Reha Muhtar'ın bugünkü yazısı:
Çok usta olabilirsiniz televizyonculukta... 20
yıl 30 yıl her canlı yayını bir türlü götürebilmiş, en tehlikeli
sularda sörf yapabilmiş, en kaygan buzlarda slalom zikzakları
çizmiş olabilirsiniz... Farketmez...
Her canlı yayın, bir başka sırat köprüsüdür...
İpin üzerindeki her gösteri, cambaz için, ölümle kalım arasındaki o
ince çizgidir...
***
Ahmet Çakar ve Erman Toroğlu’yla program yapmaya başladığımda “her
an herşeyin olabileceğini “ düşündüm elbette...
Fakat “her an herşeyin olabilmesinden hiç ürkmemiştim ki
ben...”
“Olursa olsun varsın” demiştim...
Yine de içten içe, hiç beklememiştim, bunca yıldır tanıştığım
insanlarla, böylesine bir “son”u...
İki hafta boyunca çok gergin günler, hiç unutamayacağım saatler
geçirdim...
40 yıllık okul arkadaşımın isteğiyle döndüğüm programda, “iki
yorumcunun, kurulmuş saatli birer bomba gibi üzerime geldiğini”
gördüm...
***
Birbuçuk saat, her an çıkacak bir çıngarı beklerken bir taraftan da
hiçbir şey olmamış gibi, canlı yayın konuklarıyla bağlantılar
halinde programı sürdürdüm...
Hem konuşmuyorlardı...
Hem de konuşturmamaya niyetliydiler...
O gün bir söz verdim...
Egoların patladığı o programların parasını, engelli sporculara
verecektim...
O programlardan tek bir kuruş almayacak, englli sporculara ortez ve
protez alınması için Yavuz Kocaömeroğlu’nun başkanrlık ettiği
Engelliler Vakfı’na bağışlayacaktım...
***
Doğrusu dün Kocaömeroğlu beni öğle yemeğine davet ettiğinde, o
paralarla 4 engelli sporcuya hayat verildiğini bilmiyordum...
Teker teker resimleriyle, dosyalarıyla ve yap0ılan yardımlarla
önüme serdi neler yapıldığını Yavuz Kocaömeroğlu...
O resimleri gördükçe, onlara takılan ortez ve protezleri
farkettikçe, boğazım düğümlendi, gözümden yaşlar sicim gibi akmak
istedi...
Kalabalık bir restoranın en civcivli öğle saatleriydi, ağlamamak
için yutkundum, yutkundum, gözümdeki yaşları düğüm yapıp
yuttum...
***
Hayat böyle bir şey...
En kötü olayı, isterseniz en mutlu olay haline
getirebiliyorsunuz...
“Allah kahretsin” dediğiniz bir olaydan, “Allaha şükür” dediğiniz
bir olay yaratabiliyorsanız, hayatın mucizesini yaşabiliyorsunuz
demektir...
Hiçbir para beni dünkü kadar mutlu etmedi...
Vermek almaktan daha büyük bir mutluluktur derler...
Bu sözü hiç unutmayın...
Mucize denilen şeyin şifresi bu sözcüktedir...
*****
SAĞ AYAĞI OLMAYAN GÖKHAN’A TAKILAN PROTEZ BACAK!..
Sekiz yıl önce sağ ayağını, tren raylarında geçirdiği kaza sonucu
dizaltından kaybetti Gökhan...
Sağ bacağının diz altı yok...
Ancak futbola aşıktı Gökhan...
Ayağını da kaybetse futbol oynama zevkini kaybetmek
istemiyordu...
6 yıldır Samsun Engelligücü Spor kulübü Ampute futbol takımında
oynuyor...
Son Kale programında o ne idüğü belirsiz tartışmadan sonra, “O
programların Engelliler Vakfına bağışlanan” paralarından sağ
ayağına yeni bir protez takıldı...
İngiltere’ye karşı iki kez milli olan bir futbolcumuz Gökhan
Sağır...
Onun yeni protez bacağında katkım olduğu için dünyanın en mutlu
insanıyım ben...
Baştan kötü gibi görünen olaylara bakıp, “krizin altında
ezilirseniz, hayat size negatif döner...”
Oysa en berbat krizden, hayata ve insanlara nasıl katkı sağlayarak
çıkabilirim diye düşünürseniz, en kötü olaylar, “insanlığa yardım
olarak geri dönerler...”
İyi ki, Son Kale programında o anlamsız tartışmalar yaşanmış... Sağ
ayağının diz altı olmayan Gökhan Sağır şimdi yeni goller atacak,
kimbilir kaç kez daha milli olacak...
Yaşama umutla sarılacak... Hayatın keyfini yaşayacak...
***
Son Kale programında birileri “kendilerinin ne kadar vazgeçilmez
olduğunu” anlatmaya çalışmak için anlamsız bir tartışmaya
girmişlerdi...
O tartışma Gökhan’a, Eşref’e, Leyla’ya ve Temel’e protez ve ortez
olarak döndü...
Şimdi onlar çocuk felci geçiren bacaklarına, diz altı olmayan sağ
ayaklarına taktıkları ortez ve protezlerle hayatı mutlu yaşamaya
başladılar...
Egoların patladığı yere, ortezler ve protezler hayat
verdiler...
*****
*****
7 AYLIK HAMİLE BASKETBOLCU LEYLA...
2 yaşında çocuk felci geçirdi Leyla Yavaşçı... Babasının
işyerindeki kazada ayağında çatlaklar oluştu...
Engelli derecesi yüzde 60...
Yaşı 24...
7 aylık hamile ve basketbol oynuyor...
Şimdi yenisi takılan ortezle çocuğunu doğurduktan sonra, yeniden
basketbol oynamaya devam edecek...
O gün Son Kale programında, kimsenin sözünü kesmek, kimseyi
engellemek değildi amacım...
Birilerine “kaldırılamayacak derecede ağır sözler söylenmesini
engellemeye” onların insanların hayatını hiç yere karartmamaktı
amacım...
***
Bu çabanın karşılığında çok kötü günler ve saatler geçirdim...
Her zaman bir ipe bağlı olan televizyonculuk kariyerinin gidip
geldiği saatler yaşadım...
O krizli saatlerden, Leyla Yavaşçı’ya, yeni doğacak bebeğiyle
basketbol yapma mutluluğu doğdu...
Yaşasın hayat...
FELÇLİ AYAĞIYLA BASKETBOL OYNAYAN EŞREF...
Benden 20 yaş küçük, 1979 doğumlu Eşref...
Üç yaşındayken rahatsızlanıyor ve yüksek ateş sonucu tek taraflı
felç geçiriyor...
Sol bacağı felçli, yüzde 40 engelli...
Son Kale programının engelli sporculara aktardığımız paralarıyla,
Karbon Uzun Yürüme Cihazı (Ottobocak Diz ve
Ayak Bileği Eklemli) Ortez takıldı kendisine...
Basketbol oynuyor...
Halter ve kort tenisini de amatörce yapıyor...
Engellilyer Vakfı Başkanı Yavuz Kocaömer, dün Eşref Yıldız ve üç
arkadaşının bu resimlerini verdi bana...
“Yaptığın katkıları gör ve hisset” diye... Gözümden akan damla yaşı
saklayabilmek için çok uğraştım restoranın ortasında...
İyi ki yaşamışım o “berbat televizyon programı saatlerini...”
Şimdi o stres dolu saatlere değdiğini hissediyorum....
*****
“HAYATIMDA HİÇBİR PARA BENİ BU KADAR MUTLU ETMEMİŞTİ...”
Üç yaşında geçirdiği ateşli bir hastalık sonucu engelli oldu Temel
Albeni...
Sakatlar Derneği’ne başvuru için gittiğinde, birçok kişinin
basketbol oynadığını gördü ve “Ben de oynayabilirim” dedi...
Yalova Ortopedik Engelliler Spor Kulübü’nde basketbol oynuyor yüzde
50 engelli bacağıyla...
Ona da yeni bir ortez takıldı Son Kale programının, engellilere
aktarılan paralarından...
6. sınıfa ve 1. sınıfa giden iki çocuğu şimdi büyük bir gururla
babalarını seyredecekler...
Belki onlar da babalarına bakıp, basketbol oynamaya
özenecekler...
Hayat pozitif enerjinin birbirini tekiklemesiyle, olumsuz olanı ve
yıkıcıyı diskalifiye edecek... Dün Yavuz Kocaömer ve Fatih
Karaca’yla otururken şöyle dedim bir ara:
“Hayatımda kazandığım hiçbir para beni bu kadar mutlu
etmemişti..
Vatan