OKUR YORUMLARINI CİDDİYE ALIRSANIZ GELECEĞE DAİR UMUDUNUZ ANINDA YİTER

Son zamanlarda gazeteleri internetten okuyan ve televizyonlar kanallarının sitelerine de düzenli baktığını belirten Haşmet Babaoğlu, okuyucu yorumlarının rezalet olduğunu yazdı. Önceleri bunu okuyucular arasında bir tür oyun sanan Babaoğlu, artık durumu daha vahim görüyor.

Google Haberlere Abone ol
OKUR YORUMLARINI CİDDİYE ALIRSANIZ GELECEĞE DAİR UMUDUNUZ ANINDA YİTER

Haşmet Babaoğlu / VATAN


Durum buysa, umutsuzum


Son zamanlarda gazetelerin büyük bölümünü internet sitelerinden okumaya başladım.

Yalnız gazeteler mi? Televizyon kanallarının sitelerine de her gün düzenli olarak bakıyorum. Haber ve medya dedikodu-haber sitelerine de takılıyorum.

Açık söyleyeyim, bu alışkanlığı edindiğim için pişmanım.

Neden mi?

Gazete kâğıdını elimde tutma, sayfalarını haşır huşur çevirip küçük ilanlara bile göz atma keyfimi kaybedeceğimden korktuğum için mi?

Hayır!

Gazeteyi internetten okuduğuma okuyacağıma pişman eden şey ne, biliyor musunuz?

Okuyucu yorumları.

Hani yazının veya haberin altına konulan “yorumlar” bölümüne yazılanlardan bahsediyorum.

İlk önceleri haber sitesi, haberci ve yazarla okur arasında “interaktif iletişim” diye, pek anlamlı bir şey sayıyordum bunu. İnternetin getirdiği bu imkânın haber yorumculuğunun geleceğine yönelik büyük açılımlar taşıdığına inanıyordum. Habercilere çekidüzen verir, kafadan sallamayı, uydur kaydır yapmayı önler, diye düşünüyordum.

Birçok kişi benim gibi düşünüyordu başlangıçta. Hiç yoktan iyidir, diyorduk.

Sonra bu işin genellikle yorum falan değil, bir tür internet oyunu olduğu dikkatimi çekti. Yorum yazanların kendi aralarında itişme, çekişme, eğlenme aracı olup çıktı iş.

Eh, o da bir şeydi!

Ama öyle olmadı. Böyle düşünmek saflıkmış!

Yorumların çoğunluğu özellikle okumuş yazmış genç insanlarımızın hangi zihinsel-kültürel sularda “boğulduğu”nu gösteriyor ki, durum tam anlamıyla bir facia!


***


İşte size bir TV kanalımızın haber sitesinden rastgele seçtiğim bir örnek.

Haber, insani bakımdan derin hüzün, toplumsal bakımdan ise utanç duygusu uyandıran trajik bir olay.

Bütün ömrünü sokak çocuğu olarak geçiren ve artık 18 yaşına gelen bir delikanlı daha fazla dayanamamış belli ki! Bir banliyö istasyonuna gidip bali çekmeye başlamış, sonra da usul usul kafasını raylara koymuş. Dur, aman demeye kalmadan tren geçmiş, delikanlı hayata veda etmiş.

Baktım, sitedeki bu haberi okuyanlar hemen kayıtlarını yaptırıp içlerindekini dökmeye, fikirlerini serpiştirmeye başladılar.

Nasıl mı?

Biri şöyle yazmıştı: “Adam belli ki AKP ve CHP’yi bir daha mecliste görmek istemedi.”

Diğeri yememiş içmemiş şu notu düşmüştü: “Erbakan Hoca’ya sormak lazım: Şimdi bu adam AKP’ye oy vermedi, o zaman bu hareketiyle cehenneme bilet almış mı oluyor?”

Biri de öteki yorumcuların konuyu siyasete bağlayıp durmalarına sinirlenmişti ama tepkisi yine siyasi(!) boyuttaydı: “Bu hükümet ülkeyi satsın, sen hâlâ ölmüş insan üzerinden uşaklığına rant çıkarmaya çalış!”


***


Gelin de bu tablo karşısında, gazeteleri, haberleri, köşe yazılarını internetten okuyun!

Altlarında öyle “yorumlar” var ki...

Espri deseniz, değil.

Fikir deseniz, hiç değil.

Yorum mu? Ne ilgisi var!

Ama esas felaket şurada! Hepsi kendinden emin! Hepsi her şeyin en doğrusunu bildiğine inanıyor; neredeyse hepsi empatiden uzak ve nefrete yakın! Ve ne yazık ki çoğu okuduğunu anlamıyor!

Oralarda yazılanları ciddiye alırsanız...

Bu ülke insanına, onun kafa yapısına ve geleceğe dair umudunuzu birkaç dakika içinde yitiriverirsiniz.

Gerçek bu!

Hani darbelere dayanıklıydılar
Bursa’da yol kenarındaki sulama tankerine çarparak ölen genç kadının hurdahaş olmuş arabasının fotoğrafı dikkatinizi çekti mi?

Garip bir demir yığınıydı!

Oysa tankerin arkasında ciddi bir hasar bile yoktu.

Bu tür görüntülere yıllardır otoyollarda da sık sık rastlıyorum. Hafif bir şarampolde baştan aşağı yamulmuş anlı şanlı markalar görüyorum.

Sonra da televizyonlarda en ağır darbe testlerinden yara almadan çıkmış otomobil reklamları izliyorum. Oto dergilerinde bu testlerde çeşitli markaların gösterdiği dayanıklılık başarısını okuyorum.

Bir tuhaflık var oysa!

Reklamlarda anlatılanlarla yollarda yaşananlar arasında ciddi bir çelişki ortaya çıkıyor.

Neden? Bilen var mı?

Etiketler Haşmet Babaoğlu
Sıradaki Haber İçin Sürükleyin