Patlama anında İstiklal Caddesi'nde olan Nagehan Alçı o anları kaleme aldı. "Çok tuhaf ama aklımdan bir saldırı ihtimali geçti böyle bir insan selini görünce"

6 kişinin öldüğü, 81 kişinin yaralandığı İstiklal Caddesi'ndeki bombalı saldırıda İstiklal Caddesi'nde çocuklarıyla birlikte olan HaberTürk yazarı Nagehan Alçı, yazısında o anları anlattı. "Hiç yürüyemedik. Bu aşırı kalabalıktan ürktüğümü söylemek isterim. Çok tuhaf ama aklımdan bir saldırı ihtimali geçti böyle bir insan selini görünce."

Google Haberlere Abone ol
Patlama anında İstiklal Caddesi'nde olan Nagehan Alçı o anları kaleme aldı. "Çok tuhaf ama aklımdan bir saldırı ihtimali geçti böyle bir insan selini görünce"

6 kişinin öldüğü, 81 kişinin yaralandığı İstiklal Caddesi'ndeki bombalı saldırıda İstiklal Caddesi'nde çocuklarıyla birlikte olan HaberTürk yazarı Nagehan Alçı, yazısında o anları anlattı.

Alçı'nın yazısı şöyle: 

"İstiklal Caddesi’nde patlama olduğunda yani bundan 40 dakika önce çocuklarla birlikte tam Odakule’nin karşısındaki Nur-u Ziya Sokak’tan aşağı, Tomtom’daki evimize doğru iniyorduk.

Ancak İstiklal uzun zamandır görmediğim şekilde kalabalıktı. Hafta sonu kalabalıklara alışığız ama dünkü alışık olduklarımızdan değildi.

Hiç yürüyemedik. Bu aşırı kalabalıktan ürktüğümü söylemek isterim. Çok tuhaf ama aklımdan bir saldırı ihtimali geçti böyle bir insan selini görünce. Terörizm her zaman böyle aşırı kalabalıkların olduğu ortamlarda şok yaratma peşinde bir yöntemdir çünkü.

Çıktık, zar zor yürüyerek Odakule’nin çaprazındaki pastaneye geldik, dondurma aldık ve geri Nur-u Ziya Sokak’a döndük. İşte tam İstiklal’den saparken, adımımızı yokuş aşağı attığımızda dev bir ses geldi. Sanki tam arkamızda bir şey patladı.

Çocuklar “Anne ne oldu ne oldu” diye sormaya başladılar. Onları sakinleştirmek için “Bir şey yoktur” diyerek hızla yokuş aşağı yürümeye devam ettim.

Eve geldik. Tabii o esnada telefonlarım çalmaya başladı.

Çocukları eve bıraktım ve hemen koşarak İstiklal’e geri çıktım. Biraz önce iğne atsanız yere düşmeyecek kadar kalabalık olan Galatasaray Lisesi’nin önünde tek tük insan kalmıştı.

Hızla saldırı noktasına doğru yürümeye başladım. Yaklaştıkça insan sayısı arttı. Olay yeri polis ablukasına alınmış, kordonun önünde kalabalık toplanmıştı.

Abluka henüz Galatasaray’a ve Taksim’in girişine kadar genişlememişti. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Türlü felaket senaryoları duydum.

Herkes görgü tanığı havasında konuşuyor, sonradan gelenler kaçışıyordu. Yayın yasağı geldiği için konuşulanları buraya yazmıyorum.

Kısacası acayip bir bilgi kirliliği ve tedirginlik vardı olay yerinde. Oradan yan sokağa girdim.

Bir saat önce cıvıl cıvıl olan kafeler ve restoranlar kepenk indirmiş, temizlik yapıyorlardı. Her tarafta bir hayalet sessizliği…

Masaları toplayan Galatasaray Hamamı’nın yan sokağındaki yılların kafesinin garsonuna sordum.

“Servis yapıyorduk, öyle bir ses geldi ki yerimizden adeta zıpladık, herkes bir anda ayağa fırladı, çok kötüydü” dedi.

Sokağın içinde sıra sıra dizili diğer tüm mekanlar kepenk indirmişti.

Yarım saat içinde cıvıl cıvıl bir Pazar yaşarken bombalarla sarsılan bir korku filmi setine dönen Beyoğlu’nda yürürken evde bıraktığım Ayşe Ela ve Betül Yasemin’i düşündüm…

20 dakika... Hayat ve ölüm arasında bizim bugünkü mesafemiz tam 20 dakika ve sadece 200 metreydi…"

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin