu diye düşünüyorum” açıklamasında bulundu.




Sıradaki Haber İçin Sürükleyin