NİLGÜN BELGÜN, YENİ KİTABI 'HAYAT... SEN BENİMSİN'İ ANLATTI: 'SIRADAN BİR SÖYLEŞİ KİTABI DEĞİL'

© MEDYATAVA-Gazeteci Gülenay Börekçi’nin Nilgün Belgün ile yaptığı nehir söyleşiden oluşan, Tarkan, Ali Poyrazoğlu, Ajda Pekkan, Emel Sayın, Tuna Kiremitçi ve Ahmet Hakan'ın arka kapağında yazdığı "Hayat… Sen Benimsin” Doğan Kitap'tan çıktı. Sayım Çınar, Nilgün Belgün ile yeni kitabını konuştu...

Google Haberlere Abone ol
NİLGÜN BELGÜN, YENİ KİTABI 'HAYAT... SEN BENİMSİN'İ ANLATTI: 'SIRADAN BİR SÖYLEŞİ KİTABI DEĞİL'

Doğan Kitap’tan çıkan Hayat… Sen Benimsin, gazeteci Gülenay Börekçi’nin Nilgün Belgün’le yaptığı nehir söyleşiden oluşuyor. Börekçi girdiği bu kitap serüvenini anlatırken “Nilgün Belgün’le uzun bir röportaj yapacağımı duyanların yüzüne kocaman bir tebessüm gelip yerleşiyordu. Hepsi ağız birliği etmiş gibi, ‘Ne şanslısın’ diyerek, onun ne kadar güler yüzlü, kendisiyle barışık, yaşama sevinciyle dolu, pozitif bir insan olduğunu anlatmaya başlıyordu” diyor.



Kitabın arka kapağında Tarkan, Ali Poyrazoğlu, Ajda Pekkan, Emel Sayın, Tuna Kiremitçi ve Ahmet Hakan'ın kitapla ilgili yazıları yer alıyor. Tarkan şöyle yazıyor: “Delidolu, pozitif enerjisiyle dünyaya meydan okuyan, özgür, güçlü, cesur ve duyarlı bir kadın Nilgün Belgün”



Nilgün Belgün ile yeni kitabını, tiyatroyu, son oyununu ve tabii ki aşkı konuştuk.




Mozaiğin En Güzel Parçası: Nilgün Belgün



Üç kitabınız oldu şimdiye kadar. Son kitabınız tam bir ünlüler geçidi. Tarkan arka kapak yazısı yazmış. Bu isimlerle başlayalım isterim.


Tarkan’ı çok sevdim, çok emek verdim, o da bana inandı. İnsan yeni karşılaştığı birinin ne olduğunu bilmeyebilir. Ben sevgim üzerine çok çalıştım, hayranlığım üzerine de öyle. Konserlerine gittim, güvenini ve sevgisini kazandım sonunda da. Böylesi bir yazı da bunun devamında gelebildi.



Ali Poyrazoğlu’nun güzel bir ifadesi var, “Ben şeytansam, Nilgün de şeytana pabucunu ters giydiren kadındır” diyor.


Uzun yıllar çalıştık, şeytanlığını iyi bilirim, devamında da şeytana pabucunu ters giydirecek zekayı geliştirdim onunla birlikte ola ola.



Ajda Pekkan ismini de görüyoruz…


Cesur yürekli diyor bana. Ajda’yı çok severim, çok güzel bir dostluğumuz var. Pekkan hayranıyımdır, disiplinini, azmini çok severim. Tek olduğunu düşünüyorum. Karşılıklı sevgiyle yazılabilir ancak böyle şeyler.



Tuna Kiremitçi?


Hem kitapları güzel hem yakışıklı. Tuna bence çok sahici bir yazar. Karışık yazıyor, kendi kafası içinde bir karmaşası vardır ve edebiyatına yansır.



“Ada’da yaşamak bir sanattır”



Büyükada’nın büyük bir önemi var sizin için galiba.


Ada’da yaşamak bir sanattır. Farklı bir kültürden geliyorsunuz ve dünyaya farklı bakıyorsunuz. Anneannem anlatırdı, Atatürk’ün adaya gelişini, o mavi gözlerini unutamıyor.



Sizi en doğru anlatan kitap bu sanırım.


Genç kızlar, kadınlar okuyor kitabımı. İdol olarak görüyorlar beni, yaşam emsali olarak görüyorlar. Benim gibi olmak istiyor kadınlar. Dik duruşum, kendimle barışık halim, yalnızlığımla, tek başınalığımla barışık halim ilham veriyor insanlara. Çalışkan oluşum, hayata sen benimsin diyebilmem, kimseyi hayatıma karıştırmamam… bunlar son derece hoş geliyor insanlara.



Oyunculuk doğal olmayı gerektirir diyorsunuz.


Sahici ruhu önemsiyorum. Kimseye benzemeyen farklı bir oyunculuk tarzım var. Sahici ve samimi oyunculuğu seviyorum.



Bekir Bey, sevgiliniz kitabınızı okudu mu?


Okudu evet. Benle yaşadıkça düşüncelerini farklı yerlere taşıdı. Beni daha iyi anladı. Sevgisinde sahici, şefkatli olduğumu gördü.



Güzelliğim seksiliğimden gelmiyor diyorsunuz…


Başarılarımdan, hayat anlayışımdan geliyor güzelliğim.



Kitap gerçek bir biyografi kitabı, hayatınızın her anına, her aşamasına dair önemli bilgiler var, üstelik bununla da kalmıyor, edebi bir dille yazılmış olması çok önemli. Tüm dünyada sanatçıların bu tarz kitapları vardır, Türkiye’de de böylesine özenli hazırlanmış bir kitap görmek büyük mutluluk.


Yaşarken olması da çok önemli benim için. Öldükten sonra bir takım şeyler söyleniyor sanatçıyla ilgili, oysa o hayattayken bunların söylenmesi çok daha güzel. Yaşarken kendi ağzından samimi itiraflar bulmak çok önemli.



“Kitabımın içinde yaşanmışlık, tecrübeler, gençlikten olgunluğa geçiş ve devamında etnik kimlikler var”



Ciddi bir projeydi bu. Gülenay Börekçi ile çalıştınız ve son derece özenli, incelikli hazırlanmış bir kitap çıktı ortaya.


Sıradan bir söyleşi kitabı değil. İçinde yaşanmışlık, tecrübeler, gençlikten olgunluğa geçiş ve devamında etnik kimlikler, hepsini bir kitapta buluyor okuyucu. Gerçek bir İstanbullunun ağzından İstanbul diyebiliriz aslında bu hikaye için.



İnsan kendini sayfalar arasında sizinle büyüyor gibi hissediyor. Büyükada’da başlayan bir hikaye devamında çok farklı yerlere uzanıyor. Çocukluğunuz çok enteresan. Babaanneniz Rum kökenli, sonradan Müslüman olmuş.


Ailemizde Arap ve Hıristiyanlık var, melezim diyebilirim. Tam bir mozaik içinde büyüdüm, çok farklı kültürlerden beslendim.



Semra Hanım ve Atilla Bey’in kızı Nilgün Belgün. Ailenizle çok özel bir ilişkiniz olmuş, bunu kitap boyunca hissedebiliyoruz. Çok şanslı bir çocuk olmuşsunuz, böylesine sevilmek çok güzel. Babanızın tiyatroya olan ilginiz karşısında bir tavrı olmuş anladığımız kadarıyla.


Altı çok dolu bir geçmişten geliyor babam. Altı sağlam bir mesleğim olsun istedi, doktor olmamı isterdi hep. Ağzı laf yapan, zeki bir çocuktum.



Yalnızca bir filminiz var zannediyorum, daha çok tiyatro üzerinden gittiniz.


Sinema dünyası beni çok fazla sevmedi galiba. Tiyatro beni sahiplendi ben de tiyatroyu.



“Günümüz insanları kendileriyle yüzleşmek istemiyor”



Devekuşu kabare bir dönemin efsanesiydi, bugün kabare geleneği devam etmiyor. Nedeni nedir sizce?


Dönem değişti. İnsanı dev aynada gösteren bir şeydir sahne. İnsanlar günümüzde kendilerini o aynada görmek istemiyorlar. Kendileriyle yüzleşmek istemiyorlar. Mizah anlayışı eskiden farklıydı. Bugün gerçeklerle yüzleşmek istemiyor.



Kitap fuarında imza gününüz gerçekleştirildi. Nasıl değerlendiriyorsunuz fuarı, ilgiyi?


İyi geçti. Erdil Yaşaroğlu’nu biraz kıskandım doğrusu, çizim yaparak imzalıyordu kitaplarını.



Aşka geçelim isterim. Aşkı seven bir kadınsınız…


Aşklı seviyorum, içinde aşk varsa aşkını bulursun. 10 yıl yalnız yaşadım devamında Bekir’i buldum. Aynı dili konuşuyor olmamız, ikimizin de sanatçı olması bizi birleştirdi.



Hala Büyükada’ya gidiyor musunuz?


Evet. Gösterilerimde de anlatıyorum. Eski günlerimi yad ediyorum, eski dostlarımı görüyorum. İlkokul arkadaşlarımla bile görüşüyorum hala.



Hadi Çaman’la yakın dost olduğunuzu biliyorum.


Matruşka adında Kenan Işık’ın yönettiği bir oyun vardı, oyuncuydum, dramatik bir performans yapmıştım. Beni dramatik rollere yakıştırmıyorlar ancak büyük yanlış bu. Komedyen hem komedi hem dram oynayabilmelidir. Meryl Streep örneğin. Türkiye’deki tabular çok problemli.



Babanız “Bir gün evlenmeyi düşünmüyor musun?” diye soruyor bir bayram yemeğinde, kızlar var masada, “Evet düşünüyorum” diyorsunuz. “Kenan İmirzalıoğlu ile evleneceğim” yanıtını veriyorsunuz. Babanız bakıyor size, “O seni alıyorsa hiç kaçırma diyor”.


Evet, çok hoş bir hatıramdır.



Dizilerde madam rolleri oynuyorsunuz…


Devamlı madam oynuyorum dizilerde. Geçenlerde bir taksiye bindim, “Hiç Müslüman olmayı düşünemediniz mi Madam Eleni?” diye sordu. Dizilerin böyle bir gücü oluyor izleyici üzerinde. Yolda kilise, papaz soran çok oldu.



Bugünlerde bir gösteriniz var...


Tiyatro dekoruyla, tiplemelerle oynuyorum. Nilgün olarak anlatıyorum, dans ediyorum, şarkılar söylüyorum. Bugüne kadar hiçbir kadın bunu yapmadı.



29 Kasım’da bir galanız olacak zannediyorum.


Evet. Hayatımı episodlara ayırdık, seyirci çok gülüyor ve memnun. Gerçek hayatın sahneye yansıması bir yönüyle. İçinde hüzün de var, mutluluk da. Ters köşeye yatırıyorum.



Kitabınızda azınlıklara dair önemli detaylar da var.


Rum, Ermeni, Musevi… ben böyle bir mozaikte büyüdüm. Hepimiz kardeşçe ve güzel paylaşımlarla büyüdük. Bu kadar kendimle barışık olmam da bundan kaynaklı. İlk önce biz gönderdik bu azınlıkları, şimdi de onlar gidiyor. Bu çok üzücü.



“Bana karşı bir doyamamazlık olduğunu hissediyorum ve bu beni mutlu ediyor”



Kitap ile ilgili yorumlar nasıl?


Kitabı sürekli baştan sona okuyup devamında tekrar okuyan birçok okurum olduğunu biliyorum. Oyunda da böyle oldu. Tek başıma çıkıp anlattığım bir oyun var, izleyiciler keşke daha uzun olsaydı diyorlar. Bana karşı bir doyamamazlık olduğunu hissediyorum ve bu beni mutlu ediyor. İnsanları sıkmayı sevmem çünkü. Oyunda da kitapta da bu durum var. Yayınevimle de mutluyum, onlar da mutlu. P&R ve pazarlama konusunda da başarılı olmam büyük bir avantaj oldu hepimiz için. Kitabım şimdiden çoksatanlara girdi bile.



SAYIM ÇINAR


Sayimc@superonline.com


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin