Paul Auster Türkiye'den hangi gazeteciyle konuştu?

Daha önce tutuklu gazeteciler nedeniyle Türkiye'ye gelmeyi reddeden ABD'li yazar Türkiye'den bir gazeteciye röportaj verdi.

Google Haberlere Abone ol
Paul Auster Türkiye'den hangi gazeteciyle konuştu?

2 sene önce Türkiye'ye gelmeyi "Hapiste yatan yazar ve gazeteciler yüzünden Türkiye’ye gelmeyi reddediyorum. Demokrat yasaları olmayan ülkelere gitmiyorum" diyerek geri çeviren ABD'li ünlü yazar, senarist ve şair Paul Auster New York'taki evinde Hürriyet'ten Savaş Özbey'e konuştu.



Yeni kitabı İç Dünyamdan Notlar'ı anlatan ve Türkiye'deki son gelişmeleri değerlendirdi. Gezi Parkı olaylarını tetikleyen unusurun halktaki huzursuzluk olduğunu söyleyen Auster direniş sırasında yaşanan gelişmelere ve 17 Aralık'ta yapılan yolsuzluk operasyonuna şaşırmadığını ifade etti. Auster, Türkiye'ye gelmeyi hala düşünmediğini de belirtti.



Ünlü yazar, Başbakan'la yaşadığı polemiğin ardında yine Hürriyet gazetesinden Buket Şahin'e röportaj vermişti.



Auster'in röportajından bir bölüm şu şekilde:



“Tutuklu gazeteciler nedeniyle Türkiye’ye gelmeyeceğim” dediniz, Başbakan nezdinde cevap buldu



Şaşırdım. Hükümet tarafından hoş karşılanmayacak bir açıklama yaptığımı biliyordum. Ama hükümetin benim gibi insanları, özellikle Türkiye’nin günlük meseleleriyle iç içe olmayan yabancı bir yazarı dikkate alacağı konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Olsa olsa, bir köşe yazarının “Auster bize saldırıyor, keşke çenesini kapatsa” türü bir şey yazacağını beklerdim. Bir devletin başındaki kişinin buna müdahil olması bana garip geldi. Saldırıya uğrayınca, cevap vermek zorunda kaldım. Ve tabii ki ertesi gün bana tekrar saldırdı. Partisinin üyeleri de bana Meclis’te saldırdılar… Beni Netanyahu’nun, Şimon Perez’in, Sarkozy’nin, Merkel’in ve rejime muhalif bütün Kürt muhalefetinin içinde olduğu, Türkiye’nin altını kazacak bir komplo teorisinin parçası olmakla suçladılar. Böyle bir suçlama karşısında sadece şaşırıp başımı sallayabildim.



Neden? Sindiniz mi?



Konuşmaya devam edebilirdim ama o noktada söyleyecek daha fazla bir şey olmadığını fark ettim. Bu polemiğe daha fazla dahil olmak yararsız göründü. Çünkü Türkiye’nin iç meseleleriyle ilgili bir tartışmanın içine çekilecek bir pozisyonda değilim. Sadece bir yazar ve bir dünya vatandaşı olarak fikirlerini açıkladıklarından dolayı hapse atılan meslektaşlarımı savunmak üzere konuşmuştum. Nerede olduğuna bakmaksızın bununla mücadele etmek gerektiğini düşünüyorum. Ve bu yüzden bir protesto olarak Türkiye’ye gitmeyi reddettim. Ama aynı zamanda çok kez davet edildiğim Çin’e de gitmeyi reddediyorum. Aydınları hapsetmeye devam ettikleri sürece gidemem.



Siz bu açıklamaları yaptınız ve bundan yaklaşık altı ay önce Türkiye tarihinde gördüğü en büyük sokak protestolara sahne oldu. Sizce Gezi Parkı süreci sizi haklı mı çıkardı?



Benim söylediklerimi kanıtlar mı bilmiyorum. Bütün söyleyebileceğim, ifade özgürlüğünü baskılayan bir hükümetin aynı zamanda insanlarda çok fazla tepkiye de neden olacağı... İnsanlar, Gezi Parkı’na AVM yapma meselesinde meşru olarak İstanbul’un o bölgesi için kaygılanıyorlardı ama bu aynı zamanda daha büyük bir şeyin sembolüydü. Birçok protesto hareketinde olduğu gibi, bu protestoyu tetikleyen şey aynı zamanda daha derin bir huzursuzluğun göstergesidir. O yüzden şaşırmadım. Hatta şu anda Türkiye’de yüksek yerlerde yaşanan yolsuzluk skandalına da şaşırmadım. Bekleyip hep beraber ne olacağını göreceğiz.



Başbakan’la girdiğiniz polemiğin ardından ana muhalefet lideri sizi Türkiye’ye davet etti. Çok yoğun olduğunuzu ve belki bir dahaki sene gelebileceğinizi söylediniz. Artık o ‘bir dahaki sene’deyiz. Gelecek misiniz bu yıl Türkiye’ye?



Sanmıyorum çünkü durum hâlâ aynı. Bu davetten çok etkilenmiş olmakla beraber, değişmektense önceki duruşumu korumam daha doğru. Oraya gitmem Türkiye iç politikasına malzeme olacak.



Röportajın tamamını okumak için tıklayınız


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin