'Neden her istediklerini verdiniz?' sorusu, bir gazetecilik sorusu olarak gündeme gelebilir mi mesela?'

BirGün gazetesi yazarından dikkat çeken sorular...

Google Haberlere Abone ol
'Neden her istediklerini verdiniz?' sorusu, bir gazetecilik sorusu olarak gündeme gelebilir mi mesela?'

BirGün gazetesi yazarı Ümit Alan, bugünkü yazısında 15 Temmuz darbe girişiminin ardından gazetecilerin AKP ve Cemaat'in geçmişteki yakınlığı üzerinden sorması gereken soruları sıraladı.



Alan, yazısında 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının ardından dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Cemaat'e yönelik "Ne istediler de vermedik" sözünden yola çıkarak, "Neden her istediklerini verdiniz?” sorusu, bir gazetecilik sorusu olarak gündeme gelebilir mi mesela?" diye sordu.



İşte, Alan'ın o yazısı:



“İkinci kez başarısız darbe girişiminde bulunan Emekli Kurmay Albay Talat Aydemir, Binbaşı Fethi Gürcan ile birlikte idam edildi.” Tarihten bir cümle. Kısa öz. Detayını kimse merak etmez. Bu yazının konusu da değil. Ancak 27 Mayıs deyince, 12 Mart deyince, 12 Eylül deyince destan gibi bilgilere ulaşılabiliyor. Kimlerin anında pozisyon değiştirdiğine, manşetlerin nasıl devriliverdiğine, ne methiyeler döküldüğüne, gazetecisinden sanatçısına kadar nasıl bir biat ordusu oluşuverdiğine ilişkin çarşaf çarşaf arşiv var. Öyle silah korkusuyla anlık atılan manşetlerden öte araziye uyum sağlama işlerinden söz ediyorum. Bugüne kadar o kadar çok teşhir edildi ki, tekrar detayına girecek değilim. Silahlı kalkışmaya karşı özellikle CNN Türk’te gösterilen yayına devam çabasını küçümseyecek değilim. Bilâkis takdir edilir. Ancak esen bu “demokrasi rüzgârları” içinde ayağımızı yerden kesip bazı gerçekleri unutursak, o gerçekler kendilerini hatırlatmanın yolunu bulur. Bu haftaki Köşe Vuruşu’nun meselesi bu.



Orda bir ‘gazetecilik’ var uzakta



Sur’u, Cizre’yi, öncesinde Roboski’yi. Adını ne koyarsak koyalım, manzaranın hangi tarafında olursak olalım ama düşünelim? Acaba neler gizleniyor, neler manipüle ediliyor, neler tamamen kurgulanıyor? Gezi Direnişi’nde kendilerini medyada göremeyenlerin “Yıllarca Güneydoğu’yu bu medyadan izlemişiz” serzenişi vardı. Acaba izlediğiniz medya, izin verilen medya ne kadar yansıtıyor? Bir köşe yazısının boyutu olanı biteni anlatmaya yetmez. Bugün silahların gölgesinde bir demokrasi yeşermeyeceğini “Aslında sen de darbecisin” gibi kararlı yazılarla anlatan İsmet Berkan, Sur’a polis zırhlısına “iliştirilerek” girdiğinde ne kadar gazetecilik yapabildi mesela? Gerçi Kabataş macerası ve sonraki kıvırışlarından sonra ondan bir şeyler beklemek abes de, güncel bir örnek olduğu için özellikle belirtmek istedim."



Yazının devamını okumak için TIKLAYIN...

 


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin